- - -
5| Evliliğimize inanmıyorlar sevgilim
Park Jimin'in kolay lokma olmadığını zaten biliyordum ama bu durumun beni delirme noktasına taşıyacağının o kadar da farkında değildim. Durup düşününce hemen hemen sinirden kafasını kopartabilecek ruh halinde sayılırdım. O yüzden belki de onu uyarmalı ve benden şu an için korkmasını söylemeliydim çünkü elimdeki bu güzel kadeh ona fırladığında davette olmamız da iyi çifti oynamamız da bir şey ifade etmemeye başlayacaktı.
"Hayatım, biraz sakinleşir misin? Gözlerin hiç hoş bakmıyor."
Ve işte, yine aynı gülüş ve aynı alaycılık. Gözlerinin için muzırlıkla parlıyor ve direkt bana bakıyor. Eli sahiplenici bir şekilde belimde yer edinirken az önce yalnızken olduğumuz halden bi'haberdi davranışları. Çünkü şimdi hemen yanımızda, tüm sosyetenin gazete görevini gören Jeon Jungkook duruyordu. Bu noktada itibarını zedeleyemezdi.
Park Jimin için yeni hayatımızda itibar zedelenmesi de takıntılı olduğu baskın taraf - pasif taraftan ibaretti. İnsanların bunu önemsediğini bile sanmıyordum.
Ayrıca unutuyordu. Park Jimin, bu gün için kölem olduğunu tamamen unutuyordu.
"Sevgilim." dedim gülümseyerek. Onun gibi fısıldama gereği duymadım ya da kulağına eğilmedim. "Bakar mısın? Ayakkabı bağcığım açılmış." Tam gözlerine bakmakta sonuna kadar kararlıydım. Genel bir alışkanlıktan kaynaklı takımımın altına spor ayakkabı giydiğim için bir anlığına iyi hissettim.
"Bağlasana o zaman bebeğim." dediğinde sesinde büyük bir ima ve uyarı vardı. Elimi beline atıp gözlerinin içine içine gülümserken tutuşumu sıkılaştırdım ve tıpkı onun gibi imalı gözlerle "Belim ağrıyor." dedim. Hemen ardında kalan Jeon pür dikkat bizi izlerken kaşlarını kaldırıyordu. "Zor bir gece geçirdik. Neden sen benim için eğilip bağlamıyorsun?" Ve kulağına eğilip fısıldadım. "Köle."
"Ah," Aydınlanmış gibi kulağını dudaklarımdan uzaklaştırdığında beklediğimin aksine uysal bir şekilde "Haklısın hayatım, çok özür dilerim, unutmuşum." dedi. Sesini kısma gereği duymadan eğildi ve "Seni çok zorlamış olmalıyım." dedi. "Bir dahakine nazik olmam gerektiğini hatırlat."
"Vay," Jeon bize katılmak ister gibi ilk yorumunu orta yere bir şaşkınlık nidası olarak bıraktığında gözlerimi kapatmış sabır çekerek duyacaklarımı bekliyordum. Park Jimin'e karşı oynamak zordu. Özellikle de evren hep onun tarafında olduğunda. "Bu konuda hiç düşünmemiştim. Gece hayatınızı nasıl yürütüyorsunuz? Yani... Uhm- Yanlış bir şey sormuyorum değil mi? Sadece merak. "
"Yo, sorun değil." dedim Jimin'den önce davranmaya çalışarak atıldığımda. O da hemen ayak ucuma eğilmiş bağcıklarımla uğraşıyordu. "Yani normal olarak adlandırılan hetero ilişkilerden hiçbir farkı yok." Omuz silktim. "Zaten ilişki dinamiğimizde Jimin daha çok altta olmaktan memnun olduğu için fazla bir aksiyonumuz yok."
Normal şartlarda böyle bir konuyu asla dile getirmezdim ama mevzu bahis Jimin'i gıcık etmek olduğunda Jungkook'un kaşlarını kaldırmasını keyifle izledim. Yine de bu keyif sadece yarım saniye sürdü çünkü sonunda hissettiğim asıl şey acıdan başka bir şey değildi. Jimin otuz iki dişini birden bacağıma geçirirken acıma duygusunu köşeye bir yere fırlatmış gibiydi.
"Siktir- S- Sevgilim!" Bacağımı kendime çekmeye çalışarak yüzümü buruşturdum ve "Bağcık." diyerek toparlamaya çalıştım. "Bağcığı çok sıktın."
Bana aldırış etmeden ayaklandığında kokteyl masasına yaslandı ve yüzündeki o pis sırıtışla beni arkasında bırakarak direkt Jungkook'a bakacak şekilde çenesini eline yasladı. "Aslına bakacak olursan yataktaki ilişkimiz sadece bir bozuk paraya bağlı." dedi çok rahat bir tavırla. "Yazı gelirse Yoongi, tura gelirse ben. Bu kadar basit. Anlıyorsun değil mi?"