Yakarış.
Senin bende yarattığın o derin hadise.
Yusuf, Yusufum... Sen yeniden, bir Züleyha'ya daha bağlı olabilecek misin? Ben seni izlemeye dayanamam. Ben sana bakarken içim gidiyor, nasıl içimi sensizliğe mahkum ederim? Bu bana veba mıdır? Dayanamam.
Neden öyle güzel bakıyor o kara gözlerin bana? Sen herkese neden böyle güzel gözüküyorsun? Gözükme Yusuf, gözükme Yusufum... Seni anlamalarından korkuyorum. Seni anlarlarsa seni hissetmek isteyişlerinden korkuyorum. Matem kokan saçlarına inat, bakışlarındaki hafif hüzünlü gülümsemeyi fark etmelerini istemiyorum. Fark ederlerse bilirim ki seni isteyecekler, sen istemezsin belki ama onların seni istemeleri bile benim göğsüme nasıl yumruklarını vuruyor bir bilsen.
"Züleyha hanım?" Sesin... Kurumuş bir toprağa düşen yeni yetme bir yağmur tanesi gibiydi. Kulağa dolgun, hacimli gelen ve dâima huzuru yüreklere nakşeden. Yusuf, senin ismindeki bu bereket nasıl da vücuduna işlemiş. Dudaklarından çıkan ismim hiç bana böyle güzel, anlamlı gelmemişti.
Züleyha Züleyha olalı adını hiç böyle güzel duydu mu? Hayır. Ben ismimi hiçbir Yusuftan böyle güzel duymadım. Hiç kalbim böyle hıçkıra hıçkıra ağlamak istemedi.
"Efendim Yusuf bey." Diyerek karşılık vermiştim tatlı diline, içinde boğulmak istediğim ruhunun hatrına. Uzun parmaklarınla yanındaki boş yeri gösterdin.
"Boş yanım, oturmak ister miydiniz?"
Ağlayabilir miyim? Ağlarsam beni bir anlığına da olsa kafana takar mısın Yusufum? Eğer takacaksan ben ölene kadar tek damla gözyaşı dökmeyeceğim. Tanrım, nasıl bir teklif bu? Nasıl özel, nasıl da güzel.
Sen yanına oturmamı istedin be canım Yusuf. Yanında olmak yürek sızlatır bilmez misin? Aşkı yakar, sensizlikten korkutur.
Yine de ben aciz bir kulum. Nefsime uyamam ki sen olunca konu. Ne ara yerleştiysen yüreğime, kanadı kırık bir kuş gibi yalpalar yüreğim. Uçamaz, gökyüzüne hasrettir ama toprağını da bırakmak istemez. Yanına sakince otururken aklımda olan tek şey de buydu. Toprağımı ben sen yapmışken nasıl uçarım sensizliğe?
Ya ben banka oturduğumda birbirimize utançtan bir saniye bile bakamayışımız. Ruhuma ruhuma doluyor o matem kokuların. Bakma sesim çıkmıyor, ruhum çoktan ruhuna ebediyet yemini etmiş.
Nasıl bir Yusufsun sen? Bu kader ne de hikmetli böyle. Ben Yusufuna gönlünü bağlayan o şanslı Züleyha olmaktan gurur duymaz mıyım.
"Rahat olabilirsiniz, çekinmeyin lütfen." Diyişin de yok mu... Hangi satırlara kazsaydım da uğruna ölmek istemeyecek hâle gelirdim. "Neden yüzünüz bembeyaz oldu?" Sorularının kaynağı ben olmaktan mesudum. "Hava soğuk." Özür dilerim bana en güzel hediyeyi veren sonbahar. Lakin suçu kendime atar ve konuşursam güzel Yusufumu yeniden Züleyhasına küstürmekten çekinirim.
"Anlıyorum. Buralı mısınız peki?" Saçlarına bu kadar yakın olmak çok tehlikeli. Matem kokuları ciğerlerimi seninle dolduruyor. Hüznün damağa yayılan o şeker gibi bir süre ağzımda demleniyor. "Buralıyım," diyebiliyorum sadece. Ve artık seninleyim.
"Ben de bu kırık bankın insanıyım." Yüzündeki o gülümseyişi görmemle sızlayan kalbime ne demeli? "Buraya uzun zamandır gelmiyordum fakat özlemişim doğrusu." Sesimin kırıklığı biraz da olsa inmişti.
Ama ne olursa olsun seninle konuşuyordum, yeterdi.
Biz kelimesini bile kurmak aklımda yeterdi.
Biz aslında birçok şeyin kimsesizliğiydik yüreğimin derince sızısı.
Biz bir kadının tuttuğu oruç, yalansız ve günahsız diliydik. İşlediği sevabın kalem bulmuş, satırlarına işlediği merhametin ta kendisiydik Yusuf. O Züleyhayı okumuş, Yusuf'un sabrına ihsan etmişti. Biz onun bilge kalemiydik Yusuf, Ben o Züleyha değildim ama sen her zaman o Yusuf olacaktın.
Ben kendini sonradan Rabbine adayan Züleyha değildim, biz dâima kendimizi Rabbe adayan o kullardık.
Yalnızca Yusuf, sadece Züleyha.
*
Mayıs/2019
Simge.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNUTULMUŞ BİR SIZI
Short Story"Sonbahar yapraklarının arasında tutundu kalbim sana, ve asla ayrılamadı." Bir Yusuf, Bin Züleyha hikâyesidir... Kısa Hikâye/2019 *Tüm hakları göğüs kafesimin içinde saklıdır.