Saat: 04:27
Ben bunu hak etmemiştim yutkunuşunu bilir misiniz? Bütün hak etmemişlikler boğaza dizilir.
En haklı isyan sebebidir.
İnsanın, yüreğini sızlatır, yüreğine bir ağırlık çöreklenir, hazmedilmesi, kabullenmesi zordur. Gözle görülür bir durum olsa, içerideki düğüm çözülecek, yutkunabilecek insan ama olmaz. Anlamsızlıktır ve anlamsızlığı kabullenme mecburiyetidir. Her şeye, herkese olan inancınızı olumsuz yönde etkiler. Bazen o kadar hızlı, göz açıp kapayıncaya kadar gerçekleşir ki, müdahale edemezsiniz. En acısı da, suçlu kim? Nerede aramalıyız, kime kızmalıyız bilemeyiz. Bilsek, tüm gücümüzle haykırmak, isyan etmek isteriz, çünkü o an hissettiğimiz asıl şey, üzüntü değil ve muhattap olduğumuz, Tanrı'dan başkası değildir.
Ağlamaktan şişen gözlerimi, bir an olsun ameliyathanenin kapısından ayırmazken, hayatımda ilk kez, inanmadığım tanrıya duâ etmeye başladım.
"O yaşasın her şey kabulüm" dedim. "Yeter ki yaşasın, benden uzakta bile olsa, nefes aldığını, kalbinin attığını bileyim bana yeter. Beni sevmesin, benden nefret etsin, bir daha yüzünü görmeyeyim ama yaşasın. Beni hatırlamasın, hayatında bir anı olarak bile istemesin ama ölmesin! Lütfen Tanrım! Jimin'i, benim meleğimi alma yanına."
Omuzumda hissettiğim bir el ile başımı kaldırdım. Kardeşim Hoseok ve yanında en yakın arkadaşı Jungkook vardı. Hoseok, önüme diz çöküp bana sarıldığında, saatler sonra bile dinmemiş olan sessiz ağlamalarım duygu patlaması sonucu tekrar ses kazanmıştı. Ben hıçkıra hıçkıra ağladıkça, kardeşim daha da sıkı sarılıyordu bana.
"Hoseok, Jimin olmadan nefes alamam ben. Onun nefesini ensemde hissetmeden uykuya bile dalamıyorum. Hem o benim ellerimi tutmazsa, ben ısınamam ki. Yatağımız da buz gibi olmuştur şimdi. Ben, o gelmeden tek başıma evimize bile giremem. Onun yetiştirmesi gereken, yarım kalan, tamamlayamadığı fotoğraflar var. Jimin işine çok düşkündür, onları tamamlamadan gitmez ki. Öyle değil mi?"
Ne dersem diyeyim yetmiyor, sanki içime çöreklenen acıyı, bir ben hissedebiliyordum. Ben, hiçbir zaman böyle ağladığımı hatırlamıyordum.
Sonra kapı açıldı ve onu gördüğüm anda her şey durdu. Beynimi kemiren sorular, kalbimin kaburgalarımı sızlatan atışı, zoraki soluduğum nefes, her şey durdu. Tanrı, yalvarışlarımı duymuş olmalı ki, Jimin saatler sonra ameliyattan çıkmıştı.
Karşımdaki manzaranın gerçekliğinden nasıl emin olabilirdim ki? Bunların hepsi bir kabus olmalıydı. Daha saatler önce yanımdayken, elini tutuyorken, şimdi cihazlara bağlı, yaşama zar zor tutunmuş bir şekilde ve bilinçsizce uyuyordu. Zihnim bunun gerçekliğini bir türlü kabullenmiyordu. Gözlerimi birkaç defa kapayıp, açtım. İnanmak istemiyordum ama nafile, her şey gerçekti.
Kardeşimi itekleyip, yerimden kalktığım gibi koştum yanına. Başında iki doktor, birkaç tane hemşire, yattığı sedyeyi sürüklüyorlardı soğuk koridorda. Yanına yaklaşmak istedikçe beni geri itiyorlar, uzak durmamı söylüyorlardı. Hoseok ve Jungkook'un kollarımdan tutuşunu hissettim.
Elini tuttum, buz gibiydi elleri, soğuktu.
"Bırakın beni!" diye bağırdım avazım çıktığınca. "Bırakın, elleri çok üşümüş. Ben tutmadan ısınmaz onun pamuk elleri."
"Hyung, yapma Jimin'e zarar vereceksin. Bak, daha yeni çıktı ameliyattan." Kardeşimin, ağlayarak söylediği cümleyle bıraktım eşimin elini.
Ben, asla ona zarar verecek bir şey yapmazdım. Bugüne dek, bir kez olsun canının yanmasına bile müsade etmedim. Hastalandığında, bebekler gibi baktım. Eline sıcak su döküldü diye öpüp okşayıp sardım, hastaneye götürdüm. Ayağını sehpaya çarptığında, sehpayı kırıp attım. Uyurken üzerini açtığında, hissedip uyandım, üzerini örttüm. Ona zarar veren her şeyden, herkesten uzak tuttum. Bu kişi ben bile olsam, uzak dururdum elbette.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Collision •• yoonmin ✓
Fanfiction[ collision - çarpışma ] Evet, o beni hatırlamıyor ama ben onun kim olduğunu hala biliyorum. O benim kalbim, ellerim, gözlerim, ayaklarım, başımdır. Beni tamamlayan ikinci yarım, dostum, sırdaşım, parmağımdaki yüzüğün sahibi, hayat arkadaşımdır.