(Multide Aras)
---
"Ne işin var burada!"diye bağıran Açelya'nın sesiyle irkildim. Aras tam karşımda gözlerini ayırmadan bütün tiksinmişliğiyle bana bakıyordu. "Sesini alçalt duyabilirler."diye uyaran Melis'e döndüm. "Duyarsa duysunlar nasıl biri olduğunu herkes öğrensin bu piskopatın!"diye bağırdı Açelya. Aras Açelyaya sert bi bakış atarken içeri girip kapıyı kapattı tek hamlede.Yıpranmış gözüküyordu. Yüzünde yaralar vardı. Birileriyle kavga etmişti herhalde. Hiçbir şey demeden sadece bana bakıyordu. Her an bana saldıracak gibi olan bakışları bana işlemiyordu bu sefer. Açelya'nın bağırışları arasında baskın ve sert bi ses tonu kurmaya çalışarak "Ne işin var burada?"dedim. "Seni becermeye geldim."dedi Aras. Açelya ve Melis'in ağzı açık kalmıştı. "Ne diyosun Aras! Kendine gel!"diye bağıran bu sefer Melis olmuştu.
Aras Melis'e dönerken sinirden köpürdüğümü hissediyordum. "Sus. Sen, sen benim en yakın arkadaşımdın!"dedi Melis'e tıslayarak. Melis'in ağzı açık kalmıştı. "Burdan gitmezsen yemin ederim polis çağırırım."dedi Açelya. Aras kapıda beklediği için hepimize uzaktı. Oturduğum yataktan yavaşça kalkarken ellerimin titremesini gizlemeye çalışıyordum. Korkudan mı yoksa sinirden mi titriyor bilmiyordum. Ama emin olduğum bi şey varsa o da en ufak bi üzüntü ya da acıma duygusu taşımadığımdı. Aras tekrar bana döndü. "Seni sevdim."dedi. "Seni çok sevdim." Bu sefer tek tek ve boğuk bi sesle söylemişti. "Sen gidip beni abimle aldattın."derken gözlerinden yaş döküldüğünü görebiliyordum. Açelya ve Melis hiçbir şey diyememişti.
Bekledim. Yaş gelmesini bekledim gözlerimden. Ama ne bi acıma duygusu, ne de en ufak bi pişmanlık. Hiçbir şey yoktu. "Aras sen, artık hiçbir şeyim değilsin."derken sesim titremişti. Bunu kabul etmek zor olmuştu. 5 sene sonra bu sözler ağzımdan dökülürken güçsüz ve bitik biri olduğumu kabul etmem zor olmuştu. "Seni, bana yaptıklarınla birlikte gömdüm."dedim. Bu sefer yaş gelmişti işte. Ama Aras'ı kaybetmenin getirdiği bir ağlama değildi bu. Bana attığı iftirayı hala sindirememiş olmamdı. Aras gülmeye başladı. "Aslıı, Aslı.."dedi gülerek.
Gözleri tuhaflaşmıştı. "Seni öldüreceğim."dedi. Açelya'nın "İmdat!"diye bağırmasıyla Aras bi anda aralarında çok da mesafe olmaya Açelyaya bi tokat attı. Açelya ya attığı tokatla birlikte Melis ve ben de çığlık atmıştık. "Aras napıyorsun!"diye bağırdığımda Açelya Aras'ın üzerine atladı.
Açelya uzun boylu ince ve güçlü bacak ve kolları olan bi kız idi. Melis çığlık atarken Aras'a doğru koştum. Ben daha yetişemeden Açelyayı bir hamlede itip duvara yapıştırdı. Ahh! İşler iyice çığrından çıkarken Melis'in yardım çığlıkları arasında Aras'a doğru koşup yüzüne vurmaya çalıştım. Yüzüne varamadan beni de itti. Kapıdan uzaklaşmıştı. Kimse yoktu ortada. Beni kıyafet odasına iterken görebildiğim tek şey Melis'in odadan çıkmasıydı. "Her şeyi göze aldım. Seni öldürmeden hiçbir şeyim tam olmayacak Aslı."dedi Aras kulağıma fısıldarken soğuk nefesini hissediyordum. Midemi bulandırıyordu. Tekme atmaya çalışırken beni yasladığı duvardan, ellerinden kurtulamaya çalışıyordum. Annemin sesi hiç de uzaktan gelmiyordu. "Aslı!"diye bağıran annemi görmeye çalışırken Aras'ın geri çekilip odanın kapısını çarpışını izledim. Kapının arkasındaki anahtarı eline aldığında omzunu ısırmıştım. Aras'ın boğuk sesiyle inleyişinden sonra koluna vurmaya çalıştım ama kapıyı tek hamlede kilitledi.
"Aras dur!"diye bağırırken kapıya vurdum. Anahtarları almıştı.Dışarıdan gelen annemin bağırışını ve odama tahminen evdeki bütün hizmeltlilerin dolduğunu biliyordum. "Aras dur!"diye bağırırken göz yaşlarım yerini öfkeli bakışlar ve sinirli sözlere bırakmıştı. "Korktuğumu mu sanıyorsun!"diye bağırdım. "Aras korktuğumu mu sanıyorsun?"
Gözü dönmüş gibi bana bakan Aras'la göz göze geldim. "Seni burada öldüreceğim. Senden her şeyimi geri alacağım."dedi Aras. Koşarak ayakkabılarımın olduğu bölmeye giderken kafamda Aras artık canavardan başka bir şey değildi. Başka hiçbir şey değildi."İstediğini yap. İstediğini yap Aras!"dedim bağırırken. "Sen beni, sana ihanet etmemle suçlarken onca yıl, onca an, onca dakika, saniye düşündüğüm tek şey sendin." Göz yaşlarım pişmanlıktan dökülürken, nefes almakta zorlanıyordum. "Sen beni kalbinde öldürürken, ben sana her saniye su veriyordum kalbimde yeşermen için."
Bir an olsun, ne yaptığını sorgular gibi bakarken elimi takılarımı koyduğum yere attım. Bana saldıracaktı. Öylece duramazdım. Bana yaklaşırken elime sert ve iki kolu olan bi şey geldi. Kafamı çevirdiğimde küçük bi karga burun gördüm. Ucu kopan takılarımı ve fermuarlarımı tamir etmek için kullandığım bu alet, bu gün hayatımı kurtarabilirdi. Ya da hiçbir işe yaramazdı, çünkü bu aleti Aras'ın herhangi bir yerine saplarken kendimi hayal edemiyordum.
Zaten suçluydum. Melek gibi bi insanı bu denli iğrenç birine ben dönüştürmüştüm. Etrafımdaki insanlara zarar verip duruyor, kendimi daha da berbat bi insan konuma getiriyordum.
Aras iyice yanıma gelmişken kulağıma eğildi. Boğazımdan yakaladığında nefes almakta güçlük çekiyorum. "Sen, beni bu hale getirdin."diye tısladı.
Aklıma eskiden yaptığımız en eğlenceli şeyler dolarken bu durumda olmak beni çok üzmüştü. "Ne varsa her şey."dedim boğuk boğuk çıkan sesimle. "Hatırımda. Sanki daha dünmüş gibi."diye devam ettim. Bizim şarkımızdı. Şu an ne yaptığımı ben de bilmiyordum. Bu şarkıyı Aras'la dinler, bağıra bağıra söylerdik. En sevdiğimiz şarkının geçmişi anımsayan sözlerden olması hep tuhaf kaçmıştı. Ta ki bu güne kadar. Bu gün geçmişi anımsadığım en önemli gündü. O günlere lanetle baktığım gündü.
Aras'ın boğazımdan çekilmesi için dua ederken, kapının zorlanış sesini duyuyordum. Kapı baya uzakta kalmıştı. Giyine odası tarihinde ilk defa biri öldürülmek üzereydi. Ama pes etmemiştim. Hâlâ koluna vurmaya çalışıyordum. "Aslı!"diye gelen bağırışın ardından aklıma Uras gelmişti. Bu onun sesi miydi? Kapının arkasından delirdiğini hayal edebiliyordum.
Aras tepki vermeden boğazımı sıkışını her seferinde daha da arttırırken gözlerim kararıyordu. Ellerim serbestti ama ne yüzüne güçlü yumruklar atmam, ne de kollarını cimcirmem işe yaramıyordu. Bi anda her şeyin bittiğini fark ettiğim an, elimdeki bu küçük ama bir vücuda saplanabileceğine emiin olduğum aleti kullanmam gerektiğini anlıyordum.. Elimle son bi hareket yapıp karın boşluğuna saplamayı düşündüğüm aleti kaldırırken yüksek ve tok bi sesle kapıdan tarafa baktım. Aras'ın da dikkati dağılmış olacak ki o tarafa dönderken beni unutup bırakmıştı. Nefes almaya çalışırken kapıdan bana doğru koşan Uras'ı görmemle gözlerim açıldı. Yerden kalkmadan, sanki tüm benliğimle verdiğim bu nefes alıp verme mücadelesinde sadece Uras'ı yanımda ister gibi kaldırdığım elim güçsüz düşüp yere yığıldı. Uras bana koşarken, Aras "hayır."dedi kısık bi sesle. "O günler bitti." Bunu şarkının sözlerini söylediğimde etkilendiği için mi, yoksa gerçekten o günleri, kafasındaki beni sildiğini bir daha belli etmek için mi söyledi bilmiyordum. Ama onu asla öğrenemeyeceğimi de biliyordum.
Yere yığılmış beni bir hamlede ters çeviren Aras'a ve elindeki parlak bıçağa bakarken, nefesimi kesen gerçek bir acıyla irkildim. İşte bu canımı somut anlamda acıtmıştı. İşte şimdi kalbim acımıştı. Ve bütün bunlar olurken, Uras'ın bensiz yıkılacağını düşündüm.
Uras'a sinemaya ilk defa birlikte gitmek isteyeceği kişi olabilir miyim diye soramadığımı düşündüm.
İnsandan uzak, denize yakın o sahil kasabasında gerçek bi hayatımız olup olamayacağını düşündüm.
Ve o mavi gözlerin bana baktığı o anda, Uras'ı neden sevdiğimi düşündüm. Ve cevabını bulamadan, karanlığa teslim olmam gerektiğini ve bütün bu acılardan tek bir göz kırpma hareketiyle kurtulmam gerektiğini düşündüm. Baktığım son şeyin Uras'ın gözleri olduğunu bilmek bana mutlu bi ölüm yolu hazırlıyordu.
Böyle ölmeyi planlamamıştım. Bu şekilde bi ölüm planlamamıştım. Gerçi kim ölümünü sevdiği adamla planlardı ki? Ama belki de en güzel ölüm olacaktı.
Mavi gözler, burnumda hala tüten yosun ve şarap kokulu sahildeki beyaz ev.. bu şekilde bi ölüm. Cazip gözüküyordu. Uras için üzülüyordum. Ama acıyordu. Özür dilerim dedim kendi kendime. Özür dilerim Uras.
######
Kim ölümünü sevdiği adamla planlardı ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAH
RomanceHerkes içinde duygular besler. Ve her duygu bi rengi temsil eder. Sarı kadar umutlu, pembe kadar mutlu olmak gibi. Peki siyah kadar kötü olmak? Hayatının dönüm noktasını yaşayan Aslı, taşındıktan sonra, arkasında bıraktığı insanları kırdığı için k...