°Frezyalar kazanmıştı bu oyunu.°Ağlıyordu. 'Benim için dökme güzel incilerini' demişti sevgilisi ama durduramıyordu kendini. Dışı çiçek açan ama içi çöl gibi olan günlüğü kapattı Jungkook. Sevgilisi kayıp gitmişti ellerinden. Tutamamıştı. O kadar pişmandı ki ona çektirdiği eziyetten. Ama iş işten geçmişti. Artık özür dileyeceği bir Jimin yoktu. Sarılıp, af dileyeceği bir Jimin yoktu.
Yaklaşık bir saat önce toprağa vermişti sevdiğini. Elleriyle kazdığı mezara koymuştu onu. Kalbini de bırakmıştı yanına. Şimdi ise onun odasında, yatağın kenarına çökmüş, hıçkırarak okuduğu günlüğü sindirmeye çalışıyordu. Nasıl bu kadar bencil olmuştu? Nasıl bu kadar kör olmuştu gözleri? Babasının günahını Jimin'den çıkarmıştı. Nasıl kıymıştı ona? Nasıl öldürmüştü sevdiğini? Canı acıyordu. Tıpkı Jimin'in acıyan canı gibi acıyordu canı.
Günlüğü parkeye bırakıp, komidinin üstündeki çizim defterini aldı. Yavaşça açtı kapağını. Bulanıkta olsa gördüğü çizim ile bir hıçkırık daha kaçtı boğazından. Kendi vardı.. Jimin onu çizmişti. İlk sayfaya, bir sonrakine, bir sonrakine, bir sonrakine. Hızla çeviriyordu sayfaları. Hepsi kendisi idi. Onun hayatını altüst etmişti. Ama Jimin tıpkı günlükte de dediği gibi ne olursa olsun yine Jungkook'tu. Frezyalara ilişti gözleri Jungkook'un. Gözleri acıyordu. Kollarında hali kalmamıştı. Nefes almaya tahammülü yoktu. Ama ayağa kalktı. Jimin için ayağa kalktı. Onun yatağına yattı.
Yastığına sarıldı. Tahakati olmayan elini uzattı frezyalara. Dokunmadan uzatan sevdi onları. Boğazı düğümlendi. Durmayan gözyaşları, daha da yüklendi gözlerine. Günlüğün son sayfasında yazanlar geldi aklına. 'Konuş onlarla. Belki benim ile konuşur gibi'
"Sevgilim?"
Hıçkırıklarının arasından kaçıp giden tek kelime. Jimin'e doya doya diyemediği tek bir kelime.
"Duyuyorsun değil mi beni? Frezya'm. Özür dilerim. Çok özür dilerim sevgilim. Bencil olduğum için. Sana acı çektirdiğim için. Göğüs kafesime seni hapsedemediğim için. Doya doya sevgilim diyemediğim için. Özür dilerim."
Parmak uçları ile sevdi her bir yaprağı. Sanki Jimin'in saçlarını sever gibi.
"Affettim sevgilim. Ama sen affetme beni. Sakın affetme. Döktüğün her gözyaşında boğulur giderim. Her hıçkırığında nefesim kesilir. Her iç çekişin batar göğsüme. Acıyor Jimin. İçim öyle acıyor ki, dayanamıyorum. Her kelimen öyle yaralar açtı ki kalbimde, kanıyorum. Affetme beni Frezya'm. Sakın affetme."
Hıçkırıkları daha da artarken, yastığa gömdü yüzünü. Acısı dinsin istiyordu. Jimin'siz ne yapacağını düşündü. Yaşayamazdı. Onsuz tek bir nefes daha alamazdı. Yavaşlayan hıçkırıklarıyla doğruldu yatakta. Parkeye bıraktığı günlüğü aldı. Çalışma masasına oturdu sakince. Günlüğün kalan son sayfasını açtı. Hızla hareket ettirdi kalemi kağıdın üstünde.
'Affetme beni frezya'm. Sakın affetme'
Defteri yine Jimin'in bıraktığı yere bırakıp, tıpkı Jimin gibi ilerledi banyoya. Küvet ile göz göze geldiğinde yine doldu gözleri. Gözyaşlarını silip, küveti doldurdu. Jimin'in bıraktığı diğer ayna parçalarından birini aldı eline. İlk önce sağ ayağını sonra sol ayağını soktu küvete. Suyun içine doğru kayıp, ensesini küvetin mermerine yasladı. Dinecekti acısı. Hem Jimin onun kokusu olmadan yaşayamazdı. Jimin'i nefesinden mahrum bırakmamalıydı.
Bu yüzden suyun altındaki ellerini gün yüzüne çıkarttı. Sağ elindeki ayna parçasını biraz daha sıkı kavrayıp, acısının dinmesi için yavaşça kesti sol bileğini. Hissediyordu acısının dindiğini. Sonra aynı yavaşlık ile sağ bileğinide kesti. Dün sevgilisinin kanına boyanan küvet, şimdi onun kanı ile boyanmıştı.
Ellerini dizlerine yaslayıp, kanın bileğinden nasıl gittiğini seyretti bir süre. Sonra yavaşça etrafı kararmaya başladı. Kolları düştü suyun içine. Diniyordu tüm acısı. Hem sevgilisine de kavuşacaktı. Son bir kez dile getirdi acısını.
"Affetme beni Frezya'm. Sakın affetme."
Sonra bir acı daha dindi o küvette. Bir çiçek daha soldu. Bir aşk daha boğuldu kanlı sularda. Ama kimse bilmiyordu ki onları öldüren acıları değildi. Park Jimin ve Jeon Jungkook'u öldüren frezyalardı..
.
.
.
.
.
.
.
.
.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz Tekerlekli Prens°지국°
FanfictionHalbuki ben senin Beyaz Tekerlekli Prens'in idim.. . . . . . !!! TAMAMLANDI !!!