FBI Davranışsal Analiz Bölümü, 31 Aralık 2018, saat 04.08.ASHTON
"Somurtmayı bırak," Sabahın dördünde ofisime dalan Briggs'in ilk söylediği şey bu oldu. "Her şey istediğimiz gibi gitti. Bunda somurtulacak bir şey yok." Dediği doğruydu aslında. Planımız fazla kusursuzca işlemiş bile sayılırdı. Bunun beni mutlu etmesi gerekirdi.
Ama mutlu değildim.
Ellerimle yüzümü ovuşturup masamın karşısında oturan, yakında patronu olacağım patronuma baktım. Mavi gözleri gerçekten zaferle bakıyordu. Ben ise dışarıdan öyle görünmediğime emindim. "Jules'un gitmemesi gerekiyordu." Sonunda içime dert olan şeyi söyleyiverdim. Tahmin ettiğim üzere gözlerini devirdi.
"O ve Calum'ı ayırmak başından beri amacımızdı, şimdi gelip seni üzüyormuş gibi konuşma."
"Sen de diyorsun, amacımız onları ayırmaktı. Jules'un eyaleti terk etmesi değil." Hemen ona karşı çıktım. Bir süre durdu. Bana sert bir konuşma yapacağının farkındaydım. Eğer böyle sızlanacaksam neden bu işi kabul ettiğimi soracaktı belki de. Hatta belki de daha da sert çıkışıp, hayatımın en büyük hatasını yaptığımı söyleyecekti.
Yapmıştım da. Söylese canım acımazdı. Çoktan biliyordum.
"Bu işimize daha çok yarayacak Irwin. Bunun sen de farkındasın," İçimdeki üzgün hissi öfkeyle gönderemeyeceğini anlamıştı, o yüzden sesi normal konuşma tonuna dönmüştü. "Ekibin dağılmasını yeni birini sokarak çok daha rahat sağlayabiliriz. Jules'un yarattığı boşluğu dolduracak harika bir ajanım var. Ve eğer kafan Aster konusunda da karışıksa; açıkçası Büro, Aster'ı hemen gönderdiğinde ne yapacağımızı bilememiştim ama kadın farkında olmadan çok şey yaptı bizim için." Ben hala onun gerçekleştiğine inanamıyordum. Calum'ın bu hatayı yapmayacağından o kadar emindim ki böyle bir şeyin ihtimalini düşünmemiştim bile. Briggs de düşünmemişti. O sabah kahvaltı ettiğimiz sırada, onların birbirlerine olan bakışlarını gördüğümüz an şaşkınlıkla donakalmıştık hatta. Bunun bizim planımız için ne demek olduğunu bilememiştik. Ama şu an biliyorduk. İşimizi kolaylaştırmıştı.
Ve ben hayatımda daha stresli hissetmemiştim.
Daha fazla düşündükçe battığımı hissettiğimden aklımı hemen laf arasında söylediği şeye çevirdim. "Şu ajanından bahsetsene biraz." Aptallığımı bıraktığımı görünce gülümsedi ve ekipteki üzücü boşluğumuzu, kısa bir süreliğine dolduracak olan adayını anlatmaya başladı.
"Marshall Hatcher. Yirmi dokuzunda, Akademi'den saha ajanı olarak mezun oldu. İki yıl önceye kadar da mutlulukla sahada devam ediyordu. Ta ki, senin ekibin hayatını karartana kadar." Kaşlarım çatıldı. Garipçe gözlerine baktım. O an hatırladım. İki sene önce, Jules ekibe girdiğinde, onunla beraber üç başvuran kişi daha vardı ama ben onları seçmemiştim. Marshall'ın adını ve dosyasını hatırlıyordum. "Ondan sonra olanlara pek girmeyeceğim ama şunun garantisini verebilirim ki planın son domino taşı Marshall'ı ekibe almak olacaktır. Bana güveniyorsan, iki gün sonra mülakata çağıracağım." Hayır deme gibi bir şansım olmamasına rağmen sormasına neredeyse göz devirecektim.
Ondan sonra beni dosyaların arasında bırakıp gitti. Elime Marcia ile olan fotoğrafımızı alıp beni buraya getirmiş olan berbat şeyleri düşündüm uzunca. Baştaki motivasyonum Marcia ve yakın zamanda gerçekleştirmek istediğimiz ebeveynlik hayaliydi. Briggs bir ay önce önüme bu teklifle geldiğinde mevkiimin yükselişinin en azından sabahlara kadar burada kalmayacağım anlamına geldiğini düşünerek evet demiştim. Beni ikna etmek için çok basit, şimdikiyle alakası olmayan planını anlatmıştı. Artık ajanlık yapmaya geri dönmek istediğini, bürokrasiden bıktığını anlatmıştı. Benim de yeni evlendiğimi ve diğer sıkıntılarımı bildiğinden bahsetmiş, ikimiz için de işe yarayacak bir şeyler düşündüğünü söylemişti. Davranış Bilimleri'ni en iyi ekip haline getirirsem benim yerimi birine bırakabileceğimi, pozisyon olarak yükseldiğimde de onu tekrar saha görevlerine atayabileceğimi anlatmıştı uzunca. Başta ekibimi bırakma fikri beni korkutmuştu lakin düşündükçe aklıma yatmıştı. Ailemi düşününce Briggs'in planına ortak olmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the profile || hood
Fanfic"Biz cesetlere baktığımızda katilin zihnini, olay mahalline baktığımızda zanlının karakterini görürüz. Çünkü biz profilciyiz. Ama bazen bu işler ters de gidebilir. Örneğin ona baktığımda ne zihnini, ne de karakterini görüyorum. Sadece tatlı bir par...