- - -
23| Başladığın işi bitir Park Jimin
"Jungkook?"
Çatık kaşlarımla yatağın yanındaki komodinde duran telefona elimi uzatmış, ekranda beliren isme kaşlarım kalkık öylece bakıyordum. Uykudan uyanmanın verdiği sersemlikle Jungkook'un beni neden aradığını çözmek zordu. Tahminde bulunmak bile zordu.
O yüzden kendimi zorlamak yerine telefonu yanıtlayıp kulağıma götürürken bu sefer yanıtladığım için "Jungkook?" dedim. Sesim meraklı ve bir o kadar da sorgular gibi çıktı.
"Alo? Yoongi hyung?" dediğinde arkasından ona eşlik eden korna sesleri de kulağıma doluyordu. Böylece trafikte olduğunu anlamak da zor değildi. "Babam bazı evrakları sana teslim etmemi istemişti ama şirkette değilmişsin. Uğramışken biraz konuşuruz diye gelmiştim, çıktım şimdi." Anlayamadığım birkaç şey arkadaki gürültüde kaybolurken belirgin bir kapı açılıp kapanma sesiyle birlikte Jungkook'un sesi de netleşti. Muhtemelen caddeye park ettiği arabasının içindeydi artık. "Sekreterin bir haftadır şirkete gelmediğini söyledi. Hastaymışsın sanırım."
"Hm, öyleydik." diyerek onayladım onu uykulu uykulu. "Ama atlattık sayılır, yarın işin başına dönüyorum- Dönüyoruz."
"Ah," Anlayış dolu bir nida çıktı dudaklarından. "Jimin hyung da mı hasta?"
Uykumun yavaş yavaş açılmasıyla kaşlarım çatılırken telefonu ilk açtığımdan bu yana gerçekleşen konuşmaya tekrar baktım ve Jungkook'un son sorusuna dönerken yatakta biraz doğruldum. "Jungkook?" dedim. "Sen bize hiç hyung demezdin, n'oldu birden?" Sonra çatık kaşlarım tam tersi şekilde havalandı. "Bir sorun mu var?"
"Ne? Hayır, hayır- Bir sorun yok-"
"Artık uyanın lan! Öğlen oldu öğlen! Siz hala zıbarmış yatıyorsunuz! Bok iyileşirsiniz siz bok!" Taehyung odaya tek bir uyarı vermeden dalıp ellerini de deli gibi çırptığında ben Jungkook'un yarıda kesilen cümlesine odaklanamadan yüksek sese yüzümü buruşturdum ve "Of!" diye mızmızlandım.
Jimin yerinde kıpırdanıp gözlerini ovuşturduğunda Taehyung ikimizi de umursamadan odada gezinmeye devam ediyordu.
"Sal bizi artık Tae." dedim bir an için telefonda olduğumu unutarak. "İyileştik oğlum, turp gibiyiz. N'olur sal artık bizi. Çık git evimizden."
Ve tabii ki Kim Taehyung sözlerime uymak yerine daha çok sinirlenmiş gibi yatağın ayak ucunda durdu ve üzerimizdeki yorganı çekmeyi tercih etti. Jimin de uykusuna devam etmeye çalışır gibi yorganını kaybedince kapalı gözleriyle bana döndü ve elini rastgele atarak aradığını bulmuş gibi belime sıkıca sarıldı.
Derin, sıkıntılı bir nefes verdikten sonra telefona dönerek beni sabırla bekleyen Jungkook'a "Kusura bakma Kook." dedim. "Ne diyordun, sesini tam alamadım."
"Önemli bir şey değildi hyung- Yani... Yoongi." Durakladı. Verdiği ara uzun sürünce benim bir şey dememi bekliyor sandım ama ben devam edemeden o başlangıcına kıyasla daha sakin ve kısık bir sesle "Tae de mi orada?" dedi.
Taehyung'un Jungkook hakkında bahsettiği her şey kafamın içinde dönmeye başladığında "Maalesef." diyerek gözlerimi kıstım ve odanın içerisinde perdeleri açmak için koşturan velede bakarken "Hasta olduğumuz için bir haftadır bakıcılığımızı yapıyor." diyerek devam ettim. Tam bu sırada Taehyung bana o belirsiz bakışını attı.