Virginia, FBI Davranışsal Analiz Bölümü, 17 Eylül 2018, saat 08:49.
Elimde kahvemle cam kapıyı açıp ofise girdim. Huzurla derin bir nefes aldım. Luke'un travmatik davasından sonra sadece küçük bir dava almıştık, ve o da burada, Virginia'da olduğundan seyahat etmemize gerek kalmamıştı. Ve davayı erkenden bitirdiğimizden gece çok rahatça uyumuştum. Şu an dünyadaki en mutlu insan olabilirdim.
"Selam ufaklık." Ben çantamı masama bırakırken kolunu omzuma atan Michael'a baktım. Gözlerinin altındaki morlukları ve uzamış sakallarını saymazsak kötü gözükmüyordu. Belki gözüküyordu. Evet, kesinlikle gözüküyordu.
Derin bir nefes aldım. Yüzünü incelememden ve sıkıntılı nefesimden ne düşündüğümü hemen anlamıştı. Etrafa baktıktan sonra tekrar bana döndü. "Tüm stoğunu o uyurken tuvalete döktüm. Uyandığında kavga ettik." Elimi hemen omzuna koydum. Gözlerinin benle buluşmamasından ve elimin altında hissettiğim gergin kaslarından bunun onda çokça etkisi olduğunu görebiliyordum. "En sonunda biraz sakinleştiğinde onunla oturup konuştum. Onu ikna ettim. Zaten kendisi de berbat halde olduğunu söyledi. Teksas'tan döndüğümüzden beridir onunla kalıyordum ama ilk defa berbat halde olduğunu kabul etti Calum, kaç gün sonra, düşünsene. Gece kabuslarla uyandığında bile bunu kabullenemiyordu," Kızarmış gözleriyle bana baktığında yutkundum. Omzunu sıktım. Tek yapabileceğim şu an arkadaşıma güç verebilmekti. "Bağımlılığının tamamen geçmesi için tedavi ve terapiden bahsettim. Çünkü şu an iyi olsa da birkaç gün içinde yine almak isteyecek ama tüm stoğunu attığımdan ulaşamayacak ve büyük ihtimal kriz geçirecek. Bunun olmasını istemiyorum. Başta buna da itiraz etti ama hep yanında olacağıma söz verdiğimde nihayet bunu da kabul etti. Bugün alacağımız vaka bittiğinde onunla terapiye gideceğim. Ve nihayet," Gözlerinde küçük bir umut gördüm. Bu gülümsememin genişlemesine yol açtı. Bunu görünce o da gülümsedi. "Tekrardan iyi olacak ve iznini bitirip aramıza dönecek."
"Her şey iyi olacak Michael." Aynı umutla ona cevap verdim. Ashton ofisinden çıktığında gözlerimi ona çevirdim. Alacağımız dava bizi bekliyordu.
"Toplantı odası." Ashton'ın tok sesiyle ayaklandık. Hızlıca merdivenlerden çıkıp toplantı odasına yöneldik. Odanın perdeleri açık olduğundan içerideki insanları görebiliyordum. Rebecca, Ann ve Jules çoktan oradaydı. Daha önce görmediğim iki insanla birlikte.
Ashton'ın yanındaki siyah saçlı ve buradan bile seçebildiğim açık mavi gözleri olan kadına kaydı gözlerim önce. Gözlerinde öyle sabit bir derinlik vardı ki sanki şu ana kadar yaşadığı tüm iyi ve kötü şeylerin onu öldürmediği için güçlendirdiğini resmen hissediyordum; bakışları bunu yeterince yansıtıyordu. Yanındaki biraz daha yaşlı duran adamın ise tecrübeleri gözlerinde değil, gözünün etrafındaki birkaç izle belli oluyordu. Gözleri saygılı ve parlak bir şekilde bakıyordu, Ashton'a gerçekten saygı duyuyor olmalıydı.
Arkadaşımın kolunu omzumda hissettiğimde ona döndüm. "Lütfen takımımızın yeni üyelerine hoş geldiniz partisi yapmamızı istemesin." Michael fısıltıyla yalvardığında kendimi tutamayıp kahkaha attım. Gözler hemen bize döndüğünde hemen kendimi durdurdum. Yavaşça içeri bir adım attım.
Bize doğru önce genç kadın adım attı, elini bana uzattı. "Ajan Hood siz olmalısınız, ben Francais Fontana." Başımı sallayıp hafifçe ona gülümsedim. Kısa ve resmi bir el sıkışmasından sonra Michael'a yöneldi, bu sefer ben daha yaşlı olan adama elimi uzattım.
"Pablo Lorenzo. Belki Irwin daha önce benden bahsetmiştir." Dediği şeyle Ashton'a döndüm. Dudaklarında hüzünlü bir gülümseme vardı, geçmişi hatırlayan bir gülümseme. Eskiden arkadaş olduklarını düşündüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the profile || hood
Fanfiction"Biz cesetlere baktığımızda katilin zihnini, olay mahalline baktığımızda zanlının karakterini görürüz. Çünkü biz profilciyiz. Ama bazen bu işler ters de gidebilir. Örneğin ona baktığımda ne zihnini, ne de karakterini görüyorum. Sadece tatlı bir par...