BÖLÜM 1

299 24 7
                                    

"Sayın yolcularımız Türk Hava Yolları TK3807 sefer sayılı Boeing 730 tipi uçağımıza hoş geldiniz. Ben, pilotunuz Fatih Özer ve uçuş ekibimiz sizlere iyi yolculuklar dileriz. Hekim olan yolcularımızın kabin görevlilerine kendilerini tanıtmaları rica olunur."

Ahu yanından geçen hostese seslenerek "Merhaba, yolcularda bir sorun mu var?" dedi. Hostes anlamayarak bakınca ekledi "Doktor anonsu yapıldı ya..." Hostes kibar bir şekilde gülümsedi ve "Hayır, sorun yok. Rutin bir anons." diyerek uzaklaştı. İçi rahatlamıştı ama asıl söyleyeceği şeyi unuttuğunu fark etti. Hostesin arkasından seslenmek için ayağa kalktı ki genç bir adam yaklaştı ve "Geçebilir miyim?" diye sordu eliyle yanındaki koltuğu göstererek. Ahu'nun da seslenmek için kaldırdığı eli havada kalmıştı. Yorgunluktan ve her zamanki dalgınlığından olsa gerek bir an soruyu anlayamadı. Adam önce Ahu'nun eline sonra tekrar gözlerine baktı ve sorusunu yineledi. Ahu "affedersiniz" dedi mahcup bir şekilde ve kenara çekildi. Adam nazikçe "Önemli değil" dedi yerine geçerken. Yerleşti ve dönüp, yanına oturan kadına baktı. İster istemez gülümsedi, Ahu da ona döndü ve gülüşüyle karşılık verdi. Uzun boylu, esmer genç bir adamdı. Üzerinde rahat ama pahalı kıyafetler vardı. Az sonra menajeriyle yeni teklifi değerlendirmeye gidecek hafif şımarık bir star gibiydi ya da ünlü işadamının sabah sporu kombini. Her haliyle zenginim diye bağırıyordu. Her haliyle buradayım diye bağırıyordu. Hatta o ne kadar buradayım diyorsa Ahu o kadar burada yokum diyor gibiydi. Kot t-shirt, koyu mavi kot ve beyaz t-shirt, klasik. Neden ekonomide uçuyor diye düşündü Ahu. Adam da kadını inceliyordu. Sabah mahmurluğunu atamamış, biraz şaşkın, biraz güzel hayır...çok güzeldi. Yanakları kızarmıştı. Gözlerine baktı adam ve kilitlendi. Neler geçiyordu aklından, kendine gel dedi içinden.

"Kemerlerinizi bağlayın lütfen." hostesin uyarısıyla ikisi de önlerine döndü. Birbirlerine bakarken anonsu bile duymamışlardı. Sahi ne olmuştu da öyle bakışmışlardı. Adam dönüp tekrar bakmamak için kendini zor tutuyordu, gözlerinin rengi neydi diye düşündü. Sanki az önce gözlerine dalan kendi değildi. Ama ne renkti, nasıl anlamamıştı? Rengini değil de başka bir şeyi görmüş gibiydi. Kendine gel, dedi tekrar içinden.

O anda ön koltuklardan belli belirsiz bir çığlık sesi geldi. Ahu merakla sesin geldiği yöne bakarken görevlilerin oraya koştuğunu gördü. Kemerini açıp ayağa kalktı, kendisini uyarmak için gelen hostese "Nesi var, doktorum ben." dedi. Hostes başını sallayıp "benimle gelin doktor hanım." dedi. Bir kadın yanındaki yolcunun kucağına yığılmıştı. "Ne olduğunu anlamadım, birden bayıldı." diyordu şaşkın yolcu. Ahu sakin olmasını söyleyerek bayılan kadınla ilgilenmeye başladı. Aynı telkinleri görevliler de diğer yolculara veriyorlardı. Kadının nabzı atıyordu, soluk alıp vermesi normaldi. Görevliye dönerek "Şeker getirin. Küp şeker olabilir ve tansiyon aleti." dedi. Ayaklarını yukarıya kaldırırken biri eline şeker verdi, baygın kadın gözlerini hafif araladı. Ahu ona da sakin olmasını ve kalkmamasını söyleyerek şekeri ağzına verdi. "Aç kalmışsınız galiba." Kadın başını salladı. Tansiyonuna baktı "110 a 70. Peki, siz bir süre sabit kalın ve bu şekerlerden yiyin." diyerek yanından ayrıldı.

Koltuğuna geçecekken tekrar yabancı adamla göz göze geldiler. Bana mı bakıyordu diye düşündü mutlu olarak, hoş herkes ona bakmıyor muydu zaten şu an. Keşke makyaj yapmış olsaydım, dedi kendi kendine. Kim bilir ne kadar soluktu yüzü. Oturur oturmaz gayri ihtiyari soluna döndü ve yine aynı bakışlarla karşılaştı. "Demek doktorsunuz" dedi adam. Başını salladı Ahu. "Çok güzel bir mesleğiniz var. Az önce yaptığınız şey hayran olunasıydı." Olmuştu da, hem de ne hayran... yürüyüşüne, sakin olun demesine, hatta şeker veren eline bile. Ne oluyordu ona böyle? "Aslında pek bir şey yapmadım. Hatta hiçbir şey yapmadım" dedi kadın mahcup bir şekilde. Adam durdu, derin bir nefes çekti içine. Bir şey söylemesini bekleyen kadına aldırmadan onu seyretmeye devam etti. Tamamdı, bu kadın hayran olunası değil aşık olunasıydı. Sevilmek için gönderilmiş gibiydi dünyaya. Kendine engel olabilecek miydi? Olmalıyım dedi kendi kendine ama olamayacaktı. Gülümsesem gülümser mi, diye düşündü. Adam gülümsedi, kadın gülümsedi...

HAYAL-İ MUHALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin