"Günaydın." dedim gözlerini araladığında. "Bir an hiç uyanmayacaksın sandım."
Uyumaktan gözleri şişmişti ve aralamakta zorlanıyordu.
"Ne kadar uyudum ki?" diye sordu. Yeni uyandığı için sesi daha kalın çıkıyordu.
"Çok." dedim. "Çok uyudun."
Jimin uyuduktan sonra ben de onu izlerken uyuya kalmıştım. Uyandığımda o hala uyuyordu ve ben de kalkıp kahvaltı hazırlamak yerine onu doyasıya izlemeye karar vermiştim ama doyamıyordum, onu ne kadar izlersem izleyeyim bakmalara doyamıyordum. Uyurken tıpkı bir bebek gibi oluyordu, mükemmel ve kusursuz diyordum, tıpkı bir bebek gibi.
"Sen hiç uyumadın mı? " Ben çok uyumazdım, uykusuzluğa dayanıklıydım. Günlük iki-üç saatlik uyku bile yetiyordu bana.
"Uyudum ama çok değil. Seni izlemek uykudan daha değerli benim için."
Dudakları gerildi ve gözleri düz bir çizgi halini aldı, çok güzeldi. Öyle güzeldi ki, güzelliğine sayfalarca şarkılar yazabilirdim ama yine de tarif edemezdim bu güzelliği.
"Senin için benden daha değerli olan bir şey var mı?" diye sorduğunda, bir saniye bile düşünmedim.
"Yok." dedim. "Senin için, bir an bile düşünmeden sahip olduğum tüm varlığımı bir çırpıda feda ederim."
"Biz nasıl evlendik?" Biraz daha yaklaştı bana yatakta.
Sesindeki merak ve bedeni bir uyum içerisindeydi, beni çıldırtacaktı. Tanrım, dayanamıyordum ona.
"Anlatayım da, sonra hatırlayamadığın için yine kriz geçir değil mi?" Kaşlarını çattı.
"Küstüm." dedi, dudaklarını büzdü ve istemsizce dudaklarına odaklandım.
"Bir kere öpersen anlatırım." dedim, hala dudaklarına bakıyordum.
"Çok mu istiyorsun?" Parmakları dudaklarıma çıktı, baş parmağı dudaklarımı okşuyordu.
"Çok." dedim.
Vücudum Jimin'e karşı çok zayıftı. Onun dokunuşları ayak parmak uçlarıma kadar etki ediyordu, parmak uçlarının dokunduğu her bir yanım yanıyordu.
"Sana dokunmak bana hiç yabancı gelmiyor." dedi. Biraz daha yaklaştı. "Sanki her yerini ezbere biliyormuşum gibi bir his oluşturuyor bende."
Dudaklarını bastırdı kendi parmağının üzerine, baş parmağı dudaklarımız arasındaki tek engeldi. Gözlerini kapattı, yaklaşık bir dakika boyunca öyle kaldık, gözleri hala kapalıydı. Dudaklarım kıpırdamıyordu belki ama gözlerimle haykırıyordum ona, onu ne kadar sevdiğimi.
Öyle yanıyordum ki, ona öyle açtım ki, tüm vücudum ona muhtaçtı. Biz birbirimize sarılmadan, sevişmeden uyumazdık. Her yeni güne uyandığımızda, yatağımızda en az yarım saat birbirimize dokunurduk ve bunun sonu yine aynı biterdi. Uzun zamandır uzaktık ve tenim o dokunuşları öyle iyi tanıyordu ve ezbere biliyordu ki, anında tepki veriyordu.
"Ben seni gördüğüm ilk anda aşık olmuştum." diye anlatmaya başladım. "Biliyorum, söylerken çok klişe gibi geliyor ama sana yemin ederim, seni ilk gördüğüm an aşık oldum ben sana."
Gözlerini açmıyor, sadece beni dinliyordu ve ben konuştukça dudaklarımız temas eder gibi oluyordu.
"O zamanlar da tek taraflıydı böyle." Derin bir iç çektim. "Ama pes etmedim, ben pes etmeyi sevmem. Hem ilk kez aşık olmuştum, hiç pes eder miydim?"
Dudakları gerildi ama inatla açmıyordu gözlerini, bitirmemi bekliyordu.
"Bana aşık olmadığını söylüyordun ama her gece benimle birlikte uyuyordun, bana yemekler hazırlıyordun, sürekli benim fotoğraflarımı çekiyordun, bazı günler benimle birlikte banyo yapmak istediğini söylüyordun. Arsız herifin tekiydin hep."
![](https://img.wattpad.com/cover/181139198-288-k516526.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Collision •• yoonmin ✓
Fanfic[ collision - çarpışma ] Evet, o beni hatırlamıyor ama ben onun kim olduğunu hala biliyorum. O benim kalbim, ellerim, gözlerim, ayaklarım, başımdır. Beni tamamlayan ikinci yarım, dostum, sırdaşım, parmağımdaki yüzüğün sahibi, hayat arkadaşımdır.