7. ❝Sillage.❞

56.6K 2.7K 399
                                    

Çook özlemli bir merhaba! Bu tatsız bekleyiş için kusura bakmayın, uzun bir süre oldu. Yazmakla ilgili motivasyonumun iyi olmadığını biliyorsunuz. 'Ne bitmez bir toparlanamama' diyenleriniz varsa haklısınız. Çabalıyorum. Özür dilerim. Sadece şunu bilin, ben her zaman sizin için gelirim. Ama bir ay sonra ama iki ay sonra... Mutlaka gelirim. 

Instagram: frezyaserisiofficial / hirasoysall / yigitaliturann 

Twitter'da #frezya etiketiyle düşüncelerini paylaşanları öpüyormuşum:*

Keyifli okumalar, bol öpücükler^^

Dolu Kadehi Ters Tut, Kaçar Gider

Dolu Kadehi Ters Tut, Kaçar Gider

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ceylin Bahar.

7. Bölüm: ❝Sillage.❞

'Sillage' Fransızcada 'Kokunun izi' demektir.

Annem ben küçükken çok yoğun çalışırdı. Çoğu zaman da benimle ilgilenen babam olurdu bu yüzden. Buna rağmen şımartılarak büyümüştüm. Annem işten döndüğü zaman ne kadar yorgun olursa olsun gönlümü almak için çizgi film izlerdi benimle. Babam sıcak çikolata yapardı hepimize; sonra benim uykum gelene kadar da uyumazlardı. Dahası; bilerek küserdim hep. Annemle ve babamla beraber oturmak için naz yapardım. Anlarlardı ama bozmazlardı da beni. Diğer çocukların aksine hiç büyümek istemezdim.

Yaşım on dokuz. Ama fırsatım olsaydı annemle babamın arasında uyuduğum zamanlarıma geri dönmek isterdim. Bir dilek hakkım olsa... Bir mum üflesem... Üflediğimde gerçek olsa... Bunlara inanamayacak kadar büyümüştüm. Ya da... Büyüdüğümü sanıyordum. Ne kadar büyüdüysem artık. Keşke büyümeseydim.

Keşke yok, keşke zehirlidir. Mutsuzluktur. Keşke yok.

Bu esnada babam tavadaki otlu omleti kaşıkla ikiye bölerken, "Hayırdır Karadeniz'de gemilerin mi battı?" diye sordu, sesinin tınısında neşe vardı. Erken uyanmamdan zevk alıyordu. Gözlerimi devirdim ve suratına küçük bir çocuk edasıyla baktım. Keyifli bir kahkaha attı.  

"Baba ya!"

"Söyle nazlı bebeğim," dediğinde dudaklarımı büzdüm. Şikâyet edecek bir şey bulamamıştım. Maksat babama nazlanmak olsundu. Sessizce bir süre durdum öylece. Uzandı ve elimi tuttu. "Nasıl gidiyor her şey?"

"İyi?" dedim, ne olsun der gibi.

"İyi gitsin veya gitmesin her şeyi benimle paylaşabilirsin biliyorsun değil mi?" derken çikolata sürdüğüm ekmeği kenara bıraktım. "Evet, baba?"

Anlam veremiyordum bu sorulara. Ya da ayılamamıştım. Her ikisi de mantıklı geliyordu şu an.

"Sevimsiz sevimsiz bakma da kahvaltını et." dedi, gözü bitmemiş omletimi işaret ederken. Burun kıvırdım uçtan. Babam bu sabah benimle uğraşmaya karar vermişti anlaşılan. Cevap vermeden omletimi bitirmiş, birkaç tane peynir topundan ağzıma atmıştım. Babam bu dakikalarda gülümseyerek izliyordu beni.

FREZYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin