2 🍳

4.1K 447 354
                                    

Ders tüm sessizliği ile işlenmeye devam ederken kapının tıklanması ile Bayan Lee lafını yarıda bırakıp kapıya döndü.

İçeri giren beden mutluluk fonksiyonlarımı çalıştırsa da yüzünün hali canımı yakmıştı.

Suratının her yerinde yara izleri ve morluklar vardı.

Ama bu haliyle bile çok güzel, çok sevimliydi.

"Geç kaldım hocam üzgünüm, gelebilir miyim?"

"Gel Soo Ah gel tabi... Kötü görünüyorsun tatlım, ağrın sızın var mı?"

"Biraz."

"Yerine geç hadi, istersen bu ders uyuyabilirsin."

Hocam siz ona demeseniz  de yapacaktı zaten, bu bir Kwon Soo Ah ekolojisi.

En arkadaki yerine gidene kadar gözlerimi yüzünden çekmemiştim. Hatta saniyelik olarak arkaya dönüp bakmıştım. Ben orta sırada önlerde, o en arkada cam kenarında oturduğundan onu izlemek bazen zor oluyordu. Vay şansım...

Teneffüs zili çalınca Soo Ah ile konuşmak amaçlı ayaklandım ancak tüm sınıf kızın başına toplanmıştı bile.

"Soo Ah! Tanrım, çok mu kötü çarptı araba?"

"Yah, kaza anını hatırlıyor musun? Hafıza kaybı falan oldu mu?"

"Hena saçma sapan sorular sorma kıza. Ya Kwon Soo Ah, nerede oldu olay?"

"Yüzünün üstüne mi düştün? Neden bu kadar çok çizik ve morluk var?"

"Çarpan kişiyi gördün mü Soo Ah?"

Bizim sınıf böyleydi işte, normalde insanı adam yerine koymaz ama bir olay oldu mu hemen başına üşüşürlerdi.

Hızla aralarına girip kalabalığı dağıttım. "Bu kadar yeter gençler, kızı yormayın. Sıradan bir kaza işte... Hadi. Hanımlar?"

Sona kalan kızları da dağıtıp Soo Ah'ın yanına oturdum. Bir ön sıraya da Soo Bin oturup bize döndü.

"İyisin değil mi?"

"İyiyim, yani en azından okula gelene kadar."

"Kwon Soo Ah... Yani az öncekiler gibi olacağım ama, cidden olay nasıl oldu?" (Soo Bin)

Uykulu gözlerini kırpıştırdı "Nasıl olsun işte, karşıdan karşıya geçiyordum. Sonra bir baktım yerde sürükleniyorum."

Yüzümü buruşturdum "Korktun mu?"

"Yoo, o an bir şey düşünemedim. Sadece, yüzüm asfaltta sürüldüğü için çok acıyordu."

Soo Bin dudaklarını birbirine bastırıp nefes verdi "Çok yaralanmışsın."

Soo Ah başı ile onaylayıp cama yaslanırken sırasının üstündeki ufak poşete parmakları ile vurdu."Bir sürü krem yazdı zaten doktor. Hangisi ne için hatırlamıyorum bile. Ah~ komaya girsem daha rahat ederdim."

Başını sıraya gömdüğünde görmediği için rahatça sırıttım. Tanrım! Yanaklarını ısırmak, öpmek istiyordum şuanda!

Soo Bin ile bakışlarımızı buluşturup birbirimize sırıttık. Kafasını sallayıp göz kırptı ve uzaklaştı. Soo Ah'a döndüm.

"Soo Ah?"

"Hm?" boğuk çıkan sesine hafif güldüm.

"İstersen kremler konusunda yardımcı olabilirim."

"Uyku şuan daha cazip geliyor."

"Ama kremleri kullanman gerek, değil mi?"

Oflayarak kafasını kaldırdı. "Ben yaralarım ile memnunum! Mutlu mesut uyuyup gidiyoruz işte."

Bu kız sürekli gülmeme sebep oluyordu.
Poşetten paketleri çıkarıp üstünde yazanları okudum.

"Hm... Bak bu morluklar için. Bu ise çizikler ve yaralar. Soo Ah, hadi bana dön. Sürelim şunları."

İsteksiz bir şekilde bedenini bana çevirip saçlarını omuzlarından geriye attı. "Sen niye uğraşıyorsun ki? Ji Dam gelecekti sürmeye."

"Ben şuan burada Ji Dam'ı göremiyorum?"

"Ah... Evet." şirinliğine sırıtırken morluklar için olan kremi parmağıma sıkıp elmacık kemiklerindeki morluklara götürdüm. Oradan da çenesine. Kahküllerinin arasında da bir karartı fark edince diğer elimle kahküllerini kaldırıp oraya da sürdüm.

Gözleri kapalıydı. Şu durumda bile nasıl uyukluyordu anlamıyordum, büyük yetenek açıkçası.

Yaralar için olanı aldım. Gözünün biraz altında, yine elmacık kemiklerinin üstünde, alnında ve burnunun ucundaki çiziklere sürdüm. Aslında burnunun ucu sadece kızarıktı ancak boş veremezdim.

Onunla ilk defa bu kadar yakın oluyordum. Gerçi onunla hiç yakın olmuş muydum ki?

Beni fark etmiyordu, ona olan bakışlarımı anlamıyordu. E normaldi, kızın uyanık olduğunu saatin sayısı bir elin parmaklarını geçmezdi. Bir şey fark edecek durumda mıydı?

Ben de gide gele bu Gudetama'yı bulmuştum. Belki de o beni bulmuştu.
En canım sıkkın olduğu en bunalımda olduğum an tüm uyuşukluğu ile girmişti hayatıma ve kaybettiğim gülüşümü getirmişti. Üstelik bunu sadece uyuyarak yapmıştı.

"Kollarım~" mırıldanması ile kaşlarımı çattım "Hm?"

"Kollarımda da çizikler var."

Hızla formasının kollarını geriye çektim. Fazla yarası vardı, vücudunda sağlam yer kalmış mıydı, sinirlenmeye başlıyordum. Sürücüler aşırı hızdan uzaya uçmaya niyetlilerdi sanırım. Kız asfalt ile bütün olmuş resmen.

Kollarına da sürüp tüplerin kapaklarını kapattım. Poşete koyup kenara bıraktım ve hırkamı çıkarıp sırasının üstüne serdim. Kafasını sıraya koymasına yardım ettikten sonra yüzümü avucuma yaslayıp bir süre onu izledim. Bir ara elim saçlarını okşamıştı ancak hareketlendiğinde hızla geri çektim.

Şimdi olmazdı, şimdi hislerimi öğrenmesine izin veremezdim.

Ne demek olmazdı söyle gitsin yav aaa

 Gudetama! | Choi YeonjunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin