İyi Geceler Deniz

182 16 2
                                    

Hani şu bahsettiğim son var ya, bi türlü sonuna gelemediğim planımız.
İşte saatler kalmıştı planın sonuna. Her şey, her şey harika gidiyordu (anne ve babama göre).

Nikah yapılmıştı, yani artık Uras resmi olarak "kocam" oldu. Son bir hamle, heekese verecek olduğumuz dersin sırası gelmişti.

Uras plandan kuşkuluydu. Biraz da korkuyordu, hatta tedirgin bakışlarını her yakaladığımda plandan vazgeçmemi istediğini düşünüyordum. Ama ben o raddeye geldiğimde bana en başından beri neden bu 'aptal' planı yaptığımızı hatırlatmıştı.

Özgürlük diğer herkese göre aynıydı. İstediğin zaman dışarı çıkıp istediğin yerde hava soluyabiliyorsan, özgürsün.
Hapishanedeki mahkumlar bile günlük bahçeye çıkmaya zorunluyken, bu biraz az değil miydi?
Hayır. Özgürlük bu değildi.

Özgürlük, başkası gibi davranmaya çalışmak değildi, ya da şehrin pis tozlu havasında dolaşıp, herkesin her gün aldığı kıyafetleri alıp belli bi saatte eve dönmek değildi.

Özgürlük bence en fırtınalı günde bile, sahilde rüzgara ve dalgalara karşı gelmekti. Bütün acı veren şeylere dur diyebilmekti.

Ne zaman bi acıya dur demiştim ki?
Dememiştim. Çünkü, cesur veya özgür değildim. Ve eğer özgürlük dalgalara ve rüzgara karşı gelmekse, bunu yapmalıydım. Bunu yapacaktım. Bunu yapacağım.

*

Açelya'nın sesleri, merdivenin sonundaki odama geliyor. Çok heyecanlı. Eskiden olsa, Uras'ı sevmediğim için beni avutmakla vakit harcardı. Ama şimdi, Uras'a aşığım. Mutlu rolü yapmakta ustalaştım. Ve Siyah olmak konusunda bu sefer kararlıydım. O da artık şaşalı düğünümü planlamada annemden daha çok heyecanlı davranışlarda bulunabilir. Tıpkı şu an yaptığı gibi.

"As.., Aslı! Ne yapıyorsun burada!" elimdeki mektubu hemen çekmeceye sıkıştırırken soğuk kanlılığımı koruyarak Açelya'ya döndüm.
"Hiç. Özür dilerim." dedim gerçekten üzgün olduğumu belli ettiğim mimiklerle. Bu aslında bi nevi ona elvedam olacaktı. Hiç dileyemeyeceğim özürü, belki de sadece şimdi diliyordum..
"Özür mü?" Açelya'nın kafası karışmıştı, bakışları bana acır gibiydi.

Ağlamamak mümkün değildi. Ona sarılmamak mümkün değildi.
"Hey, hey ne oluyor burada?"dedi Açelya bana sarılırken.

"Sizi, sizi üzmek yapmak istediğim en son şey." güçlükle çıkıyordu sesim.
"Özür dilerim. Lütfen beni affet." dedim daha çok ağlarken.

Açelya gözleri cevap arar gibi bakarken daha fazla kafa karıştırmamak için kaçmam gerektiğini biliyordum. "Bu düğün işi, bütün dengemi bozdu. Zaten önceden de pek var denemezdi tabi.." dedim gülerek.

Açelya hala acıyarak ve soru soran bakışlarla bakıyordu. "Aslı, gerçekten sana güzel bi balayı planı yapmalıyız. Şeye ne dersin.. Fiji adaları?" dedi gülerek.
"Londra. Balayında Londra'da olacağım." dedim.
"Çok sıkıcısınız hanfendi!" dedi göz devirerek. Öyle mi dersin?

"Açelya?" diye girdi odama Burak. "Gelin hanım? Tırtıl hanım?" dedi Burak her zamanki dalgacı tavırlarıyla. Çok şık kırmızı bi gömlek giymişti. "Ne dersiniz? Gömlek giydim!" dedi heyecanla.
"Bak Açelya, bana gömlek giydiren Aslı sana neler yapmaz ki?" dedi Açelya ya dönerek.

Açelya gergindi, göz devirerek odadan çıktı. Burak ve ben kalmıştık. "Ah, regl döneminde mi bu?" dedi ciddiyetle.
Kahkaha atarken bi yandan da içinde bulunduğum duygu karmaşası olayına alışmaya çalışıyordum.
"Sadece gergin. Düğün olayını çok ciddiye alıyor." dedim gülerek.
"Evet farkındayım, en gereksiz insanların bile geleceği saçma sapan bi düğün, gerçekten mutlu musun?" dedi Burak ince siyah kravatını düzeltmeye çalışırken. "Hayır. Hayır değilim. Ama olacağım." dedim umutla.
"Melis neden ortalarda yok Aslı?" sesindeki imayı duyabiliyordum.
"Me.. Melis mı? Bilmiyorum. Konuşmadım uzun zamandır." yalan söylemek için yaratılmış gibi hissediyordum kendimi.
"Demek öyle, peki."
"Burak, Uras'ı gördün mü? Buralarda mı?" dedim huzursuzlukla.
"Hayır, ama zaten onunla sana Londra'da iyi bakması için ciddi bi konuşma yapacaktım . Ben gidip bulurum." dedi heyecanla.

SİYAH Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin