Fragman Dökümü

642 18 0
                                    

Yüreğin en derinine gömülmüş bir sevda bu. Adım adım, ilmek ilmek büyüyen, hep darbe vurulan ama her savaştan daha güçlü çıkan bir sevda... İnsan ancak yüreğiyle bakınca görebilir derler ya, elbet bu yüzden, bu sevdanın bu kadar güçlü olması. Tahir her adımında yüreğiyle baktığı için. En başından beri yargılamadan, eleştirmeden, hor görmeden, hep merhamet dolu yüreğiyle adım attığı için. Ve nefes, yıllarca merhamet adına en ufak bir şey göremeyip, elin memleketinde hiç tanımadığı bir adamın merhametine yüreğiyle sarıldığı ve güvendiği için. Tahir kaleli gibi sevmek. Bu yola beklentisiz çıktı, hayaller kurmadı, geleceğini planlamadı. Çektiği hiçbir acının, yaptığı hiçbir fedakarlığın mükafatını beklemedi. Önce Allah rızası için adım attı. Önce Allah'ın rızası için korudu yiğidini nefesini. Nefes ondan gelen her güzellikle iyileşmeye başladı. O iyileştikçe tahir artık onun da rızası için bu yola baş koydu. Kalbini saklamadı hiçbir zaman, ama nefesinin önüne de koymadı, nefsinin eline de bırakmadı. Sımsıkı tuttu avuçlarında. Nefes hazır olduğunda ona her şeyiyle sunmak için. Önce geç kaldığı için özür diledi. Sonra hayatıma hoşgeldin dedi. Çünkü kadere iman etmek böyle bir şeydi. Ezelden yazılıydı nefes onun nefesine. Ve kalbi temiz olan her insan kaderindeki eşini görür görmez anlardı ebedi zevcesi olduğunu. Çünkü Allah daha bu dünyaya göndermeden önce ruhlarını tanıştırırdı. Ve ruh bedeni gördüğünde anlardı. Daha ilk günden özür dilemesi bundandı. Geç kaldım demesi bundan. Eşine daha önce yetişememenin verdiği gözyaşları bundan. İmtihan olarak görmesi bundan... Nefesten hiçbir şey beklememesi bundan. Kadere olan imanından... Ve sabır koydu yoluna, yiğide sarıldı sol yanından umutsuzluk gafletine düştüğünde. Tıpkı annesi gibi. Önce ona baba oldu, ailenin direği oldu. Koruyup kollayan oldu. Canını feda eden oldu. Sonra eşi oldu eşine. Seven oldu. Sarılan oldu. Aylarca içinde biriktirdiği hasretini bu aileye sunan oldu. En çok da yalnız başına hissettiği bu dünyada, hem kendine yuva buldu. Hem nefesine yuva oldu. Nefes hayaller kurdukça o da hayal kurma cesareti buldu. Hayallerine nefes oldu. Ve Nefes... Düştü, ezildi, değer verilmedi. Defalarca ayağına taş değdi. Hiç vazgeçmedi. Hep dua etti, sabırla kabul olacağı günü bekledi. Ve bir gün birinden Allah bekle der ve daha iyisini verir sen dua etmeye devam et dediğini duydu. O zaman daha çok inanmaya başladı. Onun parmaklarında duyduğu acıyı kendi parmağında duyan adama güvenmeye başladı. Bedeninden daha da çok ruhundaki yaraları duyan bu adama inanmaya başladı. Sonra zaman geldi, beklettiği için özür diledi. Çünkü kadere iman etmek böyle bir şeydi. Zaten eşi olduğu yazılıydı taa ezelden ve o ilk bakışında duymuştu bu sıcaklığı. Bekledi, sabretti ve ona eş olmanın zamanı geldi. Önce kabul etti tahir'in yüreğini. Sonra yoluna serdi kendi yüreğini. Ona eş olabilmek için her defasında kendi duvarlarına çarptı. Tahir hiçbir şeyi beklemediği halde onun için hep kendi sınırlarını zorladı. Bu yüzdendi daha ilk zamanlarda ondan gelecek her şeyi başı gözü üstüne koyması. O yüzdendi ondan gelecek her şeye razı olması. Öyle güvendi ki özgürce bıraktı kendini, kendi bile göremediği sınırları tahirin görüp ona göre yaklaşmasına her defasında daha da hayran kaldı. Daha da sevdalandı. Sonra zaman geldi, ona eş olabilmek için ona her şeyini vermeye niyetlendi. Memleketi bildiği sevdasının yüreğiyle sığamadıkları karadenizine sarılma vaktiydi. Bak bakalım karadeniz gelini olmuş muyum, dedi. Sözde kalmasın istedi. Burayı kendi memleketi bildiğini göstermek istedi. Kendini göstermek istedi. Bir enkazdan nasıl sapasağlam çıktığını, cehennemden cennete nasıl adım attığı göstermek istedi. Bu zamana kadar veren hep tahirken bu sefer nefes onun için bir şey yapmak istedi. Ve tahire verebileceği en güzel ve en değerli şey; ince bir nakış gibi işlediği hayatını nasıl billur duru bir su serinliğine bıraktığını göstermekti. Ona verebileceği en anlamlı şey, iyileştiğini, onunla birlikte başardığını, çabalarının mükafatını ona sunmaktı. Tahir'in gözlerinin damla damla akması içinde duyduğu hasreti anlatmaya azdı bile. Çünkü hasret uzun bir yoldu. Ve şimdi karşısında emekleri, fedakarlığı, hasreti, sevdası öyle uzun bir yoldan gelip önüne serilmişti ki, gözleri dayanamadı. Ve gözleri dayanamayan bir kalbin içinde neler neler akmazdı. Gurur duydu, hayran oldu, yeniden aşık oldu. Ve hepsini bir gözyaşına sığdırdı. Çünkü tahir gibi sevmek, yüreğini taşın altına saklayıp sevdasına bile duyurmamaktı. Ve şimdi sevdasını korkmadan, çekinmeden, tüm karadenize duyurmanın zamanıydı. 

Bir Destan KaradenizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin