"Kaçınılmaz felaket karşısında sızlanmak, gülmek kadar aptalcadır"William Shakespeare"
Mete'den
Kızları karşımızda bu kadar güzel bulmayı beklemiyorduk. Hepsi sanki akşam bara gidecekmişiz gibi giyinmişlerdi ve hepsinin elinde birde poşet vardı. Yavaş yavaş bize yaklaştılar ve ellerindeki poşetleri sahiplerine yani bize verdiler. "Bunlar ne?" diye sordu Meriç. Bende kafamı sallayarak sorduğu sorunun cevabını merak ettiğimi gösterdim. "Bebeğim bunlar kıyafet bunları giyiyorsunuz ve akşam gideceğimiz bara doğru yola çıkıyoruz. Hadi!" deyip, bizi içeri kakaladı Damla. "Akşam, bar, gitmek. Bir dakika, bir dakika ne oluyor ya?" diye bir soru yönelttim. "Sevgilim bu akşam eğlenmek için bara gidiyoruz, hadi sevgilim hadi, git giyin!" deyip beni soyunma odasına bizimkilerin yanına yolladı. *NE OLUYOR YA?* Giyinmeye başladığım sırada aklım kızlardaydı.
Kayra siyah yırtık bir kot üzerine siyah salaş bir t-shirt ve lacivert kot ceket, Sahra koyu lacivert bir kot onun üzerine ne kadar sevmesem de ona çok yakıştığını düşündüğüm sarı bir kazak ve onun üstüne de rahat bir ceket, Damla mavi bir kot eteğin üstüne beyaz metallica baskılı bir t-shirt ve deri ceket, Elana ise açık mavi bir kor şortun üstüne uzun kollu bir sweet onun üstüne ise siyah bir hırka giymişti. Anka... Anka ise üstüne bir göbeği açık bir t-shirt, altına bir file çorap, siyah pileli bir etek, siyah zincirli bir bot ve deri ceket giymişti. Siyahlara bürünmüştü sevgilim, ve beni de siyahlara boğmuştu. Ben siyah bir t-shirt siyah pantolon ve deri ceket giymiştim, bizim çocuklara baktığımda hepimiz hemen hemen aynı şeyleri giydiğini gördüm bazılarımız deri ceket yerine siyah kot ceket giymişti tek fark bu. Dışarı çıktığımızda kızlar sevgililerinin koluna girdiler. Anka karşıma geçip beni süzerken diğerleri çoktan yürümeye başlamıştı. Anka bana yaklaşıp dudağını dudağıma sürttüğünde ise içimin bile titrediğini hissettim. "Hadi gidelim, valla bizi beklemezler falan." deyip elimi tutup beni çekiştirmeye başladı. Dışarı çıktığımızda karşımızda beş tane simsiyah araba vardı. Anka elime bir anahtar tutuşturduğunda bir arabaya bir de elimde ki anahtara bakıyordum. Arabanın hangisi olduğunu anlamak için kilit açma tuşuna baktığımda en önde ki üstü açık porsche marka arabanın ışıkları yandı. Anka beni oraya doğru çekiştirmeye başladığında kendimi bir anda arabanın yanında buldum. Anka arabaya biner binmez gazlamamı söylese de nereye gideceğimizi bilmeden gaza basamazdım. Ona dönerek "Anka nereye gidiyoruz sorması ayıptır?" dediğimde, kahkaha atmaya başladı. "Gece bara gidiyoruz" dedi bir anda. Bu bar benim Bir aralar her gün gittiğim bardı. "Ben bir aralar hep oraya gidiyordum." dedim gülümseyerek.
Barın önüne geldiğimde, bar için özel park alanına arabayı dikkatlice park ettim. *Tabi dikkatlice edeceksin porsche o porsche* İçeri girdiğimizde Anka bizi bir locaya getirdi. içeride on kişilik bir masa vardı, ve masanın üstünde içkiler meyveler bir çok kokteyl vardı. Anka herkesi içeri soktuktan sonra kızlara göz kırpıp beni başka bir yere sürüklemeye başladı. Barın içinde en köşe de bir odaya doğru gittiğimizi fark ettiğimde, ne olduğunu anlamak için Anka'yı durdurmaya çalıştım. Bana bakıp gülümseyerek yürümeye devam etti. Odaya girdiğimizde odanın içinde bir yatak bir de çift kişilik üstü egzotik meyvelerle ve kokteyllerle donatılmış bir masa vardı. "Anka bana ne olduğunu açıklayacak mısın?" siye sorduğumda bana döndü ve dudaklarıma kapandı. Ellerim hemen beline gitti, onu Mete tutuşuyla tutuyordum. *Anka bu tutuşa Mete tutuşu adını vermişti* Ona yaklaşıp öpüşmemizi derinleştirdim. Beni istediği gibi yönlendirmesine bayılıyordum. Nefes nefese benden ayrıldığında ellerimden tutu, alnımı alnına yasladım. Beni masaya doğru çekiştirmeye başladı. Beni bir sandalyeye oturttu ve kucağıma kuruldu. Ben hala ne yapmaya çalıştığını merak ediyordum, ha hedefi beni yoldan çıkartmaksa onu file çorap giydiğinde başarmıştı. "Çok suskunsun Mete!" dedi kulağıma nefesini üfleye üfleye. Ben içimde bir kıpırtı hissederken o beni daha çok yoldan çıkarmak adın ellerini göğsümde gezdiriyordu. "Hedefin ne Anka beni yoldan çıkarmaya çalışıyorsan bebek bunu file çorap giyerek zaten başardın." dediğimde yüzünün kızardığına şahit oldum. Hemen ayağı kalktı. Karşıma oturup tabakta ki meyveleri yemeye, kokteylinden içmeye başladı. "Sen niye böyle düşündün ki şimdi." diye sorduğunda kıkırdadım. "Anka bana doğruyu söyle! Bunlar ne için bebeğim." dedim. Başını kaldırıp kırmızı yanaklarla cevap verdi. "Tamam seni biraz baştan çıkarmaya çalışıyorum, kabul. Ama bu hazırlık onun için değil. Bu gün tamamen benimsin yakışıklı anlaşıldı mı?" deyip başını eğdi. Büyük ihtimalle deli gibi utanmıştı. Bu hali benim çok hoşuma gidiyordu. *Bu gün tamamen benimsin derken ne demek istedi acaba!* Bir dakika. "Sen bu gün benimsin derken ne demek istedin fıstık." dememe rağmen hala kafasını kaldırmamıştı. Bu hali kahkaha atmama sebep oldu. Ayağa kalkıp yanına, baş ucuna gidip çenesinden tuttum. "Bana bak ve benden utanma." dediğim anda yüzüme baktı. Gözleri öyle bir parlıyordu ki. Hele bir de şu cümleyi kurmasıyla içim gitti. "Benimle bir maceraya var mısın Mete?"
Biliyorum arkadaşlar bu bölüm biraz kısa oldu ama bu seferlik de böyle olsun.Kavganın anlamanı bir diğer bölümde göreceksiniz ha, baştan söylemiş olayım beraber olmayacaklar...
:)
KAVGA!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zümrüdü ANKA
Novela JuvenilBen kim miyim? Ben Anka Doğan. Gerçek bir anka,ve bu da benim küllerimden yeniden doğuş hikayem...