Bölüm 7

4.1K 218 11
                                    

"Şirkette işler nasıl gidiyor?"

Gizem yorgun gözlerini Şebnem'e çevirdi. Şebnem yarım saattir peşinde koştuğu kediyi sonunda yakalayabilmişti. Minik simsiyah bir kediydi. Kafasının üzerinde kanayıp kurumuş bir yarası vardı. Gizem cevap veremeden kediyle konuşmaya başlamıştı Şebnem.

" Oy benim kuzum, senin kafana ne olmuş öyle? Kim yapmış sana bunu? Çok mu canın yandı bakayım senin?... Korkma artık Şebnem burada! Yaranı temizleyecek, seni mis gibi yapacak. Korkma kuzum benim."

Şebnem ensesinden dikkatle tuttuğu kediyi kliniğine götürüyordu. Kapıdan geçerken yan gözle ona baktı." Soruma hala cevap bekliyorum."

"Hah! Dikkatini kediye verince unutmuşum onu." Karahan'a ters yaptığından beri Şebnem tavırlıydı Gizem'e ya da ona öyle geliyordu. Söz konusu Şebnem olunca insan hiçbir şeyden emin olamıyordu.

"Yeni ürün hakkında çalışıyoruz. Ruj serisi. Tasarım konusunda fark yaratmak istiyorum. Hala taslak aşamasındayım ama acele etmenin de çok anlamı yok."

"O neden?" diye tek kaşını hafifçe kaldırarak sordu Şebnem.

"Hala orta ölçekli bir firma olmadığımız gibi ürünler için yatırım yapanda yok. Zafer Bey bu konuda uğraşıyor ama henüz bir gelişme olmadı."

Şebnem kediyi muayene alanına götürürken duraksadı. "Sen neden eski iş yerinden ayrıldın ki? Maaşın daha iyiydi, konumunda öyle! Ürünler için yatırım bekleme derdin de yoktu. Öylesi büyük bir şirketten bu kadar küçük ölçekli bir yere neden geçtin aklım almıyor. Bir neden de sunmuyorsun zaten."

Gizem önce gözlerini kaçırdı. Bu konuyu konuşmaya meraklı değildi. Hatta üzerine hiç düşünmüyordu o kadar ki Şebnem sorana kadar unutmuş bile sayılırdı.

"Sadece ortamı beni boğuyormuş gibiydi. Daha rahat edebileceğim bir yer istedim."

Kahkaha attı Şebnem. "Sen mi? Senin gibi bir işkolik mi? Sen 7/24 çalışsan şikayet etmeyecek birisisin Gizem."

Sesini çıkartmadı. Arkadaşı haklıydı. O ne kadar yoğun çalışırsa o kadar mutlu olurdu. Orada da mutluydu. O saçmalığın yaşandığı güne kadar.

Başını iki yana salladı. Kötü görüntüleri aklından çıkartmaya çalıştı. Derin bir nefes çekip muayene odasına geçti.

"Yavruyu tutmamı ister misin?"

Şebnem minnetle kafasını salladı. "Aslında tutsan çok iyi olur. Açık yaranın içine taş tanecikleri yapışmış. Onları çıkartmalıyım. Canının acımasını geçtim aşırı panikleyecek. Elinden kaçırmamaya çalış."

"Tırmalamadığı sürece tutabileceğime inanıyorum."

İki arkadaş birbirine gülümsedi. Ardından Şebnem tüm ciddiyetiyle işine döndü. Normal hayatında çılgın olan bu kız, işine büyük bir ciddiyetle yaklaşırdı. Kliniğe geldiğinde gördüğü Şebnem ve gündelik hayattaki Şebnem ne kadar da farklıydı. Her seferinde şaşırırdı Gizem.

"Benim küçük bebeğimin canı çok acımış olmalı." dedi elindeki cımbızla taşları ayıklarken. "Karahan da üzülmüş olmalı." diye ekledi bir çırpıda.

Yüzünü ekşitti Gizem. "Nereden konuyu ona bağladın şimdi ya?!" Şebnem ölümcül bakışlarından birini yolladı Gizem'e. "O günden beri ne aradı ne sordu, değil mi? Koca cüsseyi ezdin geçtin resmen. Adamı tekken terslemen başka, birilerinin önünde terslemen başka! Adamın gururunu zedeledin resmen. Özür dilemen gerekirken hala dik kafalılık yapıyorsun! Arasın, gelsin tekrar kapına diye dört göz bekliyorsundur kesin. Nankör kız!" Acı acı miyavlayan kediye verdi tüm dikkatini. "Sana demedim güzel kızım benim. Sana kızmadı Şebnemcik. Hiç kızmadı."

