Evliliğin aşk'ı öldürdüğü iddia edilir fakat doğru kişiye tüm varlığınızla aşık olduğunuzda, artık onunla birlikte yemek yapmak, onunla alışverişe çıkmak, onunla uyumak dünyanın en güzel olayı haline gelir.
Ömrümün en önemli imzasını atarken, aslında mutlu olma anlaşması yapmıştım kaderle. Bence gayet adil bir anlaşmaydı bu, zaten mutluluk benim kalbimde çoktan yer etmişti. Attığım imza işin sadece formalitesiydi.
Senelerdir bir gün bile içimdeki o coşku, özlem, sevgi, hayranlık bitmedi, birbirimize hiç doyamadık. Günlük rutinler, zaman zaman tartışmalar, hatta bazen kavgalar oldu ama o doyamama hissi hep vardı.
Ne de güzeldik eskiden. Belki de benim de unutmam gereken her şeyi daha fazla hatırlıyordum şimdi, onun yerine de hatırlıyordum.
"Neden kocam olduğun halde ailemle hiç tanışmadın?" Ailesi ile zorlu bir vedalaşmanın ardından arabaya bindiğimizde ilk sorusu bu olmuştu.
"Sen onlarla yıllardır konuşmuyorsun." dedim eğilip Jimin'in emniyet kemerini takarken.
"Ben hallederdim." dese de kendi ellerimle takıp emin olmak istemiştim. Bu travmayı uzun bir dönem atlayamayacaktım.
"Ben neden ailemi bırakmış olabilirim ki? Bu konuları hiç mi konuşmadık?" diye sordu.
Konuşmuştuk elbette. Evden neden kaçtığını, neden bir daha dönmek istemediğini anlatmıştı bana ama şimdi bunun sırası değildi.
"Hayır." dedim. "Konuşmadık."
Her ne kadar onu benden koparmak istemiş olsalar da Jimin'e kavuşmuşlardı yıllar sonra. Ben Park ailesi gibi bencil değildim. Eşim beni yine kendi isteği, kendi rızasıyla tercih etmişti hem ve bu bana yeterliydi.
"Günlük falan tutuyor muydum?" diye sordu heyecanlı bir şekilde.
Yola odaklanmıştım ama onun beni izlediğini biliyordum. Kırmızı ışıkta durduğumuzda Jimin'e döndüm.
"Bildiğim kadarıyla hayır." dedim.
Gözlerindeki umut kırıntılarının bir anda yok oluşuna şahitlik ettim, bu durum beni de çok üzmüştü. Camdan dışarıyı izlemye koyuldu. Benim hatırlamasını istediğim kadar o da hatırlamak istiyordu, bundan emindim. Bulunduğu durum ne kadar da kötüydü. Hafızasından silinmiş birkaç yıl hiç yaşamamış gibiydi. Hemde mutlu olduğunu iliklerine kadar hissettiği yılları.
"Nereye kadar hatırlıyorsun Jimin?"
Ona bakarken o kadar dalmışım ki, arkadaki arabanın kornaya basmasıyla birlikte lambanın kırmızı ışıktan yeşile geçtiğini anlamış, arabayı tekrar hareket ettirmiştim.
"Bilmiyorum, her şey silinik, belirli bir kısım yok. Sadece üniversiteye gittiğimi ve en yakın arkadaşımı, Hong Mi Joo'yu hatırlıyorum. Sahi o şu an ne yapıyordur acaba?"
Hong Mi Joo. Bay Park'ın Jimin ile sadece sevgili olmasını değil, evlenmesini istediği, Jimin'in en yakın kız arkadaşı.
"Sadece bu kadar mı?" diye sordum odaklandığım yoldan gözümü bir an çekmeden.
"Evet." dedi. "Sadece bu kadarını hatırlıyorum. Neden öyle sordun ki?" Sorusunu duymamazlıktan geldim.
"İşte geldik evimize." dedim arabayı durdururken.
Jimin'in gözleri karşımızda bulunan iki ev arasında gidip geliyordu ki, yaptığım aptallığı fark edip, duruma müdehale ettim.
"Evimiz senin en sevdiğin renk, yani sarı boyalı olan." dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Collision •• yoonmin ✓
Fanfiction[ collision - çarpışma ] Evet, o beni hatırlamıyor ama ben onun kim olduğunu hala biliyorum. O benim kalbim, ellerim, gözlerim, ayaklarım, başımdır. Beni tamamlayan ikinci yarım, dostum, sırdaşım, parmağımdaki yüzüğün sahibi, hayat arkadaşımdır.