nagwone 'a ithafen.
Yemeği kendileri yapamayacak kadar yorgun hissediyorlardı, bu yüzden dışarıdan pizza söylemeye karar verdiler. Pizza ve kola ikilisi ikisi için de dünyadaki en iyilerindendi.
"Cidden çok küçük görünüyorsun ama miden tam aksine kocaman olmalı." Yoongi kaşlarını çattı, yalnızca iki pizza yemişti, bu ona fazla bile değildi. "Nereden çıkarıyorsun bunu ya? Normal bir insan ne kadar yiyorsa o kadar yiyorum işte." Jungkook kolasından bir yudum aldıktan sonra konuştu. "Sen de bir kedi miyavlaması duydun mu? Seni duymuyorum da."
Yoongi suratını astı. Abarttığı zamanlar Jungkook'u dinlemek istemiyordu. Abartılı şeylerden hep nefret etmişti. "Sevgilim. Lütfen abartma." Jungkook onu hâlâ tam anlamıyla tanıyor sayılmazdı, bu sebeple ona kızamazdı. Henüz geçirmeleri gereken yıllar vardı önlerinde.
Pizzaları bitirince ellerini yıkayıp, kutuları çöpe attılar. Şimdi başbaşa birbirlerini sevebilirlerdi. Jungkook başını Yoongi'nin göğsüne yasladı. Burayı yuvası olarak adlandırıyordu. "Bebeğim gibisin Jungkook. Seni her şeyden korumak istiyorum, içgüdüsel gelişiyor sanırım."
"Ageplay sevmem diyecektim, niye romantiğe bağladın ki şimdi?" Yoongi ona gözlerini devirdi. Romantikliğe alerjisi vardı sanki, her an bölüyordu. Gerçi Jungkook'un bunu yapma sebebi tamamen utanmasıydı. Bunu henüz fark edemese de Yoongi zeki bir adamdı. "Çünkü, seni seviyorum."
Jungkook ellerini yüzüne gömdü. En çok şu ani itirafları kaldıramıyordu kalbi. Bazen ölecek gibi hissediyordu, kalbi çarpmaktan yorgun düşecek. Bazen de mutluluktan ağlamak istiyordu, Yoongi'yi severken onun güzelliğine ağlayabilmek. Daima duygusal bir çocuk olmuştu ve bu aşıkken zirveye çıkıyordu.
Yoongi de onun gibiydi. İçinde yaşamak ve insanlara bunu göstermemek için elinden geleni yapıyordu. Kimi insanın maskesi, kimisinin duvarları vardı ve Yoongi'nin duvarları oldukça kalındı. İçeri en fazla sokabildiği insan Jungkook'tu ama yine de ona bile çok az şey gösteriyordu.
Hayatından gitmesinden korktuğu için.
İnsanlar onun hayatından daima gitmişlerdi, hayatında kimse ile çok samimi olmak istemiyordu. Olunca da araya kalın duvarlarını koyuyordu. Bu herkesi yaralıyordu, farkındaydı ama yapabilecek bir şeyi olmadığına inanıyordu.
Jungkook'u hayatında isteme sebebi de buydu. Yıllarca o duvarların önünde beklemişti Yoongi'yi. Ne olursa olsun gitmemişti, herkes gitse de Jungkook hep oradaydı. Kovsa bile kısa bir süre sonra hep orada olmuştu. Jungkook'u özel yapan buydu, onu tutan hırs ya da inat değildi; onu tutan aşktı. Yoongi'ye henüz 20'sinde aşık olmuştu. Gerçek aşkını belki erken bulmuştu ama emindi, Yoongi aradığı eksik parçasıydı.
"Sanırım kirpik uçlarına kadar aşık oldum Jeon."
Jungkook aldığı ani itiraf ile sevgilisine baktı. Dolu gözlerini görünce öpücük kondurdu göz kapaklarına. Sarıldı ona sımsıkı. Bırakmayacak gibi, Yoongi buna ağlamak istedi. Onun güzel sevgisine, sarmalayışına. "Bugün nasıldı? İyisin değil mi?" Yoongi doğruldu ve onun boynuna bir öpücük kondurdu.
"Bunca zaman bana olan aşkını düşünüyordum. Bana başlardaki karşılıksız aşkına rağmen yılmayışını, bana olan gerçek aşkını, beni sevmeni... Teşekkür ederim." Jungkook'un da gözleri dolmuştu, ikisi de fazla duygusala bağlıyordu, ne zaman birbirlerini ağlamak üzere görseler. "Bana bu hisleri yaşattırdığın için ben sana minnettarım Yoongi. Birine aşık olunca dünyayı seviyor insan, birdenbire ağaçtaki yapraklara bile aşık olmak istiyor. Göğsünden dışarı milyonlarca sevgi tomurcuğu yükseliyor. Sen bana bunları tattırdın, ben sana minnettarım."
Minnet duygusu çok güzeldi. Birine size yaşattırdıklarından dolayı minnettar olmak çok güzeldi. İkisi de bunu biliyor ve bunun tadını çıkarıyorlardı.
İki kalp birlikte olduktan sonra gerisi önemli değildi zaten.
•
geri geldim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
art ' yoonkook ✓
FanficMin Yoongi sanat akademisinde bir akademisyendi ve Jeon Jungkook'sa onun dersinden özellikle kalan bir öğrenci. tamamlandı!