1.9 - Final

165 11 22
                                    

*Eklediğim şarkıyı dinlemenizi şiddetle öneriyorum. İyi okumalar.~ 🤭💙

Sun Hee arabada tereddütle Hyungwon'a baktı. Kulağına doğru eğilip fısıldamıştı.

"Hyungwon, çadır yırtıldı ya, Chae Rim unniye veya Hoseok oppaya haber vermemiz gerekmez miydi?"

Hyungwon başını salladı hızla. Eliyle de geçiştirir gibi yapmıştı.

"Öğrenirse Jooheon beni öldürür. Kamp yapmayı çok seviyor ve bu çadırı ona arkadaşı hediye etmişti. Bırak kendisi yaparken yırtılmış gibi dursun."

Sun Hee daha da kötü hissetmişti. Üzgün yüzünü görünce Hyungwon Jooheon için üzülmese de yanında suratı düşen kız için kötü hissetmişti. Omzuna elini koyup sıvazladı.

"Merak etme Hoseok hyung fazladan almıştır. Ben dönünce çadırının aynısını Joo'ya alırım."

Sun Hee içi biraz daha rahatlayınca başıyla onaylayıp arkasına yaslanmıştı. Hyungwon bir süre daha onu izleyip gülümsedi ve omzuyla hafifçe onu dürttü.

"Hadii gülümse. Gülümsemek sana daha çok yakışıyor."

Sun Hee kızarsa da istemsizce gülümsemişti. Hyungwon tatmin olmuş şekilde göz kırpıp radyoya eşlik eden Kihyun'a katılmıştı. Sun Hee onun bu haline kıkırdayıp sesine güvenmeyerek onları dinlemekle yetinmişti.

~

"Geldiik!"

"Aigoo belim!"

Neşeli doğa aşığı üyelerin arasında Hyungwon söylenmişti. Yolun başında mutlu olsa da uzun bacakları yüzünden yol boyunca ağrı çekmişti. Yanından geçerken Hoseok onun sırtını hafifçe ovdu ve güldü.

"Hadi kaplumbağa bu kadar çok yaşlanmış olamazsın. Evlenme vaktin geldi artık."

"Dedi hala sevgililikten öteye gitmeyen Hoseok hyung."

Changkyun dalga geçip gülerken Min Yun'un elini tutup kendileri için hazırlayacakları çadırı almıştı. Görünen o ki çift olarak uyuyacaktı herkes.

"Bunu nasıl yapacağız?"

Changkyun Min Yun'a bakmıştı onun sorusuyla birlikte. Elindeki kullanma kılavuzunu havaya kaldırdı hafifçe.

"Şimdi bakıyorum sevgilim."

Changkyun öğrendiği şekilde çadırı kurmaya başladığında sevgilisini de yönlendirerek kendisine yardım etmesini sağlamıştı. Bu sırada çadır işinden kaçmaya çalışmak için Hyungwon odun toplama bahanesiyle Sun Hee'yi de yanına çağırmıştı. Yürüyüşleri bir süre sessizlikte yaprak sesleriyle dolsa da Hyungwon söyleyecek bir şeyi varmış gibi sürekli nefes alınca Sun Hee dayanamayıp sormuştu.

"Söyleyeceğin bir şey mi var Wonnie?"

O sırada ona bakarken önündeki taşı görmeyip takılmıştı. Hyungwon cevap veremeden hızlıca kızın beline sarılırken aralarındaki kısa mesafe ikisinin de nefesini kesmiş gibiydi. Bir süre bakışmaları ve ayrılmalarıyla aralarındaki elektriği kim görse fark ederdi.

"Devam edelim...bir şeyler toplamaya."

Sun Hee onu onaylarken kızarmış yanaklarını saklayıp gözünün önünden düşmeyen gözleri ve dudakları aklından savmak için başını salladı hafifçe. Kafayı yemiş olmalıydı. Ya da... neden kafayı yemiş olmalıydı ki? Birinden hoşlanmak kötü bir şey değildi. Dönüp Hyungwon'a baktı.

"Wonnie...?"

Hyungwon merakla ona döndüğünde tam ağzını açmıştı ki arkadan Jooheon'ın bağırışı duyulmuştu. İkiliyi çağırıyordu tuhaf bir tonda. Toplayabildikleri kadar odunu yanlarında çadıra götürdükten sonra kafası karışmış grup ve kaşları çatık bir Jooheon'ı görmeleriyle Hyungwon olayı anlamıştı. Joo çadırın yanındaki büyük sayılabilecek yırtığı gösterdi.

Neighbor//Im ChangkyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin