Sonun Başlangıcı 'ÖK-1'

101 8 19
                                    

Yıl 2083
Son 10 yıldır dünyadaki onca savaşın ardından uygulanan gerçekten garip ve zor bir sistem var. Bir tür eğitim şekli. Ve bu şekle göre 15 yaşına gelen tüm çocuklar kaldıkları yerden alınıp bir tür kampa gönderiliyor. Bu kampta hayatta kalanlar aldıkları puanlara göre 18 yaşına geldiklerinde ailelerinin yanına gönderilebiliyor ve hayatlarına aldıkları puana göre bir meslek seçerek devam ediyorlar. İstisnasız her çocuk gitmek zorunda, çünkü bu bir eğitim sistemi. Yani en azından herkes öyle sanıyor.....

  Yaşam şartları gerçekten çok zor. Dünyada kıtlık ve iç savaşlar var. Ve dünya üçe ayrılmış durumda "Sefiller" "Üst düzeyler" ve "Faniler" bense olabildiğince tüm bu seviye ayrımlarından uzak, ve alakasızım ve bu halimden de çok memnunum. Çünkü asıl insanları bu savaşa sokan ve bunca ölüme sebep olan bu seviye ayrımları. En azından ben öyle düşünüyorum. Yaşım 14ve o 'ölüm kamplarından' birine gideceğim için zerre korkmuyorum. Kendime güvendiğimden değil, sadece o lanet kamptan alacağım puan da hayatta kalmak da umrumda değil. Çünkü kaybedecek de kazanacak da hiçbişeyim yok. Yapayalnız ve berbat bir haldeyim.

Annem ve babam ben küçükken bir yangında ölmüşler ,en azından ben böyle biliyorum, ve uzaktan bile olsa hiçbir tanıdığım,hiçbir akrabam yok. Bir tür yurtta kalıyorum. Ve genelde kitap okumak hariç hiçbişey yapmıyorum. Çoğu zaman yemek olarak sadece bir tür şurup olan bir enerji takviyecisi alıyoruz ve pek  de olağanüstü olmayan bir hayatım var...

Genelde yurtta kimseyle konuşmuyorum. İçime kapanık biriyim. Ve bu artık benim yaşam tarzım oldu. Artık yalnızlığa, yalnız olmaya alıştım. Hatta artık yalnız olmayacağımı ve 10 kişilik yurt bölüğümü bırakıp 100lerce insanın olacağı o ölüm kamplarına gideceğimi bildiğim için biraz mutsuzum. Alım gününe yaklaşık 2 gün kaldı. Ve artık yurttakiler de sanki son yolculuğuma gidecekmişim gibi vedalaşmaya, şans dilemeye başladılar bile. Ama bende ise zerre korku yok. Sanki oraya gidecek hiç ben değilim gibi. Sanki...Sanki bir tür sınava girip 1 saate çıkacakmışım gibi. Ya da ben kendimi öyle avutuyorum... biliyorum, şu 2 gün çok çabuk geçecek ve ben göz açıp kapayıncaya kadar kendimi o Ölüm Kamplarından birinde bulacağım. Ve kim bilir nasıl bir yer olacak.

Biz yurttakilere oranın bahsi hiç açılmaz sorsakta öğretmenler pek bilgi vermez geçiştirirler. Bunun sebebini gerçekten anlamıyorum gideceğimiz bir yerde ne şartlarda eğitim alacağımızı dahi öğrenemiyoruz ve öylece gitmemizi,teslim olmamızı istiyorlar. İşte bu gerçekten ACIMAZISCA...

Dediğim gibi günler çok çabuk geçmiş ve o gün gelmişti. Bayan Halsey -okul idarecimiz- gitmem için gerekli olan o evrakları çoktan hazırlamış bahçede bir kaç görevliye sunuyordu. İşini bitirince cama dönüp gelmem için işaret etti. Çantamı alıp merdivenlerden inerken ilk defa heyecanlandığımı hissettim. Yavaş adımlarla indim aşağı. Bayan Halsey'in yanına vardığımda Bayan Halsey "aldın değil mi eşyalarını?" Dedi. Tedirgin bir şekilde; "evet,bayan Halsey almam gereken herşeyi aldım." Dedim ve hafif tebessüm ettikten sonra oradaki 30lu yaşlardaki görevli ekledi "yukarıdakilerle  de vedalaştıysan gidelim." "Evet...evet,herkesle vedalaştım, hazırım." Nedense son kelimeyi söylerken sesim titremişti. Çünkü ne yalan söyleyim 'hazır değilim' böyle bir kampa gerçekten hazır değilim. Bu zamana kadar hayatım aşırı şade ve duru geçti ve şimdi hayatımı tamamen değiştirecek aşırı yorucu ve adrenalinli bir kampa götürülüyorum. Tüm bu düşüncelerimden görevlinin sesiyle ayrıldım "peki o halde geçin arabaya. İleride şu siyah olan" önden yavaş adımlarla araca geçtim. Onlarsa birkaç dakika daha arkada konuştuktan sonra görevli de geldi arabaya.

Ya ben gerçekten çok heyecanlanmıştım ya da yol gerçekten uzundu. Yol boyunca görevli hiç konuşmadı. Ben de öyle. Arabada yalnız değildim bir kaç kişi daha vardı. Hemen yanımda benden biraz uzun,gözlüklü,kumral saçlı bir çocuk vardı. Önümde ise benle hemen hemen aynı boylarda sarışın,mavi gözlü,sivri burunlu ama oldukça tatlı ve güzel görünümlü bir kız vardı. Kıza baktığımda gözünden akan bir kaç damla yaşı gördüm. Gerçekten. umutsuzdu.... Gözlerinde umûda dair hiçbir belirti yoktu,daha çok endişe ve üzüntü vardı.
Yavaşça yerimden kalktım ve kızın yanındaki boş koltuğa geçtim.
"Güçlü durmaya çalış,birgün oradan gülerek ayrılacaksın. Buna eminim."
Bu dediğime kendim dahi inanmamıştım. Çünkü genelde oralardan kimse mutlu çıkmaz daha çok 'ölü' ve ya 'tüm gücü ve umudu sömürülmüş' bir şekilde çıkar. Kız belli etmese de inanmadığı her halinden belliydi. Hafifçe tebessüm etti.

"ÖLÜM KAMPLARI - Çığlık kız "Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin