13| Göğüse Saplanan Diken

8.6K 989 648
                                    

İki hafta gelmeyeceğim dedim, bakın kim dayanamadı buna,,, Bu yüzden yorum istiyorum :')

Hatalarım varsa affola. İyi okumalar!

[BTS - The Truth Untold (Piano Cover)]

Adımlarım ince bir ipin üzerinden geçeli çok olmamıştı, sadece bir yıl dört ay önce hayatımın dönüm noktasını kendi parmaklarım arasında şekillendirirken içimi kaplayan öfke buna yardımcı olmuş, lakin öfke yerini kesif bir özleme bıraktığındaysa yaptığım her hareketi sorgulamıştım. Aklım, benliğim ve kalbim sonucuna katlanmak zorunda kaldığı eylemleri kabul etmiyor, ruhum ince bileklerine attığı her çizgiyle beni daha çok dibe çekiyordu; sanki hiç ölmemişim, hiç yaşamamışım gibi. Yaptığım fevri davranışın getirileri bu aciz benliğim için öylesine sarsıcı ve korkutucu olmuştu ki, yüreğimde aşkım için beslediğim el değmemiş küçük bülbülüm bile yaralı kanatlarını saklaya saklaya kendi içine dönmüştü. Fakat çoktan ipin ortasına gelmişken geri dönemiyordum ve çok da olmadan ilk darbeyi alıp ipten düştüğümde henüz çok tecrübesiz ve korkaktım.

Daegu'da indiğimde yanıma aldığım az paranın birazını çaldırmış ve zaten ıslak olan yanaklarım daha da ıslanarak beni hayal kırıklığına uğratmamışlardı; daha sonra elimdeki son paralarla da Gwangju'ya tren bileti almak istediğimde yetmediğini öğrenmek ağlaya ağlaya tren istasyonunun önünde kaldırma çökmeme sebep olmuştu. Ne kadar ağladım bilmiyordum, fakat yaşlı bir kadın gelip omzuma dokunduğunda ilk başta çekinsem bile gözyaşlarım eşliğinde başıma gelen olayı ona anlatmam uzun sürmemişti, sonrasıysa yaşlı çiftin beni arabalarına alıp Gwangju'ya kendileriyle birlikte götürmesi ve önümüzdeki iki ay boyunca da onlara misafir olarak kalmam ya hayatın cilvesi, ya da sadece şansımdı.

İlk paramı kazandığımdaysa içimi saran yoğun duygular balık lokantasının önünde beni tekrar ağlatmıştı, ellerim arasında konaklayan o yeşil kağıtlar da seçtiğim bu yolda ayaklarım üzerinde durmam gerektiğinin ve bunun için çabaladığımın en büyük kanıtıydı, çünkü işletmenin kaldırımında siyahlaşmış incilerim ruhumun avuçlarını sularken hayatımda ilk kez bu denli güçlü olduğumu hissetmiştim.

Takvimler ilerlemiş, Bay ve Bayan Choi'den ayrılıp gece gündüz çalıştığım iki işten biriktirdiğim paralarla Gwangju'nun yüksek kesimlerinde bulunan ucuz evlerden birini kiraladığım zamansa ellerim yer yer derin kesiklerle dolmuş, onları da nasırlar süslemişti. Önceden kendim hakkında sevdiğim tek şey olan yumuşak ellerim sertleşmiş, bakımlı tırnaklarım da kırılmıştı, tıpkı Jeongguk'un sağlam olan kalbimi her hatasında biraz daha fazla kırması gibi. Fakat okulumu dondurup kendimi geçim derdine verdiğimde eskiden narin olan parmaklarımdaki yaraları görmek garip bir hüznün dumanını armağan ederdi yüreğime, zira Jeongguk'un eskiden ellerimi tutmaktan hoşlandığını hatırlamak hâlâ benim için aşılmaz bir duvar gibiydi.

Taşındığım yıkık dökük evin geceleri soğuk olurdu, sırf bu yüzden kaç kez hastalanıp Bayan Choi'nin kapısını çalmıştım hiçbir fikrim yoktu; fakat her yaralanışımda bir daha kalkmış, ayaklarım üzerinde durmayı öğrenmiştim. Yine de kendi kendimi hapsettiğim bu hayattan az da olsa keyif almaya çalışıyordum; Choi çiftinin evinde konaklarken tanıştığım komuşuları Hyungsik benden iki yaş büyük bir arkadaşım olmuş, yüreğimde diğerlerinin yarattığı o derin boşluğu bir nebze olsun doldurmaya çalışmıştı. Hiçbir şey iyi gidemez dediğimde bana destek oluşu, geceleri kanayan ellerime pansuman, ağrıyan sırtıma da masaj yaparak beni rahatlatmaya çalışması Gwangju'ya iyi ki gelmişim dememi sağlıyordu. Onun sayesinde gündüzleri bile soğuk olan evim ısınıyor, kısa bir süreliğine de olsa her şeyi unutmama yardımcı oluyordu; beni kendi kardeşinden ayırmazken, çoktan kalbime taht kurmuştu bile.

The Friends |Taekook|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin