11| Kırılan Kanatlar, Uzaklaşan Hayatlar

8.2K 1K 1K
                                    

Yorum yapan parmaklarınızı ısırayım mı 😽

Hatalarım varsa affola. İyi okumalar!

[BTS - Crystal Snow (Piyano Cover)]

Yapraklar açmış, sıcaklar bastırmış, yapraklar sararmış ve kar bütün şehri ayaklarımızın altına gömmüştü; ama o geri gelmemişti. Ellerim kanamış, yüreğim dağılmış, yalnızlığın soğuk nefesini de her an ensemde hissetmeye başlamıştım, ama yine de geri gelmemişti. Kulağıma hakkında konuşulan her fısıltı dolardı, öldü mü diye soranlara da tek cevabım koca bir yumruk olurdu, keza ben gittiğini de, kaybolduğunu da, öldüğünü de kabullenemeyecek kadar umutluydum. Taehyung oyun oynuyordu, aynı küçüklüğümüzdeki gibi saklanıyor ve onu bulmamı istiyordu; Taehyung, benim ona gelmemi bekliyordu. Lakin tekrar onun ellerini tutacak kadar bile ipucu bırakmıyordu arkasında, ellerime verdiği ince ip bir süre sonra bittiğinde ben de bitiyordum ve onun bundan haberi bile yoktu.

Bir yıl, dört ay; Taehyung'un ortalıktan kaybolmasından ve bir daha da geri gelmeyişinin üzerinden geçen lanetli zaman. Hâlâ gözlerimin önünden silinmeyen o gün kabuslarımın yegane konuğu oluyor, sivri pençelerini yakamdan bırakmıyordu. Namjoon'un itirafından sonra sakinleşmek için araba hurdalığına gitmiş, geri geldiğimdeyse boş bir evin selamıyla karşılaşmıştım, fakat Taehyung'un eşyalarını toplayıp gittiğini anlamam tam bir günümü almıştı. Ondan sonrasıysa daha hızlı ve telaşlandırıcıydı, Yoongi hyunga, Jimin'e, Hoseok'a ve hatta Namjoon'a gidişim, tüm şehirde Taehyung'u arayışım sonuçsuz kalmış ve kalbim ağır ağır çökmüştü olduğu yere.

Sonrasını net bir şekilde hatırlayamıyordum, kendimi keybedişim ve ağlayışlarım arasında kısa süreli bir baygınlık geçirmiştim; uyandığımda ise her şeyin sadece bir kabus olduğunu düşünmeyi istiyordum lakin tüm gerçekler gözlerimi açar açmaz zihnime işgal etmişti bile, Taehyung yoktu ve ben onun yokluğunda daha çok üşüyordum. Herkes onu arıyordu, polisle işbirliği yapsak bile onlarda bize ihtiyacımız olan şeyi vermiyordu; bu çabalarımızın tek karşılığıysa aynı gün içinde Taehyung'un trenle Daegu'ya gittiği ve sonrasındaysa izini kaybettirdiğiydi. Yoongi hyung ve ben bizzat Daegu'ya gidip Taehyung'u orada bile arasak yoktu; sanki yerin altına girmiş gibiydi, sanki hiç var olmamış gibi.

Odasını kilitlemiştim, ilk başlarda yastığına sarılarak ağlayıp kokusunu soluyordum, lakin git gide silikleşen kokusunun ardından kapısına mühür vurup onsuzluğa bir adım daha yaklaşmıştım. Zaman akıyordu, şu fani yüreğim her şeye alıştığı gibi Taehyung'suz bir hayata da alışıyor, fakat gözyaşlarım bir türlü alışamıyordu; her gece Taehyung'un yokluğunda kapısının önünde ağlayıp şarkılar söyleyen ben, sabahları aynı rutine geri dönüyordum. Hepimiz yorgun ve üzgündük, Yoongi hyungun da benden bir farkı yoktu, zira o da küçük kardeşini kaybetmiş, bilinmezliğin kucağına istemeden de olsa bırakmıştı.

"Jeongguk, yemek yedin mi?" Seokjin'in narin sesi kulağıma dolduğunda umursamazca omuz silktim, Taehyung'un gidişinden bu yana değişen diğer bir şeyse yemek yeme alışkanlığım olmuştu. "Aç mısın?" Bu sefer soruyu soran Jimin'di, ikisi de sanki bir bebekmişim gibi başımda bekliyor ve sürekli bir şeye ihtiyacım olup olmadığını sorup duruyorlardı. "Değilim, aç da değilim, yemek de yemedim, tamam mı? Şimdi izniniz olursa müşterilerle ilgilenmem gerek." Jimin'in tombul yanakları asılınca bunu Yoongi hyunga şikayet edeciğini biliyordum, Jin'de ondan pek farkı olmayan bir şekilde yüzünü buruşturup burun kıvırdı; ikisi de benden daha endişeli ve telaşlıydı. Belki de bunu iki ay önce beni ölüm diyeti yaparken bulduklarına bağlayabilirdim, ama yine de iş yerindeyken beni kenara çekip yemek yiyip yemememi sorgulamalarını gerektirmezdi.

Tekrar kasanın arkasına geçip önüme gelen yazlık elbiselerin barkodunu okutup katlamaya başladım, kafamı kaldırmadan yaptığım işin sonunda yan gözlerle ekranda yazan fiyata baktım. "Tutarınız 600 won." Uzatılan parayı kasanın içine koyarak para üstünü verdim, hayatım bu döngünün içinde geçeli henüz bir ay oluyordu. Jin ve Jimin bana hazırladıkları yemek kaplarını bırakıp ayrıldıklarında derin bir nefes aldım, hepsi kendime bir şey yaparım diye korkuyor ve üstüme titriyorlardı; ancak kaçırdıkları bir nokta vardı, Taehyung'u bulmadan asla ölmeyeceğim gerçeğini hepsi unutuyordu.

The Friends |Taekook|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin