Cumartesi sabahı coşkuyla uyanmıştı Uzay. Bugün onun adını İstanbul da duymayan kalmayacaktı. Heyecandan doğru dürüst kahvaltı bile yapamamıştı. Sanki kazanacağı garantiymiş gibi düşünüyordu. Çok fazla çalışmamıştı son birkaç gündür. Çalışsa kafasına gireceğinden emin değildi de.
Ama hiçbiri önemli değildi. Geçen ay 12. Sınıflarla birlikte deneme sınavına girmiş Sosyal bilimler ve Türkçede başarılı olamasa da matematikten 40 sorunun tamamını doğru cevaplamıştı. Fenden ise 40 sorudan 28 doğru ve 4 yanlışla sınavı tamamlamıştı.
Bundan ötürü kendine olan özgüveni tamdı. Dün annesi Uzay'ı bir psikoloğa götürmüştü. Psikolog seans sonunda ailesiyle konuşmak istemişti. Bu konuşmadan henüz Uzay'ın haberi yoktu. Fakat psikolog Uzay'ın annesine katilin Uzay olabileceğini söylemişti.
Bunun üzerine Aylin Hanım bir aslan gibi doktora kükremişti. Doktordan apar topar ayrılmışlardı.
Onlar gittikten sonra doktor polisi arayarak cinayet şubeden tombul polisle görüşmüştü.Uzay, annesi Aylin Hanım, Babası Celal Bey ve öğretmeni Kader Hanım hep birlikte matematik olimpiyatlarının yapılacağı Hasan Doğan Spor Kompleksine doğru yola çıktılar.
*
"Evet arkadaşlar anlatmaya başlayın bakalım."
Tombul komiser söz almıştı;
"Komiserim bizden istediğiniz gibi alışveriş merkezinden başlayarak Zeynep'in evine kadar olan bütün kameraları inceledik. Eve gidinceye kadar 8 farklı kameranın açısına girmişler."
"Çok güzel devam edin"
Şimdi de Nur komiser söz hakkı istemişti;
"Daha sonra komiserim, Zeynep'in evinden Uzay'ın evine kadar olan 4 güvenlik kamerasını Uzay'ın ayrıldığını söylediği saat ve Doktor Murat Bey'in Zeynep'i aradığı saatleri inceledik, burada bulduklarımızın kayda değer olduğunu düşünüyoruz."
"Devam et"
"Uzay, Murat Bey aradıktan 8 dakika kadar sonra evden çıkmış. Sonrası daha ilginç, kadraja girdiği 4 kameranın üçünde çok hızlı koşarken görüntülenmiş."
"Peki dördüncü kamera?"
"İşin tuhaf bölümü de burası işte, dördüncü kamerada cinayet silahı olduğunu düşündüğümüz bir bıçağı çöpe attığını gördük. Bir ekip o bıçağın peşinde şu an."
"Bu çok iyi haber, bende Kristal sitesindeki görüntülerden Uzay'ın saat 20.01 de siteye girdiğini gördüm. Çok heyecanlıydı, ayrıca güvenlik görevlisinin yorumuna göre panik içinde siteye girmiş."
"Tutuklamak için evine gidelim mi komiserim?"
"Şu an bunlar yeterli değil. Otopsi raporu birazdan gelir. Elimizde somut delil olmalı, yoksa mahkeme bizi haksız bulur."
"Peki efendim."
Az sonra bir polis memuru elindeki dosyayla odaya girmişti;
"Efendim otopsi raporu."
Kovboy heyecanla uzatılan dosyayı aldı ve açtı. Sonra suratına kısa bir tebessüm yayıldı.
"Evde ve vazonun üzerinde çıkan parmak izleri Uzay'a ait. Fakat daha ilginci de var. Yerdeki kanın bir kısmı da Uzay'ın DNA'sıyla eşleşti. Evet arkadaşlar işte aradığımız fırsat, hemen Uzay'ın evine gidip onu buraya getirin."
4 kişilik ekip hızlı bir şekilde odadan çıkmış, Uzay'ı tutuklamaya gidiyorlardı.
*
Yarışmanın bitmesine iki etap kalmıştı. Bu etapta 4 kişi yarışacak, birinci ve ikinci olan son etaba kalacaktı. Uzay bu etaba kadar 28 kişiyi geride bırakarak gelmişti. Şimdi ise önünde 3 engel kalmıştı.
İstanbul'da ki en iyi 4 liseli matematikçi. Etabın başlamasına 7 dakika kalmıştı. Bunu kaybedemezdi, herkes adını duymalıydı. Onu herkes sevecekti, sevmeliydi!
*
"Alo komiserim çocuk evde yok!"
"Ne demek evde yok, ulan bana sakın kaçtı deme. Eğer kaçtıysa onu bulmadan gelmeyin buraya."
"Hayır komiserim, yarışması mı ne varmış. Şu an Bahçelievler'de ki Hasan Doğan Spor Kompleksine gitmiş."
"Ne işi varmış oğlum orada?"
"Matematik olimpiyatlarına katılmış komiserim. Final turunda yarışacakmış, onun için gitmiş."
"Hay s.k....me şimdi yarışmasını, gidip getirin çabuk buraya çocuğu."
"Tamamdır komiserim yoldayız."
*
Uzay ikinci olarak son tura kalmayı başarmıştı. Şimdi ise ikinci olduğu için korkuyordu. Ya çocuğu yenemezse, o zaman ne yapardı? Hayır, kesinlikle kazanacaktı bunu. O da kim oluyordu öyle!
Bir an için aşağıya baktı, anne ve babası oradaydı. Heyecanla Uzay'ı izliyorlardı. Celal Beyin gözlerinden gurur okunuyordu. Salon ağzına kadar dolmuştu, iğne atsanız yere düşmezdi.
"Son etap için geri sayım 2 dakika."
Artık heyecandan dizlerinin bağı çözülmüştü Uzay'ın. Ne yapacağını biliyordu, ama nasıl yapacağını bilmiyordu. Heyecandan dizlerinin bağı çözülmüştü adeta.
"Uzay ..... Zeynep .....'yı öldürmek suçundan tutuklusun. Sessiz kalma hakkına sahipsin. Söyleyeceğin her şey mahkemede aleyhine delil olarak kullanılacaktır."
Bu tombul polisti, elinde ki kelepçeyi Uzay'ın koluna takmak için birkaç adım yaklaşmıştı.
"Hayır, durun birinci olacağım. Herkes beni tanıyacak! Şimdi olmaz! Durun dedim size. Hem ben kimseyi öldürmedim. Yalan söylüyorsunuz, bunu o hak etmişti."
Salonda ki insanların korku dolu bakışları arasında polisler Uzay'ı tutuklamışlardı. Annesi bir feryat kopardıktan sonra yere yığılmıştı.
Celal Bey Aylin Hanımı tutmuş, olanlara anlam vermeye çalışıyordu.
Tombul polis Uzay'ı yüz üstü yere yatırarak, arkadan kollarına kelepçe takmıştı. Uzay'ın aklında ise o an Mehmet'in sözleri canlandı;"Seni eninde sonunda bir deliğe tıkıp o deliği de kuyuya atacaklar. İşte o zaman seni ziyarete geleceğim, o zaman gözlerinin içine bakarak o delikte çürüyüşünü izleyeceğim."