{ Güzel Günler! }

59 14 0
                                    

Yeni bir gün ile birlikte Uzay okula dönmüştü. Sıkıcı saatlerin onu beklediğini düşünmüş olsa da yanılmıştı. Arkadaşları onun etrafında fır dönüyor. Onunla muhabbet ediyor, başından geçenleri konuşuyor. Yarışma konusunda tebrik ediyorlardı.

Zeynep'te Uzay'ın yanına taşınmıştı. Artık birlikte oturuyorlardı. Uzay istediği ilgi seviyesini yakalamıştı. Ama buna doymuyordu. O ilgi gördükçe daha fazlasını istiyordu. Gördüğü ilgi ona yetmiyordu. Sürekli daha fazlasını istemeye devam ediyordu.

Ders zilinin çalmasıyla birlikte matematik öğretmeni Kader Hanım sınıfa girmişti;

"Günaydın arkadaşlar."

"Sağ ol."

"Evet arkadaşlar dersimize geçmeden önce Uzay'ı geçtiğimiz Cumartesi gösterdiği performansından dolayı tebrik ediyorum. Bu arada Uzay ve Zeynep başınıza gelenleri duydum. Geçmiş olsun ikinize de."

İkisi bir ağızdan "sağ olun hocam," demişlerdi.

Kader Hanım derse başlamıştı. Genel anlamda öğrenciler için çekilmez olan matematik dersi ilk defa bu kadar güzel geçiyordu sanki. Kader Hanım sanki sadece Uzay sınıftaymış gibi soruları ona soruyor, oda zorlanmadan tüm soruları cevaplıyordu.

Ders sonlanıp teneffüs zili çalınca kader Hanım; "matematik olimpiyatlarının ilçeler arası olan son etabı bu cumartesi olacak, şimdiden bol şans Uzay," diyerek sınıftan çıkmıştı.

Zeynep Uzay'ın yanına gelerek;

"Kantinde kahve içelim mi?" dedi.

"Olur tabii."

Birlikte -1. Katta bulunan kantine inmişlerdi. Uzay kahve alıp boş bir masaya geçmişti. Arkasından Zeynep'te bir triliçe alarak Uzay'ın karşısına oturmuştu. İkili bir süre tek kelime etmeden sadece önlerindeki yiyeceklere odaklanmışlardı. Sonra Zeynep;

"Okuldan sonra işin yoksa gezelim mi? Hem bizim çocuklarda gelirler," diye teklifte bulunmuştu.

Uzay sıkılarak "Bilmem ki, size ayak uyduramayabilirim." demişti.

"He, biz çok elitiz ya sende kenar mahalle çocuğusun bize ayak uyduramazsın. Güldürme beni dans etmeyeceğiz, sadece gezeceğiz."

"Peki, olur."

"Süper o zaman, çıkışta bir yere kaybolma."

Birlikte sınıfa çıkmışlardı. Ders dil ve anlatım olduğu için kafalar tekrar sıralara gömülmüştü.

Uzay yeniden ütopyalarına dalmıştı. Bu ütopyalarında onu herkes tanıyordu. Hatta onu herkes ondan daha iyi tanıyordu. Ütopyasında yasalarla Uzay'ı sevmek ve onun hakkında her şeyi bilmek zorunluydu. Tüm gazeteler Uzay'ın gün boyu yaptığı şeyleri yazıyordu. Buna tuvalete gittiği anlar dahildi.

Uzay kendi ütopyasının kralıydı. Ama zihninde yaşattığı bu ütopya gerçekte nasıl mümkün olacaktı ki? Aslında o kadar da zor görünmüyordu. Hiç tanınmayan Uzay'ı şimdi tüm arkadaşları, tüm okulu hatta bütün ilçe tanıyordu. Peki ya matematik olimpiyatını kazanamazsa, işte o zaman tüm itibarı yerle bir olacak, hatta herkes ondan nefret edecekti.
Hayır hayır bu asla olamazdı, olmamalıydı. Bunun önüne geçmeliydi. Bu yarışmayı kazanacaktı, başka çaresi yoktu.

Uzay ütopyalarında hükümdar olarak günü tamamlamıştı. Şimdi gerçek hayata dönme vaktiydi. Saatin okul çıkış ziline kalan son 3 dakikayı 3 yıl gibi gösterdiği o an gelip çatmıştı. Her saniye bir öncekinden daha uzun geliyordu Uzay'a. Ama daha ne olduğunu anlamadan zil çalmıştı.

UZAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin