Hepinize merhaba arkadaşlar yeni bölüm geldii. Umarım beğenirsiniz keyifli okumalar. :)) (Medya Kemal Tarhun)
Esila'dan
"S-sen n-ne yaptığını s-sanıyorsun Mert!?" diye sinirle soludum. Kendimi hemen geri çekmiş sinirli gözlerle Mert'e bakıyordum. O ise çok doğal bir şeymiş gibi umursamadan önüne bakıyordu.
"Bir cevap ver bana Mert!" Bu sefer daha sinirli ve sert bağırmıştım. Mert birden bana döndü ve elimi tuttu. Ne yaptığını anlamaya çalışıyordum.
"Esila hala anlamıyor musun bu kadar mı körsün!?" diye hızlı bir o kadar da sinirli konuşmuştu. Anlamayan gözlerle ona baktım ne saçmalıyordu bu çocuk.
"Ne diyorsun Mert" diye sorduğumda elimi tutan eli sıkılaşmış daha sert tutuyordu ayağa kalkıp iyice yaklaştı.
"Sana aşığım lan ben aşık!!" dediğinde şoka girmiş gibi gözlerine bakıyordum. Bu.. bu olamazdı biz çocukluk arkadaşıydık. Bana aşık olamazdı. Hırsla elimi elinden kurtardım ve bağırmaya başladım.
"Ne saçmalıyorsun sen Mert ne demek aşığım?? Biz seninle çocukluk arkadaşıyız böyle bir şey olamaz! Saçmalama!!" dediğimde gözleri iyice koyulaşmış sinirle bana bakıyordu.
"Sen beni sadece arkadaş olarak görüyor olabilirsin ama ben öyle değilim tamam mı sana yıllardır aşığım ulan ben neyini anlamıyorsun!!" dediğinde bu sefer daha sakin ve yumuşak bir sesle konuştum.
"Mert bu.. bu olmaz olamaz tamam mı biz seninle olamayız lütfen sende unut bu düşüncelerini arkadaşlığımıza zarar gelsin istemiyorum" dediğimde tekrar kolumu tuttu bu seferki çok can yakıcıydı.
"Bu dediklerimden sonra seninle hiçbir şey olmamış gibi arkadaş kalacağımı mı düşünüyorsun lan!!" dediğinde kolumu hala sert bir şekilde sıkıyordu. Gözlerim dolmaya başlamıştı.
"M-mert k-kolumu bırak" diye konuştum kısık bir sesle. Canım çok yanıyordu. Böyle giderse kolum moraracaktı. Beni duymuyor gibiydi sanki kolumu daha çok sıkmaya başlayınca gözümden bir damla yaş düştü. Bunu görünce kendine yeni geliyor gibiydi. Kolumu bırakıp hızlıca dış kapıya ilerledi kapıyı çarpıp dışarı çıktı.Ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama hala yatakta oturmuş ağlıyordum. Ben onu canımdan çok seviyordum ama arkadaş hatta kardeş olaraktı. Ama onun bu dedikleri çok.. çok saçmaydı. Biz kardeş gibi büyümüştük onunla şimdi ise bir kardeşimi kaybetmiştim. Geri gelmeyecekti hatta belki bir daha görmeyecektim onu. Bu düşünceyle daha çok ağlamaya başladım. Saate baktığımda 02.35ti çok geç olmuştu ve eğer uyumazsam yarın sabah kalkamayacaktım. Banyoya gidip kendime baktım gözlerim ağlamaktan şişmiş ve kızarmıştı. Yüzüme soğuk su çarpıp biraz daha kendime gelince odama geçtim üzerime pijamalarımı giyip yatağa girdim. Ah Mert nasıl da üzmüştün beni böyle ben ne yapacaktım artık sensiz bu kocaman evde. Alışmıştım hemde çok ama artık yapacak bir şey yoktu. Gözlerimi kapatıp bunların bir rüya olmasını diledim ama bu imkansızdı.
••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••
Mert'ten
Neden birini çok sevince karşılık bulamıyorduk ki. Sürekli üzülmek zorunda mıydık? Ben onu her şeyden herkesten bile çok severken o beni neden sevmemişti. Ne eksiğim vardı ki, onun isteyip de bende bulamadığı neydi? Oysaki onunla birlikte geçireceğimiz daha çok güzel ve mutlu günlerimiz vardı. Şimdi ise hepsi bir hayal olarak kalmıştı. Ben onun için ailemi arkadaşlarımı silmiştim. Sırf ailem beni burdan uzaklaştırmak için üniversite tercihimi benden gizli yapıp yurtdışına yollamışlardı. Kendileri de İstanbul'a taşınmış burayla olan tüm bağlantılarımızı koparmışlardı. Ama ben yine durmadım ve ailemi karşıma alarak geri geldim buraya. Ama olmamıştı işte onunla birlikte olmayı becerememiştim. Yanımda tutamamıştım onu şimdi ise artık her şey çok farklıydı. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak belki de Esilayı bir daha görmeyecektim. Ben istesem bile artık o istemezdi belki de nefret ediyordu benden. Ama ben kötü bir şey yapmamıştım ki sadece benimle olsun istemiştim o kadar. Son hali gözümün önüne geldiginde gözümden bir damla daha düştü. Aynı onun gözünden düşen damla gibi. Orda dursaydım ona daha fazla zarar verecektim ve benim yüzümden üzülecekti. İyi de ben onun üzülmesine dayanamazdım ki.
Hava iyice esmeye başlamıştı. Cebimde ki telefonu çıkarıp saate baktım. 3.45 olduğunu görünce ayaklandım. Son bir kez.. son bir kez onu görecek daha sonra da her şeyimi alıp gidecektim buralardan.
Hızlı adımlarla ilerleyip eve geldim. Anahtarı cebimden çıkarıp yavaşça kapıyı açtım. Işık yanmıyordu. Uyumuştu çoktan. Kapıyı kapatıp içeri girdim ve üst kata odasına çıktım. Kapıyı sessizce açıp yatakta uyuyan meleğime baktım. Nasıl ayrı kalacaktım ben senden zaten yetmemiş miydi bunca sene ayrı kaldığımız? Yavaşça yanına yaklaştım. Gözleri kızarmış ve şişmişti ağlamıştı hemde çok ağlamıştı. Benim yüzümdendi bir çuval inciri berbat etmiştim. Saçlarını okşamaya başladım. Hasret kaldığım saçlarını. Bundan sonra da hasret kalacağım saçlarını. Yaklaşık bir saattir onu izliyordum. Hiç sıkılmadan saçlarının arasında parmaklarımı dolaştırarak onu izliyordum. Ama artık gitmem gerekiyordu. Uğrunda canımı feda edeceğim kadını burda bırakarak gidecektim. Yavasca ayağa kalktım son bir kez saçlarını koklayıp öptüm. Kapıyı sessizce açıp dışarı çıktım. Kendi odama geçip bavulumu doldurdum ne var ne yoksa içine tıkıp ağzını kapattım ve elime alıp merdivenlerden inmeye başladım. Mutfağa geçip evin anahtarını masanın üzerine bıraktım. Son bir kez göz geçirdim mutfakta birlikte yaptığımız yemekler yanlışlıkla beni öpüşü arkamdan gelip sarılışı tek tek aklıma geliyordu. Gözümden bir damla yere düştüğünde daha fazla kalırsam hıçkıra hıçkıra ağlayacağımı biliyordum bu yüzden hızlı ve sessiz adımlarla kendimi dışarı attım.
Bir taksi durağına gidip havalimanına sürmesini söyledim. Gidiyordum buralardan meleğimin huzuru için mutluluğu için gidiyordum. Ama elbet bir gün geri gelecek ve bu sefer fındık faremi almadan gitmeyecektim bir yere...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAFYA PATRON
Teen FictionMasum becerikli bir mimar Esila Keskin Acımasız sert duygusuz bir patron Yiğit Ozansoy