Gizem o günden sonra aklına Karahan'ı ve o güzel gözlerini getirmemeye çalışmıştı. Gerçi Şebnem ve Bade yüzünden bu oldukça zordu. Şebnem her konuşmasını bir şekilde Karahan'a bağlıyordu. Adeta aralarında gizli anlaşma yapmış gibiydiler. Bade ise Şebnem gibi gözüne sokmadan sormaya çalışıyordu. Ama sonuçta öyle ya da böyle konu Karahan'a geliyordu. Arkadaşlarının o adama neden bu kadar taktılarını anlayamıyordu. Tamam, çok yakışıklıydı. Kibardı. Kocaman cüsseye sahipti. Israrcıydı ama gururluydu da. Ama... Ama başka ne vardı ki? Normal bir adamdı işte! Her köşe başında denk gelinmeyecek türdendi ama işte normaldi de bir şekilde. Onu gözünde değerli kılacak elle tutulur ne özelliği vardı ki? Tamam, tanımak için birbirlerine bir şans vermemişti ama o da yanlış şekilde çıkmıştı karşısına. Hadi Karahan onu tanımıyordu ama ya babası? O da mı tanımıyordu kızını? Bilmiyor muydu hassas noktalarını? İnatlaşacağını, istemeyeceğini bilmiyor muydu?

"Nereye daldın gittin kız? Karahan'ı mı düşünüyorsun yoksa böyle kederli kederli?"

Gözlerini devirdi Gizem. "Ne kederli düşünmesi ya! Uykusuzluktan böyleyim." Güldü Şebnem. "Demek Karahan uykularını da kaçırıyor!"

Öfkeyle soludu genç kız. "Karahan'ı nereden çıkarıp duruyorsun ya? Şu kafanda kurduğun fantazilerini kendine sakla. Sandığın gibi dakika Karahan'ı düşünmüyorum."

"Arada sırada düşünüyorsun yani?" inatla devam ediyordu Şebnem. "Seninle olduğum her an kafama kaktığın için nadirende olsa aklıma geliyor malesef."

"Senin adına üzülüyorum." diye mırıldandı. "O nedenmiş?" Gizem sorarken huzursuzca kıpırdandı yerinde.

"Hiç hareketli bir aşk hayatın olmadı. Bir şekilde onları kendinden uzaklaştırmayı başardın. İlk defa bu sefer sanırım olacak diye düşündüm. Ertesi gün adamı kovmaktan beter ettin. Aramaz sormaz tabi adam. Keşke bir şekilde akıllansan!"

"Aşktan anlamayan bir kadınım. Ne yapalım?.. Bende böyleyim."

Böyle demesi kendine de kolay geliyordu. Tamam, uyumsuzdu, aksiysi, huysuzdu, suratsızdı, katıydı ama bu sadece dışarıdan göründüğü kadarıydı. Kabuğunu kırabilseydi birisi... Görebilseydi derinlerde sakladığı kızı... Ama ne yazık ki Gizem çok iyi saklıyordu onu. Öyle ki o bile unutmuştu varlığını...

"Başlarda dostluktan da bir şey anlamıyordun. Sana yaklaşmak bizim için çok zor olmuştu. Kimseyi umursamıyordun. Yemeğe bile inerken kulaklığın hep takılı olurdu. İletişime kapalıydın adeta. Ama bak şimdi bize! Kardeş gibi olmadık mı?" Başıyla onayladı Gizem onu. "Bize şans verdin, değil mi? Ona da şans vermeliydin Gizem. Eğer bir söz verdiysen en azından denemeliydin. Sen sözlerini hep tutardın. Tutamayacağın sözler ise vermezdin. Ne oldu da böyle yaptın şimdi?"

Bu kız neden bu kadar üzerine gelip duruyordu ki? Vicdanı ilk andan beri sızlıyordu zaten, ne diye iyice bastırıyordu ki?!

"Aramalı mıyım?" Hızla başını aşağı yukarı salladı Şebnem. Bu sırada minik yavruyu kafese koyuyordu. Her minik kedicik gibi bu yavru da sahiplenilene kadar onunla kalacaktı.

Dudak büktü Gizem. "Ama numarası yok ki... Ne iş yaptığını, nerede yaşadığını da bilmiyorum."

"Babana sorsana." demesiyle Gizem "Asla!" diye haykırdı. "Babama asla soramam. Onunla Karahan hakkında konuşmak istemiyorum. Hem tamamen barışmış bile değilim onunla."

"İnatsın, inat! Ne yapacaksın peki şimdi?"

Omuz silkti. "Kadere bırakacağım. Eğer tekrar karşılaşırsak ona bu sefer şans vereceğim."

Umarım kader benden yana olur...

Zor Kadın (Zoraki Evlilik 1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin