18.BÖLÜM

145 13 1
                                    

Gözlerimi açtığımda başım patlayacak gibiydi. Boynum deli gibi ağrıyordu ve berbat bi his vardı üzerimde. Yavaşça yataktan kalkarken ne ara annemlerin evine geldiğimi hatırlamaya çalışıyordum. Hatırladığım son şeyse çatıdan indikten sonra partide Uras'dan gizli bir kaç tane daha bi şey içtiğimdi.

"Birisi bakabilir mi?" diye bağırdım odamın kapısını açıp. Bir kaç saniye sonra bir hizmetli geldi. "Günaydın Aslı hanım. Seda hanımlar da şimdi masaya oturdular. Buyurun." deyip merdiveni gösterdi. Gitmekle gitmemek arasında o kadar büyük ikilemde kalmıştım ki.. Yine de kahve istediğim tek şeydi. Yavaş hareketlerke merdivenlerden aşağı indim.

"Günaydı  Aslıcığım." dedi annem. "Günaydın." dedim kısık bi sesle.
Annem ben oturur oturmaz hizmetlilere önüma servis tabağı açılması için talimat verdi. "Nasılsın kızım?" diyen babama döndüm. Onlara karşı bitmrk bilmeyen öfkeme ne olmuştu? Ters bi cevap verecek, iğneleyici cümle yapacak halim yoktu. Hatta onlara hal hatır bile sorabilirdim belki. "İyiyim." dedim.
Babam tabağındaki böreği keserken kahvaltı tabağımı doldurmam gerektiğini düşündüm. Domates soslu sosis, bol tereyağı kokan sahanda yumurta, salam, füme et, yumurtalı ekmek.. Karnım deli gibi açtı. Uzun zamandır böyle kahvaltı bile yapmamıştım.
"Aslı, sende bi değişiklik var." dedi annem ben ağzımdakileri çiğnerken. "Şu son günlerde özellikle." annem de babam da gülüyordu. "Evet, ilk defa bu kadar açım." dedim espri yapmaya çalışırken. "Hayır hayır, daha çok.. Mutlusun." dedi annem gülerken.

Mutlusun, çok derin bi kelime değil miydi? Her an insan gülebilirdi, ve herkes kişiyi mutlu sanabilirdi. Ama bu farklıydı. Bi espriye gülmek gibi değildi, ya da bi espri yapmak, insanları güldürmek değildi. Mutluluk çok daha tarif edilmesi zor bir şeydi. Uzun zamandır kelime anlamını bilmediğim, son zamanlarda hissettiğim bir şeydi.

"Uras iyi ki var." dedi annem. Gülümsedim. "İyi ki." dedim kafamı eğerken.
Bu sırada kapı çalınca merakla arkamı döndüm. Hizmetli kapıyı açtıktan sonra kenara çekildi.
İçeri giren uzun boylu, sarışın mavi gözlü ve tam olarak aşık olduğuma emiin olduğum adam, Uras girince gülümsedim. "Hoşgeldiniz Uras bey." dedi hizmetli. Uras gülümseyip bana döndü. "Ahh! Urascığım hoşgeldin!" dedi annem Uras'a sarılmak için kalkarken. Hareketlerini izliyordum ben de.
Dünyanın en ne yaptığını bilen adamıydı gözümde. Hem çocuk gibi, hem olgundu. Beni kendine aşık edip duruyordu. Gerçi nefes alsa, nefesim kesiliyordu.

"Geç Urascığım biz de yeni başladık kahvaltıya, Sermin Uras'ın önüne servis açar mısın?" diye bağırdı annem. Uras bana göz kirparak yanimdaki sandalyeye oturdu. Ah kim bilir ne haldeydim! Kahvaltıya inmeden once en azindan saçımı duzeltsem daha iyi olabilirdi!

"Ee gençler, nasıl gidiyor bakalım?" dedi babam hoşnut ses tonuyla. Uras'a döndüm. Gülümseyerek "Harika."dedi. Ben de gülümseyip kafamla onayladım. "Farkındayım zaten, Aslı'yı ilk defa mutlu görüyorum." dedi annem. Boş boğazlığın tam sırası Anne!
"Ben de onunlayken her zamankinden daha mutluyum efendim." dedi Uras tabağına peynir alırken. Bi insan tabağına bi peyniri ne kadar havalı alabilirdi ki? Başarıyordu işte!
"Aslında hazır siz de buradayken, belki düğün tarihi hakkında konuşabiliriz?" dedi Uras herkesle göz iletişimi kurmaya çalışırken.

Neden bu konuyu açmıştı ki.. Biliyorum sonsuza kadar bu şekilde gidemezdik ama en azından önce bana sorabilirdi.

"Ah doğru ya. Mayıs'ın sonuna ne dersiniz? Ah! Aslı, düğün için yer ayırtmalıyız, gelinliğin ne olacak? Aslında bir kaç arkadaşım var Paris'ten. Emiinim beğeneceğin tasarımlar yapabilirler senin için!" dedikten sonra telefona sarıldı. Sinirle Uras'a döndüm. Yaptığı şeye çok sinirlendim!

SİYAH Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin