{ Durgun Zamanlar }

164 23 6
                                    

Sabah saat 8:07 sıraları, çalan ısrarcı alarma karşı kalkmamakta direnen Uzay uykuyla uyanıklık arasında Hipnagojik bir vaziyette etrafındaki hareketsiz nesneleri süzüyordu.

Beyni kalkması gerektiğini söylemesine rağmen Uzay kalkmamakta direniyordu. Ama birden işe geç kalacağı ve yiyeceği fırçaların aklına gelmesiyle, ufak bir çıtırtıyla yerinden fırlayan Grant ceylanı gibi yerinden fırlayıverdi.

İlk iş kendini duşa attı ve hızlı ayılmak adına soğuk suyla yıkandı. Duşta fazla durmadan hemen çıkan Uzay üstünü giyinmeye başladı.
Çalıştığı yerde garsonluk yapıyordu, bundan dolayı da siyah bir pantolon, beyaz bir gömlek ve üstüne de bir yelek giyiyordu.

Tam telefonunu almayı düşünürken dün gece yaşadığı olaylar aklına geldi ve yatağına oturarak uzun bir iç çekti Uzay, ardından saatin 8.22 olduğunu görünce hemen ayakkabılarını giydi ve evden çıktı.

Durakta araç beklemeye başladı ve beklerken okuldan arkadaşı Said'i gördü. Said 23 Ekim 2011 tarihinde gerçekleşen Van depreminde Van'da bulunan ve depremde babasını kaybedince annesi ve küçük kız kardeşiyle beraber İstanbul'a taşınan bir arkadaşıydı.

Önceki sene lise birinci sınıfı birlikte okumuşlardı. Ama annesinin hem çalışmak hem de 7 yaşında olan kardeşine bakmakta zorlanması sebebiyle senenin ortasında okulu bırakmıştı. Şimdi ise kendisinin nefret ile baktığı o sıraları Said yalnızca özlemle bakıyordu.

Bazen insanlar ellerinde ki şeylerin kıymetini bilemiyor, o kadar imkanlarının olmasına rağmen daha fazla şey istiyorlar. Zenginlik, para, güç, servet... Ama bazı insanlar bunları umursamıyor, neden mi? Çünkü onlar yalnızca biraz şefkat, biraz sevgi, ama en çok farklılıkları yüzünden aşağılanmamak istiyorlar...
Derin düşüncelerinden önüne gelen otobüsle sıyrıldı.

Araca binerek ücretini ödeyip boş bir koltuğa oturdu. Pek de kısa olmayan yol onun gibi hayalperest biri için oldukça kısalıyordu. Yolda giderken patronundan yiyeceği azarı düşünüyordu.

Özellikle önceki gün öylece çıkıp gitmesinin ardından oldukça fazla kızacağından emindi.

Uzay'ın elinde olsa bir gün değil bir dakika dahi katlanmazdı burada çalışmaya, yanında çalıştığı adam Uzay'ın babası Celal beyin eski sınıf arkadaşıydı. Okul süreçlerinden sonra Celal Bey yazılımcı olmuş ve başarılı bir şirkette işe başlamıştı. Yalnız arkadaşı Hamdi Bey okuldan başarısızlıkla ayrılmış ve kendine açtığı bir lokantada iş hayatına atılmıştı.

Bu duruma rağmen Celal Bey ve Hamdi beyin arkadaşlıkları devam etmiş ve iş hayatlarında da dost kalmaya devam etmişler. Yine bir gün Hamdi beyin lokantasının çay bahçesinde Celal Bey Uzay'ın ne henüz hayatın zorluklarından haberdar olmadığını bu yüzden de okuluna değer vermediğini Hamdi beye yakınmış.

Hamdi beyde çözüm önerisi olarak Uzay'ı yazın yanında çalıştırarak -tabi birazda zorlayarak- onu bir nebze hayata hazırlama fikrini ortaya atınca Celal Bey dünden razı olarak bu fikri kabul etmiş.

Bu durumda Uzay'ın işten çıkma durumu dahi kalmamıştı. Ne olursa olsun o işte çalışacaktı. Çünkü babasına saygıdan çok korku besliyordu. Bu yüzden de çalışmak istemiyorum diyemiyordu.
Uzay ineceği durağa gelince araçtan indi ve 80-100 m ilerideki lokantaya hızlı adımlarla yürümeye başladı. Kısa bir yürüyüşün ardından lokantaya girdi.

Burası oldukça ünlü iş adamlarının gelip yemek yedikleri bir lokantaydı, burada çalışmak için üniversite diploması şartı dahi vardı. Tabii ki bu şarta değiyordu. Uzay personel odasına doğru ilerledi. İçeri girdiği anda karşısına Hamdi Bey çıkmıştı.

Uzay içinden "Şaşırdık mı? Hayıııır!" Nidasını atmıştı bile. Kendini gülmemek için tutarken Hamdi Bey'in ezici bakışları altında güleceği varsa oda gitmişti.

"Neredesin lan sen? En geç saat 8.15'te burada olman gerektiğini bilmiyor musun? Ayrıca dün erkenden çıkıp gitmişsin. Böyle devam edersen...

Hamdi Beyin sözleri Uzay' a artık sinek vızıltısından farksız geliyordu. Alışmıştı bu duruma artık. Sabah kalk, işe git, Hamdi Amcadan azar işit, bütün gün canın çıksın, eve gel Celal Bey'de fırsatı kaçırmasın ve bir fırçada o çeksin.

Tüm bu nasihatler, azarlamalar, laf sokmalar artık Uzay'da işe yaramıyordu.

Tıpkı her ders hocalarından uyuduğu için azar işitmesi gibi -artık hiçbir öğretmenini umursamıyor ve güzel uykusunu sürdürüyordu- ve bundan dolayı da disiplinler filan. İnsan bağışıklık kazanıyor bir yerden sonra tabi.

Hamdi Bey'in azarlamaları bitince Uzay işinin başına geçmiş ve çalışmaya başlamıştı. Şunun şurasında Okulların açılmasına ne kalmıştı ki? Zihninde oluşan birkaç kelimelik basit soruya zihni "bir ay!" gibi dehşet bir cevap verince, Uzay gecenin ayazında ilk kez ışık görünce afallayıp dimdik ayakta ışığı seyreden ve bu zayıflıkları yönüyle avlanan dağ tavşanları gibi bir on saniye saygı duruşuna geçmişti.

*

Günler geçiyor, Uzay her geçen gün biraz daha sıkkın, bıkkın ve bitkin bir halde günü çıkarıyordu. Artık bu kötü ruh halinden kurtulması gerekiyordu. Telefonun çalınmasının ardından Celal Bey okullar açılana kadar Uzay'a telefon almayacağını söylemiş ve Uzay'da can sıkıntısını gidermek adına başına oturduğu bilgisayarın dozunu abartmış, sabah 5-6 civarı uyuduğu için işe öğleden sonra gidebilmişti.

Bu yüzden babası Uzay'a bilgisayarını da elinden almıştı. Uzay'a göre eğlenebileceği hiçbir şeyi kalmamıştı. Bugün günlerden pazardı, bundan dolayı Uzay hem çok sevdiği arkadaşları Merih ve Özcan'la karşılaşmamak hem de yapacak pek bir şey olmadığını düşündüğü için dışarı çıkmıyordu.

Annesi çok sevdiği evlilik programlarından birini izliyor ve aynı zamanda Teyzesiyle konuşuyordu. Uzay'ın zihninden bir ara "bir insan aynı anda iki şeyi nasıl yapar" sorusunu beyni "O bir kadın" diyerek çok mantıklı bir biçimde cevaplamıştı.

Sıkıntıdan patlamak üzere olan Uzay bir an ayağa kalktı ve okul çantasını karıştırmaya başladı. İçinden birkaç tane kitap ve defter çıkarttı. Aralarında bir tanede okuma kitabı bulmuştu. Kitap oldukça kalındı, kapağına bakınca "SUÇ VE CEZA" yazısını gördü.

Bu kitabın çantasına nasıl girdiğini hatırlamaya çalıştı. O sırada bir anda aklına edebiyat öğretmeninin yıl sonunda okumaları için verdiğini hatırladı. "Kitap ve ben" diye düşündü bir an için, ardından biraz da merak ile yatağına uzandı ve kitabı araladı...

UZAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin