27. BÖLÜM

7.5K 353 77
                                    

Sevmek bir renkse, gel gökkuşağım ol... 

🌈🌈🌈🌈🌈🌈🌈🌈🌈🌈🌈🌈🌈🌈

Ve Tuna ben daha ne olduğunu bile anlamadan birden dudaklarıma yapışınca ne yapacağımı bilemedim. Kilitlendim kaldım öylece yerimde. Karşılıkta vermiyordum. Ve dahası bahçedeki bütün gözler de hâlâ bizdeydi. Çok yumuşak öpüyordu. Sanki, Poyraz'ın dudaklarının izini silmek istermiş, siliyormuş gibi.

Ama inanamıyorum yaaa, Tuna, Ece'yi öptüğü dudaklarıyla nasıl öper beni. Resmen şu an sürtük gibi hissettim kendimi.

Bu iğrenç düşünceyle birlikte anında ittim Tuna'yı. Beklemiyor olacak ki bir iki adım gerileyiverdi. Yoksa mümkünatı yok ben onu yerinden oynatamazdım bile. Fazla kaslı bir yapısı var çünkü. Amaan ben ne düşünüyorum yaaa.

Ben Tuna'yı itince kaşlarını çatmaya başladı. O öpüşüne karşılık vereceğimi falan sandı herhalde. Birden bağırmaya başladım ona.

"Sen ne hakla Ece'yi öptüğün dudaklarınla beni öpersin!!"

Başımı Ece'ye çevirdiğimde sinirden kuduruyordu. Tekrar Tuna'ya bakıp;

"Üstelik sevgilinin önündee!!"

Dedim ve ona konuşma fırsatı vermeden de arkamı dönüp okulun içine doğru yürümeye başladım.

Fakat bir süre sonra birden havalanmamla ne olduğunu şaşırdım. Tuna'nın beni sırtına aldığını anlamam da uzun sürmedi. Resmen yine bahçedekileri umursamayıp beni sırtına almış arabasına doğru ilerliyordu.

"Bıraksana beni be!" diye cırladım hemen. Ama Tuna'nın beni dinlediği de pek söylenemezdi doğrusu. Derhal bahçedekilere baktıktan sonra kafamı bizimkilerin olduğu tarafa çevirdim.

"Siz niye öyle bakıyorsunuz aval aval. Yardım etsenize."

"Kusura bakma yenge ama eğer yardım edersek Can bizi öldürür."

Savaş'ın söylediğiyle nutkum tutulmuştu adeta. Sanki, sanki dilimi yutmuştum, konuşamıyordum. Onun bana 'yenge' demesinde takılıp kalmıştım. Onlar da benim bu halime gülüyorlardı. Tuna'nın yüzünü göremiyordum çünkü beni sırtına aldığı için yüzüm onun sırtına doğru bakıyordu. Ama kendime gelip birden onlara cırladım.

"Ne yengesi bee! Yanlış kişiye yanlış hitap şekli kullandın. Sizin yengeniz yanınızda zaten." Ece'ye hitaben konuşmuştum. Fakat onlar beni yine takmadı. Hatta bu sefer de Öykü;

"Enişte, kuzenimi sağ salim istiyorum ona göre." dedi. Yeter yaa, ama aaa. Biri bana 'yenge' der, biri Tuna'ya 'enişte' der. Nedir bu böyle yaaa...

"Ne eniştesi bee!" diye yine cırladım Öykü'ye doğru. Tuna ise hiç beni takmayıp Öykü'ye hitaben;

"Sen merak etme baldız." dedi. Eğlendiği ve hoşuna gittiği sesinden net bir şekilde bariz belli oluyordu.

Tuna'nın sırtına benim için sert - ama onun için aynı şeyi söyleyemeyeceğim, vurdum ve;

"Ne baldızı yaaa. Artık şu muhabbete bir son verin. Hem ayrıca ben neden hâlâ senin sırtındayım. Çabuk indir beni."

İNTİKAM ÇİÇEĞİ (İNTİKAM SERİSİ 2) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin