Asiye ve nefes mutfakta karşılıklı oturmaktadır. Asiye Nefes'in ellerinden tutar.
-Nefesim, biliyorum kapattınız gitti bu konuları da, senin nasıl bir yüreğin varmış, anamı nasıl affettin. Sana düğün günü ettikleri aklıma geldikçe... Gelinliğinle... Şurada... En mutlu günün olacakken...
-Ablam... Ben her şeyi ardımda bıraktım. Ve Tahir'e bir söz verdim, onun hayallerini nefessiz bırakmayacağıma, kalabalık sofralarımız olacağına söz verdim. Tahir biz evlenirken bana ne demişti biliyor musun? Sevdiğim kadını teliyle duvağıyla gelin edemedim demişti. Ben o gün bu eve Tahir'e telimle duvağımla geldim ya o bana yeter.
-Nefesim, sen bizim başımıza gelen en güzel şeysin...
Asiye nefesin ellerinden sıkı sıkı tutarken, gözlerinden de yaşlar süzülmektdir. Nefes ise bir yanı söylediklerine inanmış bir kalp barındırırken, diğer yanında kırık bir hüzün vardır kimseye göstermediği. Saniye hanım ise kapı arkasında bu konuşmayı duymuştur ve zaten günlerdir içini kemiren vicdanına bu konuşma tuz biber olmuştur. Nefese ettiği her hakaret gözünün önüne gelmiş, gözlerinden belki de ilk defa nefes için yaşlar süzülmüştür. Ve saniye hanım orada karar verir. Madem bu yola bir kere çıkmıştır, adamakıllı devamını getirecektir. Eksilttiği, döktüğü, saçtığı ne varsa toplamaya niyetlidir. Nefesin kocaman yüreğinin altında her gün ezilen vicdanının sesini dinleyecek ve Nefesle bu durumu konuşmaya karar verecektir.
Akşam olur, Nefes odasında yalnızdır, Saniye Hanım kapıyı çalar.
-Nefes, müsaade var mıdır?
Nefes şaşkınlıkla kendine çeki düzen verir.
-Buyrun Saniye hanım?
Saniye hanım başı eğik, gönlü mahcup içeri girer. Kapıyı hafif aralık bırakır ve Nefes'in yanın oturur.
-Bak Nefes, bilirim sana ettiklerimin karşılığını hiçbir şekilde telafi edemem şu saatten sonra, ama...
-Saniye Hanım?
-Sözümü kesme. Bir kere diyeceğim, 'he' dersen hemen kalkıp gideceğim zaten.
Bu eve geldiğinden beri sende eksik kalan ne varsa yenilerini de ben ekledim sana. Böyle olsun istemedim ama hep yarım bıraktım seni, diyeceğim o ki...
Sen bu eve Tahir'imin nikahıyla geldin, gelinim deyip bağrıma basmadım. Gelinliğini giyip, telinle duvağınla girdin ben yine sana kucak açmadım. Şimdi izin ver sana yeniden kucak açayım. Bu eve gelinliğinle bir kez daha gir, bu eve gelin olarak girip, hep kızımız olarak kaldığını bil. Bu sefer son kez ama , söz...
-Saniye hanım, nereden çıktı şimdi bu?
-Sana ettiklerim hiç susmuyor ki içimde bir yerden çıksın...
-Bakın ben hepsini arkamda bıraktım, hem ne deriz insanlara, üçüncü kez düğün mü yapıyoruz deriz?
-Zaten bu zamana kadar sana ne ettimse insanlar ne der, elalem ne der diye etmedim mi, bırak ne derse desinler. Sen benim kızım olarak bu kapıdan her şeyi arkamızda bırakarak girmeye var mısın, onu de.
Nefesin aklı karışmıştı. Bir yanı bunu çok saçma ve gereksiz bulurken, diğer yanı hafif bir tebessüm edivermişti içinde. İster istemez kelebekler konmuştu yüreğine. Her iki düğünü de öyle içinde kalmıştı ki, gerçekten de yarım kalmıştı. Ne gelin olarak girdiğini hissedebilmişti, ne Tahir'e tam anlamıyla gelin olarak gelebilmişti. Düşünürken kafasını yukarı kaldırdı, kapıda onları sessizce dinleyen Tahir'le göz göze geldi. Tahir gözünden yaşlar gelerek dinlemişti onları. Nefes, 'sen ne diyorsun bu işe?' der gibi gözlerine baktı. Tahir hafifçe başını onaylar gibi salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Destan Karadeniz
FanficNefes ile Tahir'in içimizde kalan her anı... Onların bizim içimizdeki masal dünyası... 💙