4: yıldızlı gözler

488 82 15
                                        


beraber üst kattaki bölüm odasına çıktılar, okulun tam anlamıyla bir bölüm odası yoktu. sanat tarihi ve teknik çizim diye ayrılan bölümler yoktu yani. öğretmenlerin boş zamanlarında dinlenebileceği ve kağıt işleri yapacağı bir salonları vardı.

salonun ortasında birleşmiş masalar vardı, bir de kapının yanındaki duvarda yan yana dizilmiş masalar. içerisi taehyung'ın tahmin ettiğinden daha büyüktü. jin önde kendisi arkada olmak üzere yürüyordu. acaba hangisi bay kim'in masası? diye geçirdi içinden. öğrenciler arasında olduğu kadar öğretmenlerin de arasında popülerdir, diye düşündü. gözü ortadaki masanın ortasındaydı,

biri gelip o yere oturana kadar. adımları odayı bellerken kulakları da aynı şeyi yapıyordu taehyung'ın. başkasını dinlemek hoş değildi, tekrar bunu geçirdi aklından, ama eğer duydukları şeyler onu da ilgilendiriyorsa duymamaya çabalamak daha zordu.

''kendisi yetmedi arkadaşını mı getirdi bir de? herkes self-portre çizebiliyorken bununkini bu kadar özel yapan ne?''

''arkadaşı değil, ilk yıldan bir öğrenci o.''

''kesin sırf onun yüzünden burada bulunan biri, bu ilk yıldakiler de onun hayranı olduğuna göre sanatın s'sinden bi'haber.''

hoş olmayan gülüşmeler. ''öğrettiği bir şey yok ki, çocuğun onunla neden ilgilendiği belli bile.''

''onun da bundan memnun bir ifadesi var.''

jinle beraber o masalardan en uzak duran, salonun en ucundaki fotokopi makinesinin yanındaki sonradan konulduğu belli olan bir masanın önünde durdular. göz ucuyla jin'e baktı, ifadesizliğini koruyabildiği için imrendi ona. kendisi duyduklarından fazlaca rahatsızdı, huzursuzca kıprandı. bir şey hissediyordu.

ona baktığı her an, koruma içgüdüsü kendi kendini hatırlatırmışçasına tıklıyordu kalp atışının altından.

jin karton bardağını masaya bıraktı. sandalyesine oturdu ve bilgisayarını açtı, taehyung o flashbelleği istemeden cebinden çıkarıp bilgisayarın yanına koydu. jin göz ucuyla ona baktı, parmaklarıyla uzandı belleğe. taehyung onun parmaklarına ilk o zaman dikkat etti. çarpıklardı.

''kuğu boynu.'' diye fısıldadı jin. ''parmaklarım doğuştan böyle.''

''acıyor mu peki?'' onun gibi fısıltıyla sormuştu.

''bazen.''

taehyung o an onun elini tutmamak için kendini zor tuttu. ''peki ya şu an, acıyor mu?''

jin belleği bilgisayara taktıktan sonra ona döndü. ''hayır.'' kusuruna karşı bu merak fazla gelmişti. kendi hakkında mümkün olduğunca az konuşmaya alışıktı. bazen paranoyaklığı tutuyordu sanki karşısındaki onun hakkında öğrendiğini her şeyi ona karşı kullanabilirmiş gibi geliyordu. karşısındaki meraklının ağzını açmasına fırsat vermeden sordu; ''bunlardan hangilerini çekelim?''

bellek taehyung'ın beklediğinden doluydu. keşke namjoon nelerin gerekip gerekmediğini söylemiş olsaydı.

''bir bakabilir miyim?''

''tabii.'' jin sandalyesini yana çekti. taehyung bilgisayarı hafifçe kendine çevirdi ve içindekileri incelemeye başladı.

taehyung ilk dört sayfayı seçti. en son konulanlar lazımdır sanırım, sayfaların hepsi bir kompozisyondu.

''öğrencisinin ödevini burada mı çektiriyor?''

''bize karşı yapılan ne büyük saygısızlık.''

hermosa・taejin・Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin