FİNAL

333 15 2
                                    

"Günaydın uykucu. Bugün ölümünün ikinci günü. Kutlamayacak mısın?" dedi Melis, bütün sevinçli ve tiz sesiyle.
"Ölsem de güneş ışıkları her zaman rahatsız edebiliyor." dedim.
Melis mavi kadife perdeleri aralarken yüzüme vuran güneş yüzünden gözümü ovuşturdum.
"Dışarısı 26 derece. Antalya'da yaza giriş için fazla soğuk." dedi gülerken.

Küçük yataktan kalkarken bi yandan da dün inceleme fırsatı bulamadığım, bu yazlık tarzı evin küçük odasını incelemeye başladım.

Küçük oda, tahminen çocuk odasıydı. Kocaman camların önünü beyaz biraz eski tül ve koyu mavi kadife perdelerle süslenmişti. Rahat sayılabilecek yatağın mavi beyaz çizgili örtüsüyle uyumluydu.
Büyükten küçüğe sıralanmış üç tane mavi beyaz abajurleri olan lamba, beyaz bi komedinin üzerine dizilmiş. Her yer tertemiz gözüküyordu.

"Buranın sahipleri?"dedim elindeki bir şeyi beyaz dolaba asan Melis'e.
"Merak etme, uzun bi süre geleceklerini sanmıyorum." deyip kocaman ve derin gamzelerini belirtecek bi gülüş attı.
Nasıl yani der gibi çattım kaşlarımı.
"Aslı! Rahatla. Dedemler İzmir'de. Temmuzdan önce de yazlığa  gelmezler. Rahatız yani."
Kafamla onayladım. Biraz daha rahatlamıştım.
"Hadi, harika kahvaltı hazırladım! Aşağı gel." dedi heyecanla.  "Duş alıp geliyorum!" dedim Melis aşağı inerken.

Kahvaltımı yaptıktan sonra elimdeki çayla kalakaldım. Dün ölmüş birisi bugün ne yapardı ki?
"Aslı, iyi misin?"
"Bilmiyorum. Dün ölmüş olsaydın, bugün ne yapardın?"
Melis gülümsedi, "Gidip hazırlanırdım. Henüz ölmemiş olan kocan birazdan gelip seni bu şekilde görürse artık iki ölü olacak evimde."

Ne kadar bilmişlik yapsa da, genelde Melis hep haklı çıkardı. Dünkü kazadan sonra, Melis beni şehir merkezinin bir saat uzağındaki Side'de ki bu tatlı, yazlık eve getirmişti. Üzerimi değiştirmem için verdiği pijama takımı sanırım anneannesinindi.
Sarı ve çok çirkin olan pijamalara baktım. "Haklı olabilirsin." dedim sırıtarak.
"Pekala. Yukarıda. Sadece acele et." dedi Melis.
"Yukarıda olan şey ne?"
"Elbisen."dedi.

Tekrar mavi beyaz, gemici renklerini anımsatan odaya döndüğümde, yatağın üzerinde duran beyaz topuklu ayakkabıyı, ve çiçekli gelin tacını anımsatan tokatı fark ettim.
Melis dolabın içinden beyaz uzun bi elbise çıkardı. "Düşündüm ki, siyah bi hayata dün veda ettiğine göre.. Belki beyaz bi başlangıç iyi gelebilir."
Gülümseyip elindeki şahane elbiseye baktım.
Beyaz dantel kolları, V yakaya benzer açık bi göğüs ve sırt dekoltesi vardı. Kumaşı bembeyaz simli tülün altında kalıyordu.
"Bu.. Mükemmel.." dedim.
"Uras da böyle diyeceğini düşündü." dedi Melis. "Hadi, sen hazırlan. Ben de makyaj malzemelerini getireyim." dedi göz kırparken.

Elbisenin elimde bıraktığı yumuşak his gülmemi sağladı. Müzik dinlemek için iyi bi sabahtı, ama telefonum denizin dibinde bi arabayla birlikte yüzüyordu muhtemelen.
Elimdeki müziksizlikle, elbiseyi giydim. Beyaz topuklu ayakkabının topuklarının uçlarında mavi deniz dalgası sembolü vardı. Uras'ın her ayrıntıyı düşünmüş olması ister istemez güldürüyordu..

Elbisenin içinde güzel görünüyordum. Kolumun üzeri, dün araba uçuruma düşmeden önce kapıdan atladığım için yara bere doluydu. En ufak acı bile hissetmiyordum. Yeni hayat düşüncesi heyecandan mideme kramplar girdirirken bunu düşünmek zor olurdu.

"Merak etme, fondöten getirdim." dedi Melis kapıda bana hayranlıkla bakarken.
"Gizlice izlendiğimi bilsem Sia'dan şarkı söylerdim!" dedim gülerek.
"Ne! Yeni gelmiştim!"
"Tabi tabi."

Göz devirerek yanıma gelen Melis'e döndüm. "Peki, elbise mükemmel, ayakkabılar kusursuz, saçıma takmam için toka bile var! Ama Uras nerede?"
Melis sanki sorudan kaçmaya çalışırmış gibi kaçamak bi cevap verdi.
"Bilmem, gidince göreceksin!"
"Hadi ama!" dedim gülerek.
"Of Aslı! Bi sus. Sadece güzel olmaya bak, ki hep güzelsin!" dedi.

SİYAH Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin