Karardı dünyam daha yedi yaşındayken. Şimdi 18 yaşındayım ve dünyayı herkesten daha iyi görüyorum. Gözlerim bir şahin kadar keskin artık. Işık dolu bir dünyanın zifiri karanlığını buluyorum. Göremediklerim de var tabi mesela, karanlığın içindeki yıldızları göremem çünkü ben ne geceyi bilirim ne de gündüzü. Gecenin aydınlandığı haberini veren hep annemdi. Her sabah o acı sözle uyanıyordum 'Günaydın'. Günaydın kelimesindeki bir eksiklik bu kadar olmamalıydı. Çünkü ben ne günleri sayabiliyordum ne de aydın olduğunu görebiliyordum Ama bunu hiç bir zaman anneme söylemedim. Çünkü o bana dünyada hala güzel şeyler olabileceğinin habercisiydi. Sürekli soruyorum kendime, gözler kalbin aynası ise gözleri görmeyen birisinin kalbinin aynası kırık mıdır?
Ana sınıfına kadar öğrendiğim bir kaç renk oldu. Sarı, kırmızı, mavi, yeşil vs. insanlar bir nesneden bahsederken onların renklerini aklımda canlandırmaya çalışıyordum. Gökyüzü ve deniz denilince mavi, doğa denilince yeşil, ateş denilince kırmızı, yol denilince sarı aklıma geliyordu. İnsanların yürüdüğü yol ile benim yürüdüğüm yol ayrı oldu. Bazen nesneler ile renkler arasında uyum sağlayamadığım zamanlar oldu. Bu zamanlarda o nesnelere siyah olarak canlandırdım zihnimde.
Kapı komşumuz Elif vardı. Tarihlerle arama pek iyi olmadığı için, annemin anlattığına göre 2002 yılında evimizde çıkan yangından 4 yıl sonra mahallenin anaokulunda tanışmıştık onunla. Simasını az çok canlandırabiliyordum zihnimde. Beline kadar uzanan sarı saçları ve açık kahve rengi gözleri ve annesinin yaptığı kimseyle paylaşmadığı meşhur kurabiyeleri vardı. Ana sınıfı öğretmenimiz reyhan hanım kurabiyelerini sınıf arkadaşları ile paylaşmasını elife söylese de elif her defasında ağlardı.
Bir gün elif durduk yere kurabiyesini benimle paylaşmak istemişti. Bu, hem beni hemde Reyhan hanımı çok şaşırtmıştı. Kurabiyelerin tadına baktığımda şekerli olması gerek kurabiyeler aşırı derecede tuzlu idi. Reyhan hanıma bir şey söylememiştim ama Elifin bunu bilerek yaptığını biliyordum çünkü o kurabiyeden kendi yememişti. Bende elifin bu tuzlu kurabiyesine karşılık ona sütümden vermiştim.
Elif o günden beri en yakın arkadaşım olmuştu. Annesinin yaptığı kurabiyeleri sadece benimle paylaşır bende ona süt verirdim. Üstelik kurabiyeler tuzluda olmazdı. İşte o Elif duydum ki bugün bizim dairenin tam üstüne taşınmışlar. Evleri üniversiteye çok uzaktı. Anlattığına göre üniversiteye yakın olduğu için burayı tercih etmişler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Adını Sen Koy
RomansaAdını koymakta güçlük geçtiğiniz duygularınıza tercüman olmak isteyen bir kitap.