"bulamamak"

428 43 5
                                    


Bitirelim Vera.
Bir batıp bir çıkmaktan sıkıldım.

-ALİ

Uyuduğum kanepenin kenarına bırakmıştı bu notu. Merak etmiştim notu bırakmadan önce saçlarımı okşamış mıydı? Dibimde oturup uyurken izlemiş miydi beni? Nasıl öylece karar vermişti buna?

"Ali,"

Sanki son seslenişim olduğunu biliyordum o sabah. Sesim yalvarır gibi çıkmıştı. Gittiğini anlamış da boş yere gitme dermiş gibi. Sabah uyandığım andan öğleye kadar boş evi tekrar tekrar gezmiş, gittiğine inanmaya çalışmıştım. Hâlâ inanamıyordum. Her şeyi konuşmadan, aklındaki sorulardan arınmadan çekip gitmesi hiç ona göre değildi. Cevapsız sorulardan nefret ederdi ki o. Şimdiyse çağrılarımı cevapsız bırakıp gitmişti.

Telefon rehberini birçok kez baştan sona karıştırdıysam da onu sorabileceğim kimseyi bulamadım ondan başka. Sanki beni tüm çevresinden soyutlamış, yaptığı cam fanusun içerisinde ilişkimizi sürdürmüştü. Aileme söylemediğim için bana kızarken onun benden kimseye bahsetmediğini ancak o zaman anladım. Hiçbir arkadaşıyla tanışmadım, ailesine dair bir şey bilmiyordum. Nereli olduğunu bile bilmiyordum.

Bir sene boyunca cam fanusun içerisinde yaşayıp ben solmayayım diye bana bakmasından başka bir şey değildi hikayemiz. Alt üst olmuş hayatımı düzeltmiş ve fanusun bir kapısı olduğunu hatırlatıp çıkmıştı sanki.

Odasındaki gardırobu açtım. Dün akşam üzerinde olan kazağı alıp hızla başımdan geçirdim. Saçlarımı komodinin üzerinde kalan tokasıyla toplayıp ona dair alabileceğim eşyalarına baktım, bende oldukları sürece yokluğunu hafifletecek eşyalara. Gözüme takılan birkaç parça eşyayı da sırt çantama koyup evden çıktım.

Böyle anlatınca her şey çok kolay gibi görünüyordu. Terk edilmek, birinin hayatınızdan çıkması, birinin hayatından çıkmak... Hiçbiri kolay değildi, olamazdı. Ama Ali'nin benden koptuğunu hissedemiyordum. Yürüdüğüm her adımdaydı sanki, yürüdüğüm her adımdı. Ona giden yollar yoktu benim için, yol oydu. Taşlık, engebeli, virajlı, yokuş... Bense kalbimi avuçlarımın arasına alıp olanca hızımla koşuyordum onda. Taşa ne ses edeyim, taş da o; yokuşa ne diyeyim, yokuş da o.

O gün ağlamadım bile. Eğer uzakta olmak isterse olabilirdi. Ben, o olduktan sonra bunun bir önemi yoktu; ama bir gün dönmek isterse yokluğunda o olduğumu görüp zaten gitmediğini anlayacaktı.

Yurda gelip onun eşyalarıyla doldurduğum çantayı dolabıma koydum. Üzerimdeki kazağı çıkarmadan altıma siyah geniş bir pantolon giydim. Benim giyim tarzım bu değildi, bol bir pantolon ve onun olduğu için üzerimde kocaman duran kazakla kendime aykırıydım ama bu umurumda değildi. Her sabah özenerek hazırlanmak gibi bir gayem olacağını sanmıyordum o günden sonra. Hatta saçlarımın uzunluğu dikkat çekmesin diye tepede bir topuz yapıp daha da sıradan görünmeye uğraştım. Ders kitaplarımı alıp yurttan çıktığımda okul için çok erkendi fakat amacım okula gitmek değildi. 

Ali yürümek için çok uzun bir yoldu ve benim yolumdu. Ne de olsa kalbini avuçlarından düşüren bendim o yolda. Her şeyi bu kadar çabuk bırakamazdım o yüzden.

.

Bir hafta geçmişti ona dair ilk haberi aldığımda. Bizim üniversitede onu tanıyan bir hocaya uzun ve yalan açıklamamla Ali'yi aramasını rica ettim ve ne zaman döneceğini bilmediği bir şekilde Mersin'e gittiğini öğrendim. Bir gece evden çıkıyor ve Mersin'e mi gidiyordu? Kimi vardı ki orada? Acaba oralı mıydı? Daha fazla bir şey söylemeden hocaya sordurduğum soruları es geçmişti. Belki de benim arattırdığımı biliyordu. Telefonu kapattıktan sonra hocanın sormaya başladığı ve özel hayatımızı irdeleyen soruları cevapsız bırakıp gitmem gerektiğini söyledim. Kampüsün içinden çıkana kadar o kadar hızlı yürümüştüm ki ayaklarımın acısı yavaşlamam gerektiğini hatırlattı. Yavaşlamadım ve koşmaya başladım.

VERAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin