"Allah belanı versin Ayberk! Anladın mı? Allah. Belanı. Versin! Ne? Ne var?"
"Bakıyorum sözümden hiç çıkmıyorsun!.. Ezgi ben söylediklerimde ciddiyim. Hem çok bir şey istemiyorum ki sa-"
"Çok şey istemiyor musun?" sertçe omuzlarından ittim.
"꺼져 버려. (kkeojyeo beolyeo.)"
Anlamadığını belli etmesiyle kendimi tutamayıp "Siktir git." diye fısıldadım.
Sakin olmaıydım. Sakin olmalıydım.
"Lan köpek ne demek çok şey istemiyorum be! Bir de gelmiş dalga geçiyor! Ayberk. Beni artık rahat bırak. Lütfen."
Umutsuzca geri çekildim. Bir iki adım gerileyip, arkamı döndüm ve ellerimi birbirine bağladım. Gözlerim hastane binası tararken ışığıyanan Mert'in odasında takılı kaldı.
"Ayberk ben daha 18 yaşımdayım. Başka bir şey iste benden. Lütfen."
"Ezgi senden ölmeni istemiyorum ki."
"Dokuz ay. Ben zaten o dokuz ayda ölmüş olacağım! Lütfen başka bir şey iste ama bunu isteme. Lütfen."
Koluna dokundum. İlk elime sonra gözlerime bakıp gülümsedi.
"Tamam."
"Ne?"
"Tamam. İsteğimi değişiyorum."
"Sen ciddi misin? Gerçekten mi?"
Gülümseyip başını salladı ve belime uzandı. Bir adım gerileyip tek kaşımı kaldırdım.
"Sevgili olalım."
* * *
"Biz kalkalım artık. Hasta ziyaretinin kısası makbuldür."Elimdeki tepsiyi ortadaki sehpaya bırakıp babama döndüm. Anlaşılan kalkıyorduk ve hiç mi hiç eve gitmek istemiyordum. İki saat önce Mert'i eve getirmiştik ve annemlere olayı anlatıp Mihriban teyzelere gelmiştik.
"Biraz daha otursaydınız. Hem Ezgi o kadar portakal suyu da getirdi. İçin, kalkarsınız."
Biraz daha oturmaya karar verilince portakal sularını dağıtıp ayağını önündeki pufa uzatan Mert'in yanına - bir yastıklık mesafe bırakıp - oturdum.
Mert'e bardağını uzatıp, benimkini de alıp büyük bir yudum aldım.
Gözlerim sehpanın sivri ucuna takılı kalırken, Ayberk'in kafasına sokmak ne kadar mükemmel bir şey olur diye düşünmeden duramadım.
Sıkıntıyla nefesimi ciğerlerimden boşalttım.
Ayberk'in söylediklerinde ciddi olduğu belliydi. Mert'e, Anıl'a ve Sıla'ya hiç kuşkusuz zarar verebilirdi, hepsi benim suçumken.
Bunu göze alamazdım, ama Mert'i de kaybedemezdim.
'Eğer Mert' i kaybetmezsen üçünü birden kaybedeceksin. İyi düşünmelisin.'
Haklıydı Duşize. İyi düşünmeliydim. İyi karar vermeliydim.
Mert'e söylesem?
En mantıklı çözüm bu gibiydi. Ama üvey olduğunu öğrenmesi bitirmez miydi onu?
Mert bunu yaşamayı hak etmiyordu.
O zaman nasıl çıkacaktım bu işin içinden?
Çok mu korkak davranıyordum? Belki de bu kadar büyütüm kendimi kasmamalı, Mert'in iyileşmesini her şeyi ona anlatmalıydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ERKEK LİSESİ
Novela Juvenil"Gülme!" "Gülme diyorum!" "Kızım gülme diyorum!" bağıran erkek ile kız daha fazla gülmeye başladı. Kendini durduramıyor, neden Mertin kendisini susturmaya çalıştığını anlayamıyordu. "N- neden ya!?" erkek karşısında gülen sevgilisi ile gülmemek, o...