"Söz veriyorum, öpücük sözü" diyordu Taehyung her zaman. Jeongguk, hyungu ne zaman o mesajlarından birini yazsa saçları ile aynı renge dönen sevimli yanaklarına, parmak uçları buz tutmuş elleri ile baskı yapıyor, kendince ateşini dindirmeye çalışıyordu.
Şu an, öyle çok heyecanlanmıştı ki, hızlıca kalkıp odasındaki banyoya küçük ama hızlı adımları ile ilerlemiş, aynasının önünde duran aromalı dudak nemlendiricisini vakit kaybetmeden dudaklarına sürmüştü.
Tekrardan ellerini yanaklarına değdirdi. Sanki her geçen saniye ateşi daha da yükseliyordu. En azından biraz olsun sakinleşmesi mümkün müydü? Pekala pek sayılmazdı. Üstelik gözünü her kapattığında zihninde canlanan görüntüler ona hiç yardımcı olmuyordu. Dakikalardır "gerçekten öper mi?" diye düşünüyor, kendini istemeden dudaklarını büzerken buluyordu. Gerçekten, o dolgun dudaklarını çocuğun ince dudaklarına değdirir miydi ki? Hatta belki daha ilerisini bile yapardı. Mesela, fransız öpücüğünü denerlerdi. Tüm bu düşünceler kesinlikle pembe yanaklarına iyi gelmiyordu. Gerçekten bildiği her şeyi unutmuş gibiydi. Sanki hiç öpüşmemişti ya da bir başkası ile temasta bulunmamıştı ama yine de tecrübesiz hissetmeden edemiyordu.
Aslında o, Taehyung'u bir keresinde görmüştü. Birkaç ay önce mekandan bir çocuk ile öpüşürken. Dudaklarını karşısındaki çocuğun dudakları üzerinde adeta dans ettirişini sanki dünmüş gibi hatırlıyordu çünkü o an öpüşmek böyle bir şey miydi, diye düşünmüştü. O da Jonbin ile öpüşüyordu ama böyle değildi, hiçbir zaman olmamıştı ve hatta yanından dahi geçemezdi. Onları dışarıdan gören herhangi biri de o ikisinin dudaklarının dans etmekten çok uzakta olduğunu anlayabilirdi. Daha çok sadece birkaç hareketten ibaret olmuştu her zaman.
Tüm o görüntüler tekrardan zihninde toplandı, Jeongguk'un. Şimdi, buz tutan parmak uçları tuhaf bir histen dolayı karıncalanıyor gibiydi.
"Hyungie, dudakların neden benimkileri beklemez ki, zaten" diye kendi kendine mırıldandı. Dudaklarından minik bir "of"un da kaçmasına da engel olamamıştı. Bir yandan bu ona göre sevimsiz şeyi düşünüp kaşlarını çatarken bir yandan da hazırlanıyordu. Siyah uzun kollu bir gömlek ve siyah bir pantolon seçmişti ve bir de her zaman taktığı şapkalarından birini takacaktı. Siyahın onun karakterine ters düştüğünü söyleyebilirdiniz ama kesinlikle o, o rengin içinde dahi göz kamaştırmayı başarıyordu.
Birazdan da kahvaltıya gideceklerdi. Taehyung, çocuğun sadece ona yazmayı unuttuğunu düşünüyordu. Zaten, Jeongguk'un onunla öpüşmeyi hayal etmeye daldığını bilmesi de biraz tuhaf olurdu ama gerçekten böyle yapıyordu işte. Tam olarak ne mi düşünüyordu? Hyungu onu okulu öncesi kahvaltıya götürmek için geldiğinde kapıyı açar açmaz öpüşmelerini. Bu komikti çünkü Taehyung, dediğinde ciddi bile değildi. Sonuçta bu Jeongguk'tu. Her zaman heyecanlanıp o minik parmaklarını klavyede hızlıca gezdirdiği için yanlış yazardı. Bunun olmuş olma ihtimali ona gerçekten Jeongguk'un onunla öpüşmek istediği düşüncesinden daha olası gelmişti.
Hyungu geldiğinde ise Jeongguk, dudaklarını hayalini kurduğu o öpücük için büzüp gözlerini kapalı tutmuş ve gerçekten o öpücüğü beklemişti. Taehyung'un yanağına kondurduğu minik bir öpücük onun kurduğu ıslak öpücük hayallerini de bir süreliğine rafa kaldırmıştı. Bu onun için utanç verici ve diğerine göre tapılası derecede sevimli olan şey ise tüm gün pembe yanaklar ile dolaşmasına sebep olmuştu. Eh, Taehyung pek şikayetçi sayılmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
love cherry motion
Fanfictioni have fallen love cherry motion into a purple midsummer night's dream