Virginia, Pablo'nun Malikanesi, 8 Aralık 2018, saat 22.49.
Bahçenin ortasında gülümseyerek dans eden çifti izledim bir süre. Çok şey atlattıklarının hepimiz farkındaydık. Ama yine de işte buradaydık; Marcia sade, beyaz bir elbise içinde Ashton'ın kollarındaydı, Ashton da her zamankinden farklı olarak siyah bir smokinin içinde hayatının aşkına bakıyordu.
"Ashton Irwin gülümseyebiliyormuş." Duyduğum sesle sağıma döndüm. Michael, iğneleyici bir şekilde söylemesine rağmen gülümseyerek benim gibi bu harika çifte bakıyordu.
Ann'in bana özel hazırladığı kokteylden bir yudum aldıktan sonra ona cevap verdim. "Hem de çok güzel gülümsüyor. Sanırım Marcia'nın neden onu sevdiğini görebiliyorum." Dediklerime anında kıkırdamaya başladık. Ann'in ikimizin de kokteyllerine fazlaca alkol koyduğu barizdi zaten. Ama elbette kimsenin itirazı yoktu. O mutlu anlardan birini yakalamıştık; Pablo'nun kış bahçesinde, en sevdiğimiz çiftin ufak düğünündeydik. Tepemizdeki camın ardında yıldızlar vardı ve bizim tek istediğimiz de biraz çakırkeyif olup kahkaha atabilmekti.
Gözlerim Marcia ve Ashton'a katılan Jules ve Rebecca'ya takıldı. Gülerek dans ediyordu onlar da. Mutlulukları beni de gülümsetti. Elbette gözlerim hemen Jules'a kaydı. Kırmızı giydiğini ilk defa görüyor olabilirdim, o yüzden bugün onu almaya gittiğim andan beridir neredeyse ona tapıyordum. O kadar güzel gözüküyordu ki.
Düşüncelerim Michael'ın sıkıntıyla iç çekmesini duyunca bölündü. Ona baktım. Gözlerinin bir noktada sabitlendiğini görünce ben de oraya baktım. Luke, içkilerin olduğu masanın kenarında telefonla konuşuyordu. Hızlıca gergin duruşunu, telefonu sıkıca kavrayışını inceledim. Büyük ihtimal annesinin kaldığı bakımeviyle görüşüyordu.
"Sanırım annesinin yanına gidecek, birkaç gündür sürekli telefonda." Arkadaşımın sesinin tonunda başka bir şey daha vardı, o yüzden ona dönüp kaşlarımı kaldırdım. Bardağına bakarken devam etti. "Bana hiçbir şey anlatmıyor ve dün kötü kavga ettik." Derin bir nefes aldım. Bana baktığında yeşil gözlerinin sulandığını gördüm. Bu beni daha da üzerken ağlamamak için yukarı baktı. Bir süre bir şey demedim, kendisine gelmesini bekledim.
Birkaç dakika sonra tekrar bana bakabildiğinde yavaşça konuşmaya başladım. "Büyük ihtimal annesiyle seni sıkmak istemiyor, Luke tüm sıkıntı-"
"Evet, hepsini içinde tutuyor. Biliyorum her şeyi, onu senden iyi tanıyorum Calum." Onu gücendirdiğimi anlayınca başımı eğdim. Duraksadı, aklında bir sürü şeyin koşuşturduğunu duyuyor gibiydim. "Başına ne geldiyse ben oradaydım. Akademideyken silahlı bir adam bizi rehin tutmuştu hatırlıyor musun? O gün onu ben korumuştum, ya da kaçırıldığında ve bağımlı olduğunda, ona ben baktım. Babasıyla ilgili yaşadığı krizlerde, annesiyle ilgili gelen yeni haberlerde ben hep onunlaydım. Bazen beni itmeye çalışmış olsa da günün sonunda asla bana sarılmayı bırakmadı. Ama bu sefer... çok farklı. Gitmemi istedi benden. İnanabiliyor musun? Tanrım. Mecbur buraya geldim, Pablo o kadar harika bir adam ki sormadı bile ne olduğunu." Bir süre düşündüm. Dediği gibi ilk kez böyle bir şey oluyordu ve ben hala şaşkındım.
Bir süre bir şey demeden durduk. Bu ciddi halimizi bozan paytak adımlarla yanımıza gelen Ann oldu. Sarhoşluğuna güldüm. O ise sinirle parmağını bize kaldırdı. "Aptalsınız. Sen, genç adam, git ve en iyi arkadaşıyla dans etmekten bıkmış olan sevgilinle dans et," Parmağını göğsüme koyduğunda şaşkınca ona baktım. Sinirle gözlerime baktıktan sonra Michael'a döndü. "Sen de kafası bir milyon şeyle dolu olan sarışına biraz alkol ver ve aklını başından al. O kadar gergin ki dokunsam kırılacak." Michael'ın yanımda kasıldığını hissettiğimde yutkundum. Ama Ann geri adım atmadı, bizi okumak için fazla sarhoştu. "Hadi, salaklığınız mı tuttu ya. Etrafta biz çok zekiyiz diye gezmeyi biliyorsunuz." Bizi ittirdiğinde mecbur herkesin olduğu alana birkaç adım attım. Son kez Michael'a baktım, bakışımdan her şeyi anlamıştı zaten. O kendi sevgilisine giderken ben de Jules'uma yöneldim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the profile || hood
Fanfiction"Biz cesetlere baktığımızda katilin zihnini, olay mahalline baktığımızda zanlının karakterini görürüz. Çünkü biz profilciyiz. Ama bazen bu işler ters de gidebilir. Örneğin ona baktığımda ne zihnini, ne de karakterini görüyorum. Sadece tatlı bir par...