13 • bu kadar başkalaşmış olamazsın

572 59 38
                                    

JIMIN

Sımsıkı sarılmak istediğim bir insan var.

Çok olmadı onunla tanışalı, aynı evi ve aynı yatağı paylaşalı ama doğduğum ilk andan bu yana yanımda sadece o olmuş gibi hissettiriyordu bana. Bir insanın, yaşamı boyunca defalarca kez yanlış düşünebileceğini ama yanlış hissedemeyeceğini savunduracak kadar benimsemiştim onu.

Daha önceleri hiç tatmadığımı savunduğum, belki de tatttığım ama unuttuğum duyguları yaşatıyordu bana. Mesela dünyanın en güzel duygularından bir tanesi, birinin sana kıyamadığını görmekmiş. İstese acımasız sözler söylebileceği, kızabileceği, dayanamadığı için bir noktada patlayabileceği konularda, canını yakmamak için kendi kalbine görünmez bir bıçak sapladığına şahit olmakmış. Kimileri bunu bencillik olarak adlandırabilir ama bu, onun sonsuz şefkat duygusunun ve bana olan sevgisinin en büyük belirtisiydi.

Sımsıkı sarılmak istediğim o insanı, diğer insanlardan ayıran tek nokta, onun benim eşim olması değildi. Anılarımı kaybetmiştim, ona ve onunla geçirdiğim hayatıma dair tek bir anı dahi yoktu hafızamda. Onu herkesten ayıran başlıca sebeplerim, sadece bana sunduğu teninin kokusu, güzel gülüşü, güçlü duruşu, bana özgü bakışları ve birçok şey daha. İsmimi söylerken, kulaklarımı kutsayan o ses tonunu anlatamıyorum bile. O bu dünyadaki insanlar arasında en başkası.

Tüm bunları, o konuştuğunda yüzünü seyrederken, anlattıklarını dinlemeyi bırakıp duymamaya başladığımda fark etmiştim ama ona hiçbir zaman söyleyemedim.

Şimdi üzüntüden kahroluyordum. Üzüntülerimin, düşüncelerimin nedeni, geçmişimi hatırlayamadığım için değil, onun çabasına karşılık veremediğim için kendini yıpratması ve sanki omuzlarındaki yük ağır değilmişçesine yorgunluğunu bana yansıtmamaya çalışmasıydı.

Birkaç gün geçmişti ve birkaç gündür doğru düzgün uyuyamıyordum. Gece yarılarına kadar bekliyordum, bir umut kalbimin içindekiler susar diye. Susturduğumu zannedip, sabah kalkınca iki katı ağırlığını hissediyordum.

Yalnız olduğumda onu düşünmüyordum, onu düşünürken yalnızlaşıyordum, dünyadan soyutlanıyordum.

Sabah kalktığımda aklıma ilk o geliyor, onun yanında kendimi sebepsizce mutlu hissettiğim ve huzurla uyuduğum günleri özlüyordum. Yeniden, sürekli onun yanında olmak istiyor, onu her zaman mutlu görmek için elimden geleni yapmak istiyordum ama o gelmiyordu. Beni çok sevdiğini iddia eden ve bu söylediklerinden gram şüphe duymadığım eşim, beni almaya gelmiyordu.

Duygusal çöküş yaşıyordum ve yorgundum. Fiziksel olarak gayet iyiydim, yaralarım tamamen iyileşmişlerdi artık ama düşündüklerim, hissettiklerim ve hatırlayamadıklarım yüzünden kılımı kıpırdatacak halim yoktu. Hafızam ise bana hiç yardımcı olmuyordu.

Yine sabah olmuştu, yeni bir sabaha uyanmıştım ve Yoongi bugün de gelmemişti.

"Oğlum." Düşüncelerimi yarıda kesen ses anneme aitti. "Kahvaltı hazır, hadi kalk."

"Aç değilim, size afiyet olsun." Sırtım kapıya dönüktü, öyle saygısızca uzanmaya devam ettim yatağımda.

"Dün de hiçbir şey yemedin, hastalanacaksın." Yatağımın kenarına oturduğunu hissettim.

Rüyalar görüyordum, içinde Yoongi olan rüyalar. Rüyaları gerçeklerden çok seviyordum ve bu yüzden sürekli uyuyordum. Gözlerimi açıyordum ara ara ve rüya bitiyordu. Yanımda olmayışını ve belki hiçbir zaman da olmayacağını anımsadığımda tekrar uyumaya çalışıyordum. Gözlerim yanıyordu artık, enerjim tükenmişti ve kalbim, en çok orası acıyordu.

Collision •• yoonmin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin