N'olur yorum yapın, yalvarıyorum :'(
Hatalarım varsa affola. İyi okumalar!
[V - Scenery]
Adımlarımız telaşsız ve yavaştı, üzerimizde bütün güzelliğiyle parıldayan güneşin yakıcı ışıkları tenime işliyor, pamuk kadar yumuşak bir mutluluğun da ruhuma yayılmasına sebep oluyordu; fakat asıl mutluluk, tam şu an kolu altında bulunduğum adamın yumuşak kokusunda ve elimi tutan elindeydi. Uzun zaman sonra ilk kez mutluydum, yüzümde gülleri aratmayacak tebessümler açıyor ve ruh halimde günden güne iyileşiyordu, çünkü Jeongguk yanımdaydı ve ellerimi sanki hiç bırakmayacakmış gibi sıkı sıkı tutuyordu. Başımı omzuna daha fazla gömerken alt dudağımı sıkıca ıssırsam da kıkırdamama engel olamamıştım, bu da Jeongguk'un dikkatini çekmiş ve boştaki eliyle saçlarımı dağıtırken gülerek sormuştu. "Mutlusun bakıyorum da,"
"Evet," diye mırıldandım, uzun zamandır, baya uzun zamandır, böyle içten ve gerçek gülümsemelerin tadına varamıyor ve her an bir acının gelip beni kıskıvrak yakalamasını bekliyordum. "Teşekkür ederim Jeongguk," Sesimdeki silik hüznün tarifsiz acıları yüreğimi burksa da bu tatlı bir sızıydı, zira artık iyileşmek için bir umudum vardı. "Neden teşekkür ediyorsun?" Adımlarımız durduğunda kolunu omzundan çekerek yüz yüze gelmemizi sağladı, şimdi onun da gözleri saf bir merakla parıldıyordu.
"Öylesine," diye mırıldandım, iki yıldır özenle sakladığım bu gerçekleri duygusal olarak hassas olduğum bir zaman diliminde patavatsızca söyleyemezdim. Fakat Jeongguk yere eğilmiş yüzümü ellerinin arasına alıp kaldırdığında gözlerine kırık sevinçlerle bakmadan edemiyordum, hem ruhumu kırıp hem de tek merhemim olan bu adama her şey için minettardım. "Öylesine falan değil Taehyung, biliyorum. Bir hafta önce de konuştuğumuzda sana acı verdiğimi söylemiştin ama şimdi teşekkür ediyorsun."
"Jeongguk," Derin bir nefes aldım, yanaklarımı seven elleri işimi hiç kolaylaştırmıyor, aksine dikkatimi dağıtarak beni gafil avlıyordu. "Yalvarırım geçmişi unutalım, sadece bugüne ve şimdiye odaklanalım olur mu?" Kısık sesimin ardından onunda sıkıntılı bir şekilde soluklandığını gördüm, yine de tek yaptığım şey bileklerine ellerimi sararak bir adım daha ona yaklaşmam olmuştu. Şu son bir haftadır yaşadığımız onca güzel şey Jeongguk'a daha çok bağlanmamı sağlamış olsa bile hiçbiri dudaklarımın tenini sevdiği gerçeğini değiştirmiyordu, belki de bu yüzdendi fırsat buldukça dudaklarımın tenini yoklaması.
Benim yapamadığımı yapıp alınlarımızı birbirine yasladığı sırada yavaşça kafasını sallayarak beni onaylamış ve bu sefer o, dudaklarını tam dudak kenarıma bastırarak kalbimi avuçlarıma vermişti. "Git haydi, dersine geç kalıyorsun Taehyung," Fısıltısı önce dudaklarıma ardında yüreğime çarptı, sadece bir dokunuşu ve öpüşüyle beni benden alıp mutluluğa sarıp sarmalayan bu adama daha ne kadar aşık olabilirdim; aşkımın, kalbimin, bir sınırı var mıydı?
Yanaklarıma hücum eden kanla birlikte hızla kollarından sıyrılıp fakültenin merdivenlerini çıkmaya başladım, lakin yarı yolda içimi bastıran derin endişe ve kötü bir his omzumun üzerinden geriye, olduğu yerde bana gülümseyerek bakan Jeongguk'a kaydı bakışlarım. Düşünmedim tek bir saniye, içimdeki o kötü hisse açtığım savaşla birlikte çıktığım merdivenleri daha hızlı bir şekilde inerek koşar adımlarla Jeongguk'un yanına gelip kollarımı boynuna sıkı sıkı doladım ve yüzümde ait olduğu cenettine, boynunun naif köşesine, girdi. Kolları anında belime sarıldığında kokusunu hiç unutmamak adına derince soludum, tam fakültenin önünde ne yapıyorduk hiçbir fikrim yoktu lakin bundan da pişman olduğum pek söylenemezdi.
"Taehyung, iyi misin?" Jeongguk'un boğuk sesini duydukça dolan gözlerime anlam veremedim, bu yüzden başımı hızla aşağı yukarı sallayıp kafamı kaldırdığımda gördüğüm ahenkli gözlerine derin derin bakmakla yetindim. "Sadece şunu bil Jeongguk, seni ne olursa olsun her zaman seveceğim. Tamam mı? Bunu asla unutma." Kısık sesimin ince kırıkları vardı, aynı gözyaşlarımın acı dolu hatıraları gibi, yine de güçlü durup dudaklarımı yavaşça yanağına bastırıp bir süre bekledim. Ellerim altında kasılan bedenine bir anlam yüklemeden hemen önce kollarından sıyrılıp bu sefer yavaş yavaş fakülteye adımladım. Derse girene kadar da içimdeki kötü hissi ne atabilmiş ne de unutabilmiştim.