Sahilde, güneşin doğuşunu büyülü bi şekilde izledikten sonra, yine bu eve dönüşüm beni hayal kırıklığına uğratırken, dışarıdan birinin bunu fark edebilmesi gibi bi yüz ifadesine de bürünmüştüm.
"Sorun ne?" dedi Uras.
Sorun mu? Kesinlikle bu ev. Bu insanlar.
"Yok. Soru yok. Sadece, burası beni yoruyor." dedim eve olan nefretimi düşünürken.
Arabayı evin önüne getirdikten sonra durdu. Otoparka gitmemesi hemen gideceği anlamına geliyordu. Hemen gitmesini istemiyordum.
"Sabret." deyip yanağıma bi öpücük kondurdu.
Gülümsedim.
"Bazı işlerim var. Yarın seni görmeye gelebilir miyim?" diye sordu.
"Olur." dedim gülerek.*
Eve geldiğimde ve annem neler yaptığımızı sorduğunda bütün akşam ve sabah gözlerimde belirmişti.
"Eğlenceli şeyler." dedim gülerek."Aslında sormama gerek yoktu. Yüzüne bakıyorum da, en son 6.yaş doğum gününda böyle içten gülmüştün." dedi bilmiş bi tavırla.
6. yaş günüm gerçekten de hayatımdaki en mükemmel yaş günüydü.
Birinci sınıfta hoşlandığım Görkem diye bi çocuk vardı. Yan sınıftaydı. Türkiye'ye yeni geldiğim için dışlanıyordum. Açelya da turuncu saçlara sahip olduğu için dışlanıyordu, Burak ise.. aslında Burak hiç dışlanmazdı, daha ilk okulda olmamıza rağmen hep birileri ona içinde seni seviyorum yazan notlar verir, kızlar arkadaşlarını Burağın üzerine iterdi. Hep popülerdi.6.yaş doğum gününde ailem sınıfta bana sürpriz bi doğum günü yaptığında, Burak, Görkemi de davet etmişti. Muhtemelen Görkem pasta ve sınırsız meyve suyu içmek için gelmişti ama, onu görür görmez o kadar mutlu olmuştum ki.. Hala hatırlayabiliyorum.
"Haklısın. Sonra gülmedim." dedim ciddileşerek.
Annem de ciddileşmişti. Bu sert ve soğuk hallerimin onu üzdüğünü biliyordum ama, ne zamaniyi niyetle yaklaşmaya çalışsam, bunca senedir sevgisiz büyüdüğüm aklıma bunca senedir sevgisiz büyüdüğüm geliyordu.Kapının çalışıyla ortamdaki gerilim dağıldı. İçeri giren Açelya ve Burağı görür görmez oturduğum kanepeden fırladım. Açelya ve ben sıkı sıkı sarılırken Burağın da bize dahil olmaysıyla göz yaşlarım dökülmeye başlamıştı.
Bu göz yaşlarının tek nedeni benim yüzümden Açelya'nın da acı çekmiş olmasıydı. "Açelya, özür dilerim." dedim hala sarılırken boynuna.
O da ağlıyordu. "Hayır Aslı. Asıl ben özür dilerim. Hiçbir şey yapamadım.." deyip goz yaşlarını sildi.
Şu son senelerde ne çok şey yaşamıştık.."Hadi kızlar. Asıl ben özür dilerim!" dedi Burak gülünç bi tavırla. Göz yaşları arasında kahkahalara boğuluyorduk.
"Ama hayır. Cezasını aldı herkes. Artık sorun yok." dedi Açelya.
"Aslında.. O pek öyle değil."dediğimde ikisi de büyük bi hayretle bana döndü. "Konuşmamız lazım."dedim mahçup bi tavırla.Aras'ın hastalığını, nasıl başladığını, ada evinin hikayesini.. Her şeyi anlattım Açelya ve Burağa.
Açelya Burağın aksine çok büyük tepki vermişti.
"Kesinlikle hasta olması seni öldüreceği anlamına gelmez!" dedi bilmiş bi tavırla Açelya.
"Yani peki. Gerçekten ağır bi hastalık. Ne demiştin, kafasında kurduğu farklı bi kişiliğe bürünüo istemediği şeyler yapıyor ve daha sonra tekrar ke di kişiliğine büründüğünde neler yaptığını hatırlamıyor."
Evet anlamında kafa salladım. "Aslında.. Ceza konusunda haklı olabilirler. Yani o.."Açelya hukuk fakültesi Avukatlık bölümünden mezun çaylak bi avukattı. Bi büroda zorunlu stajını yapıyordu ama babası gibi hakim olmak hedefiydi, bu yüzden çalışkan bi avukattı. Ve en çok o buna sinir olmasına rağmen, Aras'ın hapise girmeyecek olması elini kolunu bağlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAH
RomantikHerkes içinde duygular besler. Ve her duygu bi rengi temsil eder. Sarı kadar umutlu, pembe kadar mutlu olmak gibi. Peki siyah kadar kötü olmak? Hayatının dönüm noktasını yaşayan Aslı, taşındıktan sonra, arkasında bıraktığı insanları kırdığı için k...