Tahir içindeki bu belirsizliğe bir yol bulamayıp en sonunda Nefes’ten gizli doktor ile konuşmaya karar verir. Bir bir anlatır nefesin sekiz yıllık süreç içerisinde olabilecek hasarları ve tabii ki CD yi. Ne kadar Tahir için bu durumu anlatmak zor olsa da içi içini böylesine kemirirken çaresizce beklemek çok zor gelir.
Gece eve döndüğünde konağın önündeki salıncakta Nefes’i beklerken bulur. Arabadan inip hemen yanına gider. Nefes’ini soğuktan eli yüzü kızarmış, endişeli haliyle, gözleri yaşlı kendisini beklerken bulur.
-Nefesim...
Nefes’in yanına oturur ve ellerinden tutar sıkıca.
-Nefesim... İyi misin, bir şey mi oldu?
- Tahir neredeydin bu saate kadar?
Tahir ne doktorda olduğunu ne de bu endişelerle baş edemediği için çivraya gittiğini söyleyemez. Çaresiz bakar Nefesine.
-Tahir, sen ne saklıyorsun kaç gündür benden?
-Nefesim, bir sakin ol. Bak niye endişelendin bu kadar bilmiyorum ama...
-Tahir, önce mercan sonra o... Öğretmen işte...
-Nefesim yapma, yine mi aynı mevzu... Bu hormonlar seni iyice kıskanç birine çevirdi bak, fark etmeden.
-Hormonlar falan değil... Kıskançlıkta değil Tahir... Ben korkuyorum, sen benden bir şey saklıyorsun hissediyorum, korkuyorum. Ben üzülmeyeyim diye söylemiyorsun değil mi?
-Sen beni kıskanmadın yani?
Tahir bir yandan konuyu dağıtmaya çalışıyor, bir yandan da Nefesin bu döneminde ksıkançlık mevzusuyla canının sıkılmasını istemiyordu. Hangisi daha kötüydü bilmiyordu ama doktor meselesi yüzünden yalan söylemektense kıskançlık meselesiyle baş etmeyi tercih etmişti.
Nefes bir elini, Tahir’in yanağına dokundurmuştu usulca.
-Tahir... Ben seni biliyorum. Sen benim parmaklarım kırıldığında, benim yaşadıklarımı öğrendiğinde aynı acıyı içinde hissetmiştin, ben kendi acımı senin parmağında hissettiğini gördüm. Sen onca şeye rağmen, beni öldü sanarken bile arkamdan geldin, benim için benden vazgeçtin, ailenden-memleketinden vazgeçtin. Ben kendimi bir enkaz bilirken bana güvendin, herkese rağmen ellerimden tuttun. Ben senin bu tertemiz sevdandan şüphe duyarsam, o sevdaya ihanet etmiş olurum.
Tahir’in gözleri yaşarmıştı nefesini dinlerken. İki eliyle başını avuçları arasına aldı. Alnını alnına değdirdi.
-Kurban olsun o tertemiz sevda sana. Sen başka türlü sevilmezsin ki... Yüreğimdeki yangınını sen bir de bende görsen...
-Tahir, ben sevdamıza güveniyorum. Sadece... Bu hamilelik olayı... Korkuyorsun değil mi... Daha önce kızım ölmüştü, yaşadıklarım falan... Yine bir şey olur diye korkuyorsun değil mi?
Tahir’in yüreğinde fırtınalar kopmuştu, nefesi bunları söylerken sanki kendi içindeymiş gibi konuşuyordu. Gözlerini kaçırmaya çalıştı, inkar etmek istedi, nefesinin titreyen sesine güven bırakmak istedi. Yapamadı...
-Nefesim, bana güvendiğini söyledin ya az önce. Az bekle olur mu? Anlatıcam ama şimdi değil, kurban olayım zorlama, az daha bekle, hı?
-Tamam... Nefes gözleri yaşlı, bakışlarını yere indirdi önce. Sonra ellerinden tuttu kocasının, gözlerine baktı derin derin;
-Bu seferlik de Tahir ne derse o...
İkisi de tebessüm edebilmişti sonunda.
-Tahir... Merak etme, bebeğimiz çok iyi. Sana anneler hisseder demiştim, ben hissediyorum o çok iyi. O sana-bana ait bir şey, o bizim mucizemiz, hem umudumuz hem inadımız, bizim tek oluşumuz... Ona bir şey olamayacak.
-Sen ne güzel bir annesin...
-Sen de çok güzel bir babasın. Ama artık üzülme, endişelenme, o da hisseder bak şimdiden hissetti yokluğunu, uyutmadı beni de...
Tahir sıkıca sarıldı nefesine, buz gibiydi teni...
-Bak bir daha böyle ayazda beklersen bozuşacaz seninle geyik hanım.
-Ee bekletme o zaman sende...
-Haklısın, hadi gel, çok üşümüşsün. Söz, bir daha merakta bırakmayacağım sizi. Sen ne hissediyorsan benim gerçeğim o.
Tahir huzurlu bir gülümseme bıraktı Nefes’inin ellerine. Aklında soru işaretleri hâlâ vardı ama en azından Nefes de ona yardımcı olacaktı soru işaretlerini giderebilmek için. Karısının ellerinde bir kere daha mucizeyi gördü, o mucizeye inanmak istedi bu gece. Olasılıkları aklından çıkarıp, sadece karısının hamile oluşuna sevinmek istedi.
-Hem sen dememiş miydin bana, olmamış şeyler için üzülme diye...
-Doğru, dedim dimi? Tamam, söz üzülmek yok ama sen de bu süreçte sorgulamadan doktor ne tetkik istiyorsa yaptıracaksın, söz mü?
-Söz, tahir kaptan söz.
Karısını kolunun altına alıp kapıya yönelirken Tahir yine muzip gülüşüyle sorar;
-Demek kıskanmadın? Ee neydi o zaman o İstanbul’dayken saat başı aramalar, imalarda bulunmalar falan. Sonra yiğit’in öğretmenine bu kadar takılman?
-Tahir biliyorsun işte Asiye ablam. İnsanın kulağına kar suyu kaçırmakta üstüne yok...
-Asiye yengem tabii ya... Bilmez miyim...
İkisi de yüzlerinde kocaman bir tebessüm, tatlı bir huzurla içeri girerler. Geceye bizimle birlikte ‘Pulim' ezgisi eşlik eder, daha umut dolu güne uyanalım diye...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Destan Karadeniz
FanficNefes ile Tahir'in içimizde kalan her anı... Onların bizim içimizdeki masal dünyası... 💙