Günlerdir Tahir'e bu adımı attıracak neden neydi diye düşünüyorum, yaptığı her hareketin öncesinde Nefes'ten bir adım gelirdi, ya gözlerinden anlardı ya bir sözüyle peşine takılır; daha güzelini koyardı. Ne oldu da bu adam nefesine benimle yanar mısın diyecek cesareti ve gücü buldu? Bunu bekliyorduk beklemesine de hep nefesten çok büyük bir adım gelir ondan sonra Tahir oradan yürür diye düşündük. Sonra şöyle bir baktım. Son birkaç bölüm Tahir'i inceledim. Bu değişim neden sonra başladı diye.
Tahir'in son olaylarda kendini ne kadar yalnız hissettiğine üzülmüştük bir aralar. Hep yalnız mücadele etti. 'Ben elin oğluyum' dedi. Her fırtınada sadece kendi canını feda etti. Nefesin mücadelesini Nefes'e bile hissettirmemeye çalıştı. Nefes Tahir'in omzunda ağlarken o bir başına arabada ağladı. Nefesin karşısında hep dik durdu, güçlü olduğuna inandırdı.
Hadi, dedik 'nefes bir şey de şu adama. Sen eli oğlu değilsin de, bizim kahramanımızsın de', onun her şeyi olduğunuza inandıracak bir cümle dahi olsun söyle diye bekledik. Nefesten gelmedi o cümle ama en güzel yerde oğlundan geldi, Yiğit'ten. Baba dedi. Tahir'i baba bildi. 'Sen ailemsin baba, elin oğlu değilsin' dedi. Tahir için nefesin 'oğlumuz için' demesi yeterli sanıyorduk hep. Beklemiş hep, yiğit ona baba diyene kadar kendini bu aileye tam olarak ait hissedememiş, eksik kalmış bir şeyler. Ama Tahir'in meğer baba yanı hep eksik kalmış. Nefes'ine 'yalnızdım beni baba ettin.' derken anlattı aslında yalnızlığının ancak sonlandığını. Ne zaman yiğit ona baba dedi, Tahir tamam dedi. Artık zamanı geldi.
'Biz böyle çok güzel olduk' dedi, restorana girerken garsona 'biz bir takımız' diyerek tanıdık tanımadık herkese duyurdu bu aileden biri olduğunu. Önce can dostuna sarıldı, yemin ederim yeni bebeği doğmuş olsa ancak bu kadar güzel ben baba oldum diye müjde verebilirdi. Sabah oldu, baba bildiği abisine duyurdu. Ben baba oldum, duydun mu? Ve artık nefesten bağımsız dillendirdi. Oğlumuz değil, oğlum dedi. Tıpkı annesi gibi... hangi baba kendi çocuğuna baba olma şerefine layık olma derdine düşerdi ki, 'Allah layık etsin' dedi. Hangi kan bağı bunu söyletirdi ki? İnsanın oğluna baba olması kadar büyük bir rütbe yokmuş, Tahir kan bağı olmadan bu kadar güzel baba olmayı nereden öğrendi?
Madem zalim ayağımızın dibinde gitmiyor, artık onun gitmesini beklemeyelim ve hayatımıza devam edelim dedi Tahir. Çünkü o baba olmakla yepyeni bir hayata adım atacak gücü bulmuştu. Nefes'ini zaten çok iyi tanıyordu. Onun bir bakışından bilirdi, kalbindeki tereddütü, durması gerektiği yeri, kalbini sesiyle duyururdu. Tamam dedi, zamanı geldi.
Tahir kaleliyi tanıdığımızdan beri onun adamlığına methiyeler düzüp duruyoruz ya hani. Şöyle adam, şöyle mert, şöyle delikanlı... Onun adamlığını anlatacak en güzel şiirleri söylüyoruz hep. 'Tahir gibi' diyoruz onu tanıdığımızdan beri aradığımız ne varsa. Tahir gibi... Sonra gün geliyor o kadar şiirin methiyenin sözünü Tahir bizden toplayıp karısına sunuyor, 'erkektim adam ettin' diyor. Bu sözlerin muhatabı ben değilim karım diyor. Ben Tahir olduysam, adam olduysam Nefes sayesinde diyor ve kendi yine aradan çekilip nefesine ithaf ediyor her sözümüzü. Bir kadını 'beni adam ettin' diyerek yüceltmek, değerli olduğunu hissettirmek, ona ihtiyacı olduğunu haykırmak adamlığın tahircesiydi, çok özeldi.
Kendini lisedeki yıllarından koparılıp, bir hapiste işkence gören bir mazlum olarak gördüğü için kırılmıştı Tahir ona en çok. Benim nefesime söyleyemezsin bu lafları dedi. Nefesi nefesten bile korudu. Sonra gün geldi, ben 'lisedeki gibi heyecanlıyım' dedi Nefes. 'Beni ilk gören sen oldun, beni ilk öpen de sen ol.' dedi. Yani vedatı hayatımdan, hayalimden, her şeyimden çıkardım onu yok saydım yerine seni koydum dedi. Ve Tahir o zaman emin oldu Nefes'in artık ona acıları hatırlatan ne varsa sildiğini. O zaman emin oldu Nefes'in kendine bir kadın olarak değer verdiğini. O yüzden onu öperken bir an bile tereddüt etmedi. Benimle yan dedi ve tipinin ortasında nefesiyle ısıttı nefesini. Nefesiyle ısındı kendi nefesi.
Ve gece... en büyük engellerden birini attıkları bir gece. Yeni hayata başlayacakları, ne yaşayacak olursa olsunlar artık çok daha birbirlerine bağlı olduklarından emin oldukları bir gece. O gece sabaha kadar uyuyamadılar. İçlerindeki o liseli aşıkları uyutamadılar. Öyle bir coşku vardı ki gözlerinde, sabaha kadar bunu korudular. Birbirlerini geç bulmuşlardı, ne çok beklemişlerdi, ne çok özlemişlerdi yan yanayken bile. Ve ayların özlemini sahilin derinliklerinde buldular. Ve artık ikisi de çok iyi biliyordu, onlar çok güçlü bir takımdı ve hiçbir acı bunun önüne hüzün koyamazdı.
Hani acımasızca eleştiriyoruz ya sürekli senaristi.
O kadar çok ince yazıyor ki, yoksa yazılanı biz anlamıyor olmayalım, diye düşünmek gerekli...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Destan Karadeniz
FanfictionNefes ile Tahir'in içimizde kalan her anı... Onların bizim içimizdeki masal dünyası... 💙