3. ❝Umudun Rengi.❞

66.6K 2.9K 1.2K
                                    

Evet gece bölüm atmayı alışkanlık hâline getirdim... Siz şimdi sırf ben sevineyim diye yorumlara çökeceksiniz biliyorum<3 (Okuyucular; yio) (Yazar zort.)

Lütfen lütfen LÜTFEN başka kitaplardan veya karakterlerden bahsetmeyin. Kırıcı oluyor.

Neyse uzatmayayım... Keyifli okumalar ama siz mesajı aldınız💜

LP, Lost On You

LP, Lost On You

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hira Soysal.

3. Bölüm: ❝Umudun Rengi.❞

Verdiğim en büyük savaş kendimeydi. İyi ve güçlü görünmek için, kendimi daha fazla acıdan korumak adına görünmez bir kalkan oluşturmuştum. Sözde sınırlarımın ve bahanelerimin altına sığınırdım ama kozasını kimseyle paylaşmayan o kız olmak istemiyordum artık.

İşte bu yüzden bin bir isteksizlikle geldiğim Akyaka'da kendimi değiştirmek için çabalıyorum. Kendim için. Duygularımı yok sayıyordum bugüne kadar. Halbuki gülmeliyim, halbuki ağlamalıyım. Artık kaçmayacaktım. Gülmelisin ve ağlamalısın; çünkü mutlusun, çünkü canın yandı. Duygularımı kabulleneceğim ve... Ve artık düşünmeyeceğim. Düşünmek mutluluk getirmiyordu.

Yaşayacaktım, bir kayıpla ama olsun, yaşayacaktım.

Sabahın yedisinde koşuya çıkmıştım, istikametim hep deniz kenarı olmuştu, bunu bir haftadır her gün yapıyordum. Daha düzenli bir yaşam sürmek iyi hissettiriyordu.

Nefes nefeseyken sahildeki bir banka oturdum. Rüzgâr yüzüme yavaşça çarpıyordu. Boynum terden yapış yapış olmuş, saçlarım tutam tutam ıslanmıştı.

Gökyüzü ve deniz öyle güzel görünüyordu ki telefonumu çıkararak bir fotoğrafını çektim. Şu hayatta en sevdiğim şey fotoğraf çekmekti. Daha doğrusu an'larımda kalmayı seviyordum. Orada yaşamak, tekrar yaşamak, tekrar tekrar yaşamak... Benim için var olma şekliydi.

Soğuk tenime çarparak beni titrettiği an, yavaşça yürümeye başladım tekrardan. Cadde boyunca yalnızdım. Yalnız bir özgürlüktü bu; nefes aldırıyordu.

Saat kaç olmuştu?

Akyaka'nın bu saatlerini sevmiştim ama en çokta evimin olduğu sokaktaki bakkalı sevmiştim.

"Günaydın," diye mırıldandım içeriye girerken. "İki ekmek alabilir miyim?"

İçeride ellili yaşlarının üzerinde olduğunu tahmin ettiğim bir amca vardı. "Günaydın kızım. Tabii." derken poşete iki ekmek koydu. "Ömer abinin kızısın değil mi? Baban buranın eskilerinden, gördüğümde çok sevindim. Uğrasın bir ara çay ısmarlayayım." Gözleri etrafını taradı ve aradığını bulmuş gibi gülümseyerek çikolata uzattı. "Âdettendir. Hoş geldin mahallemize."

FREZYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin