Aşkın Başlangıcı...

281 15 0
                                    

"İnsan sevmeye, başlayınca yaşamaya da başlar..."

    Artık her şeyin değişeceğini herkesin aslında burada olmasının bir sebebi olduğunu biliyoruz. Mete'nin benim ve diğerlerinin burada olmasının bir amacı var.

    İki Hafta Sonra...

    İki haftadır sanki hiç bir şey olmamış, kimse kimsenin büyülü olduğunu öğrenmemiş gibi davranıyoruz. Bu sessizliği bozmam gerektiğini biliyordum. İki hafta da neler neler oldu, Hazar ve Kayra bir sabah yanımıza gelip biz sevgili olmaya karar verdik dediler. *biz sevgili olmaya karar verdik ne kadar doğru bir cümleyse artık* Başka bir sabah Meriç ve Damla yanımıza gelip biz resmi olarak çıkıyoruz dediler. Ertesi sabah çok şaşıracaksınız ama bu sefer de Yiğit ve Elana gelip biz sevgiliyiz dediler. Daha ne olabilir diye düşündüğüm günlerden birindeyim şimdide sınıfa yeni giriyorum. 

    Bizimkilerin oturduğu sıraya doğru yürüyüp Mete'nin kolunun altına girip, on sokulup kıvrıldım. O sırada yanımıza bir adet ele ele çift geldi Hazar ve Kayra. Aslında bakarsanız ne kadar söylenirsem söyleneyim Hazar ve Kayra, Meriç ve Damla, Yiğit ve Elana birbirlerine çok ama çok yakışan çiftler. Hazar ve Kayra'dan sonra yanımıza ikinci çiftçimiz olan Yüksel çifti girdi, (Meriç ve Damla) hiç beklemeden ardından üçüncü ve benim en favori çiftim Balcı çifti girdi (Yiğit ve Elana). Onlar sohbet etmeye başladıkları sırada ben kapıya bakıyordum, ve bir anda hiç beklemeyeceğim bir şey oldu. İçeri elele bir adet Aras ve Hazal çifti girdi. *Elele girmek nedir vicdansızlar* iç sesime katılırken Mete'nin sesini duydum. "Ne oldu kuşum" dedi. *Evet hani ben bir kuşum ya anka hani kuş* ben ağzım bir karış baktığım yeri işaret ederken Aras kıs kıs gülüyordu. Ben bir şey söylemek için ağzımı açmıştım ki Hazal "Gençler biz Arasla sevgili olduk" deyip, tuttuğu eli kaldırdı. Ben bir yandan birbirlerine sıkı sıkı kenetlenmiş ellere bir yandan da soran gözlerle Hazal'a bakıyordum. Hazal bana doğru eğilip "Te lo dico dopo" dedi. (Sana sonra söylerim) Ben de hemen onayladım. Mete'ye döndüğümde bana bakıp güldüğünü gördüm, anladığım kadarıyla o da İtalyanca biliyordu. Kimseye söylemezsen sevinir bakışı atınca hemen kafasını sallayıp alnını alnıma dayadı. Bizimkiler konuşmaya devam ederken bizde Meteyle koyu bir sohbet içerisindeydik. O sırada içeri Sahra sonra sinirli bakışlara sahip Rüzgar girdi. Biz ne olduğuna anlam bile veremezken Rüzgar, Sahra'ya yetişip koluna yapıştı. Sahra bırak beni diye bağrınıp dursa da Rüzgar onu hiç tınkamadan omuzuna attı. Biz de hemen ayaklanır peşinden gittik o sırada Rüzgar'ın bizimle konuşmak için bilerek ilerlediğini fark ettim. Geçen sefer Meteyle beraber geldiğimiz odanın önünde durup kapıyı açması için Mete'ye işaret yaptı. Mete kapıyı açtıktan sonra hepimiz içeri girdik Mete de arkamızdan girip kapıyı kapattı. Rüzgar nihayet Sahra'yı bıraktığında Sahra söylenmeye başladı. "Ya sen nasıl insansın ya!" dedi. Rüzgar göz devirip söze girdi. "Belki farkında değilsin ama ben bir aslanım." deyince hepimiz büyük bir kahkaha attık. Yani çocuk haklıydı şimdi. Ben ne olduğunu neden buraya topladığımız daha çok merak ederken Rüzgar söze girdi. "Aranıyoruz arkadaşlar. Bizim gibi büyülü insanları yok etmek için kendilerine söz vermiş bir grup bizi arayıp duruyor." dedi. "Kim bu adamlar bir fikrimiz var mı peki?" diye soran Mete'ye bakıp gülümsedim, bu çocuk adeta içimi okuyordu. "Evet. Zeynel Korkmaz ve oğlu Çetin Korkmaz" dedi. *Ne ne ne, bir dakika ya, nasıl olur, şaka gibi, yok artık...* iç sesim şaşkınlığını ortaya koyan konuşmasını yapmaya devam ederken aklıma iki yıl öncesi karakolda polisin bana söyledikleri geldi. Ne demişti onlar bana arabanın frenlerinin söküldüğünü her şey yerine bir kez daha otururken içimden kendime Çetin'e, babasına ve onlara yardım eden adamlara sövüyordum ki ağzımdan tek bir kelime çıktı. "Ne?!" Sesim o kadar şaşkın çıkmıştı, hepsi aynı anda bana bakmaya başladılar. "Sen bu adamları tanıyor musun Anka" dedi Mete. Ben kafa sallayınca soran gözlerle bana baktı. "Aslında olay ilk başta çok karışık gelmeye başlamıştı ama şimdi her şey yerine tam olarak oturmaya başladı. Hani sana anlatmıştım ya babam annem ve kardeşimi trafik kazasında kaybetmiştim diye o gün Çetin ile büyük bir kavga ettik. Daha doğrusu ben ona bağırıp çağırdım. Sonra okula gittiğim de Çetin'in babası Zeynel Amcanın beni okuldan attırdığını öğrendim. Ondan sonra bende arabamı alıp önce okuldan kardeşimi sonrada iş yerinden annem ve babamı alıp gezmeye karar verdim zaten ne olduysa orada oldu bir anda herşey sarpa sardı.-soluklanmak için duraksadım- Bu olaydan sonra polisler bana arabamın frenlerinin patlamasının sebebinin zaten birazcık hasar görmüş olduğundan kaynaklandığını söylediler. Yani zaten bir kaç zorlamadan sonra kopacakmış. Karşımıza birden araba çıkınca bende ani fren yapmak zorunda kaldım ve tahmin edersiniz..." deyip sustum devam edememiştim. Başka bir şey söyleyememiştim. Ben ağlamaya başlayınca Mete beni kollarının arasına aldı. Ben Mete'ye sıkı sıkı sarılırken Aras lafıma devam etti. "Frenler patladı ve kaza yaptınız. Ama sen sen nasıl hayattasın?" diye sorduğunda gülümsedim. "Beni aslında doktorlar kurtarmadı... Ben ben kendi kendimi kurtardım hatırlatırım ben bir ankayım." deyip gülümsedim. Mete o sırada kafasını kurcalayan bir şey varmış gibi etrafa bakıp duruyordu. Bir anda konuşmaya girince hepimiz ona döndük. "Çetin ile alakanız ne peki?" diye sorunca susup kaldım. Ne diyebilirdim ki gerçekleri söylemem gerekirdi. "Çetin... Çetin benim sevgilimdi."

Evet sevgili ankalarım size arkadaşım Dila ile birlikte yazmaya başladığımız bir kitaptan bahsedeyim adı Dönmedolap. Evet adı dönme dolap değil Dönmedolap bu kitap bu iki farklı bir birinden ayrı kelimenin birleşmesi gibi birleşen bir çiftin hikayesi. Hikayeyi ortak açtığımız bir hesapta yayınlıyoruz inşallah beğenirsiniz iyi okumalar...
dila_aslan
dila_melisa

Zümrüdü ANKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin