Hayatta geri dönüşü olmayan, insanın geri alamayacağı şeyler de vardır. 17 yaşında evi terk edip evden kaçmış olmak gibi.
17 yaşındayken annemle babam şiddetli geçimsizlikten dolayı boşandı. Kardeşim ve ben yıllarca kavgalarına şahitlik ettik. Artık o kadar bunalmış ve bıkmıştım ki, yaşım büyüdükçe annem ve babam ne zaman kavga etseler evden kaçıyordum. Onlara karşı o kadar dolmuştum ki, karşıma alıp saatlerce bağırıp çağırmak istiyordum. Evet, avazım çıktığı kadar bağırmak istiyordum. Hatta bazen ağzıma gelen küfrü etmek, şöyle bir rahatlamak istiyordum.
Normalde uysal bir insan olmama rağmen beni böyle çıldırtmayı nasıl başarabilmişlerdi anlamıyordum. Ama sonuçta ben de bir insanım ve bir yere kadardı her şey.
Kavgalar dayanılmayacak noktaya geldiğinde ipler kopmuştu ve ben üzülmekten ziyade, daha çok sevinmiştim bu duruma. Boşandıkları gün eve geldiğimde annem Hoseok'un onunla kalacağını ve benim de bir seçim yapmak zorunda olduğumu söyledi.
Babam ise tam aksine beni karşısına aldı, benimle konuştu ve seçimimi yapmakta özgür olduğumu fakat onunla yaşarsam her şeyin benim için daha iyi olacağını söyledi.
"18. yaş gününde sana araba alacağım, hangi modeli istiyorsan söyle alacağım, benimle yaşamanı istiyorum." dedi.
Beni bunu çok kötü algıladım, parasıyla beni kendine bağlamaya çalışıyor diye düşündüm. Halbuki sadece benim onunla kalmamı istiyordu.
"Peki ya Hoseok?" diye sordum, cevap vermedi.
Babam hiçbir zaman sevmemişti kardeşimi, annem de kardeşim de farkındalardı. Bana ise farklı bir düşkünlüğü vardı, beni çok severdi. Defalarca kez sordum ona Hoseok'u neden sevmediğini ama hep geçiştirildim, hiçbir zaman buna cevap vermedi.
"Hoseok yoksa, ben de yokum baba." dedim, annemi seçtim.
Babama göre annemi seçmemin sebebi ergenlikti. Doğru, annemle yaşarsam eve giriş çıkış saatlerime karışılmayacaktı ya da sevgilim olsa anneme anlatabilirdim arkadaş gibiydik. Şimdi dönüp bakıyorum da babamı seçseydim eve geç gelemezdim, otoriter bir adamdı ve erkek arkadaşım olması söz konusu bile olamazdı ama huzurlu olurdum, bir elim yağda bir elim balda olurdu.
Annemi seçmekle belki de hayatımın en büyük hatasını yapmıştım, onun yanında çok özgürdüm. Yanlış arkadaşlar edinmiş, okulumu boşlamıştım. Ders notlarımda gözle görülür bir düşüş yaşamıştım. Okul hayatımı bir müddet askıya almıştım, tek yaptığım sabahlara kadar gezip eğlenmekti. Arayan, hesap soran yoktu. Özgürken o özgürlükle ne yapacağımı bilemeyip yıprandım.
Hoseok benim aksime derslerinde başarılı, parmakla gösterilen örnek bir öğrenciydi. Bazen aklıma estiğinde eve erken dönerdim, Hoseok gece yarılarına kadar ders çalışıyor olurdu. Bir tane arkadaşı vardı ve o bir tane arkadaşı ona yetiyordu. Jungkook. ikisinin arasındaki bağ bazen kardeşimle benim aramdaki bağdan daha kuvvetli gelirdi bana ama bunu pek de umursadığım söylenemezdi.
Bir gün annem ikimizi de karşısına alıp hayatında biri olduğunu ve onunla evlenmek istediğini söyledi. Kardeşim bunu büyük bir olgunlukla karşılarken ben itiraz etmiştim. Annemin başka bir adamla evlenmesini istemiyordum. Şimdi düşünüyorum da, zaten yıllarca babamla mutsuz bir evlilik sürdürmüştü ve mutlu olmak onun da hakkıydı ama o zamanlar benim düşüncelerim bu konuda çok katıydı. Evde büyük bir gürültü koptu ve ben yanıma sadece telefonumu alıp evden çıktım. Bir daha da dönmedim eve.
••
"Sen dinlenmelisin Jimin, ben hallederim burayı."
"Hayır günlerce uyumuşum zaten, dinlenmeye ihtiyacım yok, asıl sen git dinlen." dedi sözcüklerimi ağzıma tıkayıp.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Collision •• yoonmin ✓
Fanfiction[ collision - çarpışma ] Evet, o beni hatırlamıyor ama ben onun kim olduğunu hala biliyorum. O benim kalbim, ellerim, gözlerim, ayaklarım, başımdır. Beni tamamlayan ikinci yarım, dostum, sırdaşım, parmağımdaki yüzüğün sahibi, hayat arkadaşımdır.