0.4

98 15 2
                                    

Öncelikle gecikme için üzgünüm. Ve kontrol etme fırsatı bulamadan yayınlamamdan dolayı olası yazım yanlışları için de. Geçen zamana rağmen bölüm içime sinmedi. Bu süre boyunca düşünüp kurguda ufak değişiklikler yaptım ve artık tam olarak kafamda oturdu. Bu yüzden geçmiş bölümlerde bir kaç ayrıntıyı değiştirmem gerekti. Seri katilin öldürdüğü kurban sayısı 8 iken 5, Heybet'in mesleği psikiyatrist iken psikolog, Kamelya'nın okuduğu bölüm ise mimarlık iken uluslar arası ilişkiler oldu. Medyada bölümde bahsi geçen şarkı var. İyi okumalar.

____________________

Tanımadığım insanlarda daha önce tanıdığım insanların mimiklerini gördüğüm, seslerini duyduğum zamanlar olmuştu. Hissettiğim ve bahsi geçen bu değil. Bir yemek kokusunun anne evini hatırlatması gibi masumane de değildi bu kemikli, kare yüzün, çıkık elmacık kemiklerinin ve kahverengi gözlerin çağrıştırdığı hissiyat.

Sultan'ın evin kapısını açtığında beni görmesiyle gözlerini ele geçiren şaşkın bakışlar her ne kadar dikkatimi çekse de sorgulamamı gerektirecek derecede bariz değildi. Ancak şuan karşımda ki adamın beni tanıdığına, sahip olduğum her şey üzerine iddiaya girebileceğim kadar şaşkın bakışları vardı. Bedenimi saran ürpertici his ise cabasıydı.

Bir güvence ararcasına bakışlarımı Heybet'e yöneltip burada olduğunu teyit ettim. Abisine bakan gözlerinde nedenini çözemediğim sert bir tını vardı. Tabii bu sadece benim yanılgım da olabilirdi. Bakışlarına kesin anlamlar biçecek kadar iyi tanımadığım bu adama nasıl güvendiğim ise şuan sorgulamak istemediğim başka bir konuydu.

Bir kaç saniyelik duraksamadan sonra abisi tekrar adımlarına devam etti ve yanımıza geldiğinde yüzündeki şaşkın ifade yerini kocaman bir gülümsemeye bırakmıştı. Hale'yi kucağından indirip koltuğa otuttururken o, bende nereden tanışıyor olabileceğimizi düşünüyordum. En sonunda Heybet, içinde bulunduğumuz anın garip bir boyut kazandığını fark etmiş olacak ki tanıştırma merasimine giriş yaptı; "Abi seni yeni vals hocamla tanıştırayım;" Her ne kadar bakışları konusunda emin olamasam da sesi, abisine çok saygı duyduğuna şüphe etmeyeceğim bir tonlamadaydı. Takdim edermiş gibi tek elini bana doğru uzattı "Kamelya Hisar, Kamelya abim Asil Barlas"

Elini sıkmak için uzattığım elimi nazikçe tutarak dudaklarına götürünce şaşkınlıktan kaskatı kesildim. "Kamelya Hanım, ne güzel bir tesadüf böyle" deyince şaşkınlığım bin ile çarpıldı ve yüzümden okunur bir hale geldiğine emin oldum.

"Şey…Ben sizi çıkaramadım ama daha önce tanışmış mıydık?" aşırı çekingence sorduğum sorunun ardında kısa ve içten bir kahkaha attı. Ben sadece gülümsemekle yetinirken göz ucuyla baktığım Heybet'in kaşlarını çatıp benimkinin benzeri, meraklı bir ifadeye büründüğünü fark ettim.

"Geçen sene İzmir'de ki gösterinizi izlemiştim. Genç yaşta elde edilmiş böyle bir başarıyı unutmam mümkün değildi." Bana iltifat eden dilinin altında samimiyet yoksunu duygular beslendiğini hissetmiştim, ama buna tezatlıkla sesi oldukça samimi çıkıyordu. Huzursuzluğumu gizleyip gülümsedim ve teşekkür etmekle yetindim.

Birlikte oturduğumuz yarım saat boyunca hep diken üstünde gibiydim. Bu süre boyunca Asil Barlas hakkında sadece söylediği sırada kalkıp eve gitmek için bahane düşündüğümden şuan adını hatırlayamadığım bir şirketin halkla ilişkiler departmanında çalıştığını öğrendim. Zaten genel olarak odak noktası Helin'di ve biz onunla ilgilenmekten pek sohbet edememiştik.

Dışarıda ki havanın sakinleştiğini fark edince ben de sakinleşmek amacıyla elimi yüzümü yıkamaya karar verdim. Sultan üst kattaki lavaboya kadar eşlik edince bakmayı istediğim için içten içe utanç duyduğum, ama ayrıca merakta ettiğim Heybet'in odasını yanlış odaya girme bahanesiyle görme fırsatını kaçırdım.

Geçmişle Dans (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin