1.9

471 58 9
                                    

finale son iki bölüm- ♡

bileklerimi saran acı gözlerimi hiç de hoş olmayan yerde açmama sebep olmuştu. beyaz gömleğim toz, kir içerisinde buruşmuş bir şekilde bedenime yapışmış, beni iğrenç bir görüntünün içerisine sokmuştu. isadan önce kalan sandalyede heraketlenmem kirli ve nemli zeminde ses çıkarmaktan başka hiçbir işe yaramamıştı. başımı yukarıya kaldırıp karşıya baktım. benden yaklaşık iki metre uzakta benden bir farkı olmayan jimin, baygın bir şekilde başı yana doğru kaymıştı.

yaşadıklarımızı idrak etmeye çalıştım. bize oynanan adi oyunu çözmeye çalıştım.

bulunduğumuz yer eski bir malikaneye olmalıydı. duvarlarda boya niyeti görmüş ayak izleri, sprey boyayla yazılmış saçma birkaç karalamalar ve sökülmüş sıvasının arasına giren örümcek ağları vardı. büyük bir odaydı ve yüksek tavanda anlamsızca asılı duran gösterişli avize dışında hiçbir eşya yoktu.

"jimin, uyanmalısın"

kurumuş boğazımı tükürük bezlerim bile ıslatmaya yetmiyordu. gözlerime inatla giren siyah saçlarımı başımı oynatarak sertçe kenara ittim. yavaşça başını kaldırıp ağzını şapırdattı. gözlerinin muhteşem manzara ile karşılaşmasını bekledim.

"aman tanrım!"

parlak ayakkabılarını bir kaç kez yere vurup kollarını çekiştirdi. yüzümde mimik oynamıyordu.

"bizi buraya taehyung denen şerefsiz getirdi değil mi?"

"evet, sanırım" diyebildim anı hatırlamaya çalışarak. sadece üstümüze koştuğunu ve sertçe jiminin kolundan tuttuğumu hatırlıyordum. beynimde tur atan düşüncelerime yenileri ekleniyordu.

onun bu kadar kötü olduğunu bilmiyordum.

ya da ben fazla vurdumduymazdım. onu önemsemedim, benim için sıradan bir adamdı. böyle şeyler yapacağı aklımın uç kısımlarından bile geçmezdi. bedeni kapıda belirmişti. siyah, ona oldukça bol gelen ceketi ve bacaklarına yapışmış siyah kumaşı, oldukça tehlikeli ifadesi ile yanımıza geldi.

"min yoongi ve onun biricik sevgilisi park jimin" dedi dudaklarını büzüp kahverengi irislerini tam benimkilerle kilitledi. olduğum yerde sabitlenmiştim, bu bakışlar beni delip geçiyordu.  uzay boşluğunda dönen tüm gezegenler durmuşta bizi izliyordu sanki. kendimi yeni doğan bir bebek gibi savunmasız ve güçsüz hissediyordum.

"eun min, jungkook ve ben" bir kez daha kalın sesi inledi harabe yerde.

"yaptıklarımız ve yapacaklarımız için özür dileriz min" etrafımda dolaşmaya başladı. sanki dostuna yaşadığı bir olayı anlatıyormuş gibi sakin ve normaldi. söyledikleri jiminin dikkatini çekmiş olacakki sinirle bağırdı.

"sen ne saçmalıyorsun!?"

taehyung, büyük bir iştahla kahkaha atıp jiminin yanına doğru adımladı. "vay vay bizim küçük adama bakın siz" elini boynunda ve ardında da saçlarında gezdi, sadece benim dokunmak istediğim bedende. jimin sinir ve hüzünle harmanlanmış bakışlarıyla bana baktı. bizi buradan kurtar yoongi demişti ama şuan benim yüzümden onuda bok çukuruna sürüklemiştim.

"onu rahat bırak"

soğuk ve sakindim. her zamanki yoongiydim işte. bir elini cebine atıp gözlerini yüzümde gezindi. alt dudağını dişledi. cebinden çıkan küçük kesici metal beynimde gezinen tüm düşüncelerime saplanmış ve onları yok etmişti. tek düşündüğüm şey o metaldi. uzun kemikli parmakları gri saçılının boynuna gitti gömleğini aşağıya sıyırıp  kendine yer açtı.

"jimin umrumda değil yoongi, sadece senin canını yakmak için onu bir obje gibi kullanıyorum"

dişlerim dudaklarımdaki kuru parçaları kopardı. başım yere eğildi. hemen yanımda varlığını daha yeni fark ettiğim eski masaya ayağımı uzattım ve tek hamlede düşürdüm.

"onu rahat bırak dedim sana!"

gözlerim alev almıştı, onu yakmak istiyordum. bekledim bana bakıp yanmasını bekledim. sıktığım dişlerime bakıp ne kadar ciddi olduğumu görsün istedim. ama bana bir kez dahi bakmadan metali jiminin boynuna götürüp aşağıya doğru bir çizik attı. kırmızı sıvı beyaz gömleğinde yer edindi. ince sesi kısıkça inlemesine karışmıştı. koca dudaklımın canını yakmıştı.

"mi cha ve jacksonu unut. onlar hikayenin sadece basit elemanları" yeniden etrafta dönmeye başladı, hiçbir şey olmamış gibi. jiminden gözlerimi alamıyordum acı ile gözlerini kapatmış başını eğmişti. bir dakika mi cha ve jacksonu unut mu demişti o az önce?

"doğru duydun min. onlar sadece senin için hazırladığım hatta hazırladığımız küçük oyunun elemanlarındandı"

bekledim, daha fazlası için yüzüne baktım.

"jungkookla aramızda bir şey yok sadece onuda fark etmeniz için sevgili rolü yaptık. o da adamlarımdan biri" ellerini cebine atıp jimine baktı "eun ve ben senden nefret ediyoruz yoongi, işinizi bitirip buradan gideceğiz"

"bunları hepsi kurmaca" dedim emin olmak için yeniden gözlerine baktım.

"kurmaca olamayacak kadar gerçek"

jiminin elmacıklarından akan küçük su taneleri oradan akmasın istedim. içime aksın ve bedenimi esir almış bu alevleri söndürsün istedim.

"adi orospu çocuğu"

dudaklarımdan yuvarlanan sözcükler onda en ufak bir hareket duygusu bile uyandırmamıştı.

"eunla senden daha önce tanıştık. harika bir kızdı ve sanırım ona aşık olmuştum. bana senden bahsetti ve seni tanımadan nefretim körüklendi. seninle arkadaş olduk planımız harika ilerliyordu" karşı duvara bakıp iç çekti. "hoseokun bana aşık olduğunu biliyorum ama umrumda olma kısmı onun için ufak bir yere sahip bile değil"

"taehyung"

beni yeniden umursamamayı tercih edip devam etti "hepsi bir oyundan ibaretti ve biz oyunun finaline geldik sevgili arkadaşım"

benim için hazırladıkları oyunu anlatmıştı. eskiden arkadaşım olan tae ve kız kardeşim eun. bunca ay koskoca bir çöp yığınıydı. gerçek sandığım her şey etrafımda dönen oyundan ibaretti. tüm bu çöplüğün arasından parlayarak göğe yükselmişti jimin. tek gerçek o ve benim saf sevgimdi.

sick ; ymHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin