- - -
13| Nefretime karşı sevgin olacaksa buna razı olabilirim
Jimin'in amacını anlamak zordu ama bazı anlarda çok daha fazla zordu.
Bazen öyle bir karaktere bürünüyordu ki ulaşılmaz biriymiş gibi hissediyordum. Sanki ne yaparsam yapayım onun ruhuna dokunamayacakmış gibi. Bazense... Bazen sadece kendiliğinden geliyordu. Birkaç adım atar gibi yapıyor ve sanki ona koşmam için kollarını sonuna kadar açıyordu. İkileme düşmekten başka çare bırakmıyordu bana. Bırakmıyordu çünkü net değildi. Çünkü bir gün gel derken bir git diyordu. Kendisi de ne geri çekiliyordu ne de yanıma yaklaşıyordu. Sadece bekliyordu. Olduğu yerden ayrılmamayı seçiyordu.
Ben de bilmiyordum. Ne yaptığımı da ne yapmam gerektiğini de bilmiyordum. Onun hakkında ne düşündüğümü kestiremiyordum. Sabit bir yoruma sahip olamıyordum. Aşık olmadığıma emindim. Evet emindim. Aşk denilen şey bu kadar basit değildi. Belki de daha önce hiç aşık olmadığımdandır, aşk bende kutsal bir şeyi temsilen kalmıştı. Sanki benim hayatıma hiç ulaşamayacak kadar kutsal bir kavramdı. O yüzden olsa gerek bu seçeneği en başta eliyordum. Diğer yandan da hoşlanmak bir ihtimal gibi geliyordu. Bir ihtimaldi ama sadece ihtimaldi işte. Nefret etmiyordum tamam ama hoşlanma evresine kadar da gelmiş miydim ki?
Kafam karmakarışıktı. Açık konuşmak gerekirse gecenin bir yarısı boynumda Jimin'in nefeslerini hissederek uyumak da bu etki altında sağlıklı düşünmeye çalışmak da çok zordu.
Saat on iki olmadan yatağa geçmekte ısrarcı olmuştu mesela. Her gün olduğu gibi beni yine erkenden yatağa sürüklemiş ve bu durumumuz çok normalmiş gibi hemen sarılmıştı bana. Odanın lambaları tamamen açıkken köşedeki küçük radyoyu da kapatmamıştı. Kısık bir melodi bize eşlik ederken sarılmasını garipsemeden mayışık bir tonda gözlerini kapatıp "Saçlarımla oynayabilir misin?" demişti.
Belki de bilerek yapıyordu. Belki de ona kullanabileceğim tüm kozları kendine çeviriyordu ve-
Lanet olsun, boynuma yüzünü sokmuş böylesine savunmasızca yatarken onu suçlamaya çalışmak bile çok zordu benim için.
Derin bir nefes aldım. Uzun bir süre önce oynamayı bıraktığım saçlarına elimi tekrardan daldırıp düşüncelerimin gerginliğinden olsa gerek biraz çekiştirirken buldum kendimi. Öyle ki uykusunun arasında "Ihm!" diye mırıldanıp biraz daha boynuma burnunu bastırmasa bunu fark edemezdim de.
"Aptal." diye mırıldandım. Sırt üstü uzandığım konumdan ona doğru dönerken "Aptalsın Park Jimin." diyerek gözlerimi sımsıkı yumdum.
O an anladım ki Jimin karşımda durup sinir bozucu cevaplar vermiyorken daha bir gıcıktı. Bence uykusunda onu boğabilirdim ki bu sonuna kadar çok cazip bir fikirdi. Yeni güne onun can- Çok güzel, sayesinde hoşlantı mı değil mi derken katil olduğum hayallerin içinde de buluyordum artık kendimi.
"Hm," Jimin dudaklarını şapırtarak elini göğsümde gezdirdiğinde uykudan yarım yamalak sıyrıldığını belli ederken sanki bu bir şey değiştirebilecekmiş gibi hareketsiz kaldım. Yine de kıpırdanmaya devam etti ve sonunda gözlerini ovalayarak araladığında hafifçe irkilerek "Yoonie?" dedi.
Kaşlarımı istemsizce çattığımda karışık saçlarıyla birlikte olduğu yerde hafifçe doğruldu ve hala nerede olduğunu kavrayamıyormuş gibi etrafına bakındı. Uyku mahrumu olduğu bir metre öteden bile anlaşılabilirken bilinci yerinde olmasa gerek ki karşılaştığı karanlığın verdiği panikle yatağa bile bakmadan örtünün üzerindeki elimi bulduğu gibi hayatı pahasına tuttu. Nefesi kesildiği için olsa gerek öksürük sesi odaya yayıldığında anlık olarak beni de soktuğu panikle sırtını pat patlamadan edemedim.