0.7

5.5K 412 212
                                    

Draco neredeyse çığlık atarak kalkmıştı rüyasından. James onunla kalıyordu ve ağlıyor olmalıydı.

Benden nefret ediyorsun, özellikle soyadımdan nefret ediyorsun. Önce gidip Umbridge tarafı gibi görünüp -zorunda bırakılıp- Dumbledore'un buradan gitmesine neden oldum. Sonra babam seni arkadaşlarınla tehtid etti ve ben yine senin yanında değildim. Sonra teyzem... teyzem vaftiz babanı öldürdü. Yıkıldığını biliyorum, inan bende hepsinden nefret ediyorum.

Sonra karanlık lord ile bir düello yapmak zorunda kaldın ve Aziz Dumbledore olmasa ne olurdu bilemiyorum, özellikle oğlumuz açısından. En azından artık bakanlık size inanıyor.

Karanlık tarafı tutmak zorunda kalacağım ve bu çok kısa bir zaman diliminde olacak, bunun farkındayım. Beni affet Harry, her şey için. Benden ayrılmış olsanda ki sana hak vermemek elde değil, oğlumu görmeme izin verdiğin için teşekkür ederim.

Harry yavaşça içeri girdiğinde Draco'nun yine bir şeyler yazdığını görmüştü. James ise beşiğinde masum masum oturuyordu.

"Oğlunla böyle mi ilgileniyorsun?" Draco korkuyla sıçrayıp kapıya doğru döndü.

"Ben sadece sakin diye zamanı değerlendirdim" Harry gözlerini devirdi ve oğlunun yanına doğru ilerledi.

"James" bunu söylerken beşiğin yanında eğilmişti.

"Harry" ancak Harry cevap vermedi.

"Gerçekten artık konuşmamız gerekmiyor mu sence de?" Harry ayağa kalktı ve çatık kaşlarıyla Draco'ya doğru döndü.

"Bir kaç yıl sonra gerçekleşecek olan savaşta illa ki" dedi yinede kaba olmadan.

Gerisi yoktu ancak bu kadarı bile berbattı. Ortalarında uyuyan oğluna doğru baktı. Harry çok anlayışlıydı ve Draco bu konuda çok şanslı olduğunu düşünüyordu. Ona hiç bir zaman neden kötü taraftasın dememişti. Tabi ki isyan ettiği zamanlar oluyordu ama Draco ona da hak veriyordu. Draco derin bir nefes alıp tekrar yastığa kafasını koyduğunda James ağlamaya başlamıştı.

"Dracoooooo, senin sıran" diye sızlandı Harry. Draco nedense buna gülümsemişti. Evli gibilerdi ve bu çok güzel hissettiriyordu.

*

Tren kompartmanında yine cümbür cemaat oturuyorlardı. Pansy ve Hermione James ile oynuyorlardı.

"Geri döndüğümde, aynı ben olmayacağım. Biliyorsun değil mi?" Harry cevap olarak sadece kafasını sallamıştı, bir daha Draco'nun göğüsüne kafasını yaslaması için kendisinin Voldemort'u yenmesi ve Draco'nun şu an belli olmayan suçlarından aklanması gerekiyordu.

"Sana zarar vermek zorunda-"

"Draco, hepsini biliyorum" Draco sevgilisinin saçlarına küçük bir öpücük kondurdu.

Kötü olmayı istemiyordu ama zorundaydı. İnmeden önce oğlunun saçlarını son bir kez okşayıp öptü.

"Sana emanet" dedi sevgilisine doğru. Harry ise sadece kafasıyla onaylamıştı.

*

Klasik bir yaz geçirdikten sonra Harry ve Ron kendi kompartmanlarında oturuyorlardı.

"Draco kesinlikle bir şeyler karıştırıyor" Ron gözlerini devirdi.

"Onun babası bir ölüm yiyen. Normal değil mi?" Harry gözlerini devirip ayağa kalktı.

"Ondan bir oğlun olduğunu unutma Harry, ayrıca senin sevgilin olduğunu" ancak Harry bir şey demeden görünmezlik pelerinini aldı ve kompartmandan çıktı. Bu arada Hermione, kucağındaki James ile içeriye giriyordu.

Harry dikkatlice trenin bavul koyulan yerine kendini yerleştirdiğinde ne yazık ki Draco'nun bavulunu da biraz oynatmıştı ve bu Draco'nun dikkatini çekmişti. 'Burnunu sokmasan olmuyor değil mi Potter' diye düşünmeden edememişti. Yine de Pansy'e döndü ve farklı bir konudan konuşmaya başladı. Harry ise onu ne kadar özlediğini düşünmüştü.

Tren durduğu zaman herkes yavaş yavaş inerken Ron ve Hermione, Harry'nin indiğini düşünerek inmişlerdi ancak Draco Pansy ve Blaise'i gönderdikten sonra trenin kapısını kapattı tabi hemen ardından da perdesini çekti ve derin bir nefes aldı.

"Beni zor durumda bırakmak hoşuna gidiyor" diyip gözlerini ovdu. Harry yavaşça görünmezlik pelerinini üstünden çekerek aşağıya atladı.

"Sana sorup bana karşı mahçup olmanı istemedim sadece"

"Şimdi sana zarar vermek zorundayım" dedi Draco gözlerini kapatarak. Harry derin bir nefes aldı.

"Sana vuramam, seni lanetleyenem, ben sana kıyamam" dedi kapıya bir yumruk atarak. Harry gözlerini kapattı.

"Babanı Azkaban'a gönderdim, ilk iki yıl boyunca senden nefret ediyordum" Draco buna güldü.

"Oğlunu görmek için bana yalvarmak zorundasın, hemde belki de gerçekten senin oğlun bile olmayan bir çocuk için" Draco hiddetle Harry'e doğru yürüdü.

"Ne?"

"Beni duydun, belki de James senin oğlun değil bunu asla bilemezsin belki de seni aldattım-" Draco sinirle Harry'e bir tane yumruk atıp onu yakalarından tutarak kapıya yasladı.

"Sen neyden-" ancak jetonu sonra düştü.

"Elin gerçekten ağır bebeğim" Draco gözlerini devirdi ve Harry'i yere bıraktı. Sinirle çıkışa doğru yürürken Harry onu durdurdu.

"Draco bir daha yalnız konuşma şansımız olmayabilir. Senden sadece tek bir şey isteyeceğim" Draco bir şey demese de sadece durmuştu.

"James, ben eğer kaybedersem onu Tom'dan koruman gerek. Annen dışında kimse onun kim olduğunu bilmiyor"

"Merak etme bebeğim. Benim sahip olmadığım her şeye oğlumuzun sahip olmasını sağlayacağım, James Sirius Malfoy'un seçim şansı olacak" Draco kapıya kadar gelip kapıyı açmış ve dışarı çıkmıştı.

"Ve sevgilim, şüphen olmasın ki sen kazanacaksın" kapıyı kapattı. Bu savaş şimdi kim için daha zor olacaktı?

How Do You Love Someone? || DrarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin