7🍳

3K 343 219
                                    

~Choi Yeonjun~

Düdüğün çalması ile rahat bir nefes vererek sahadan uzaklaştım ve eşyalarımızın bulunduğu bankın oraya gittim. Küçük havlum ile terleyen yüzümü kurularken Soo Bin yanıma tepeden atlarcasına gelip kolunu omzuma attı.

"Oğlum! Fenaydık, ilk yarı bizde. Bakalım şimdi ne yapacaklar?"

"Henüz bir şey belli değil Bin-ah? Basketbol bu, kazanmak da var kayb-"

"Soo Ah izlemeye gelmediği için moralin bozuk değil mi? Diğer türlü sen hep bize gaz verirdin."

Kafamı okul binasına çevirip bizim sınıfın camına baktım içimdeki burukluk ile. Soo Ah maçımızı izlemeye gelmiyordu, neredeyse tüm okul buradaydı ancak Soo Ah muhtemelen şuan sınıfta uyuyordu.

"Yeonjun... Alış. Soo Ah da böyle biri işte. Farkındayım gelsin istiyorsun ama... Gelmeyecek."

Kalbimin kırılma sesini duymuştum sanki. Öyle berbat histi bu.

Beni umursamıyordu, ve umursamayacaktı. Bu hep böyleydi.

Peki neyin umuduydu bu? Niye içimde onun benden hoşlanabileceğine dair umut kırıntıları vardı? Aptal aşıktım, kesinlikle kerizdim.

"Moralini daha da bozmak istemezdim Jun, ancak... Abi biliyorsun işte Soo Ah diğer kızlar gibi değil. Onun biriyle çıkma olasılığı benim Ji Dam ile çıkma olasılığımdan daha az!"

Tek kaşımı kaldırarak Soo Bin'e baktım. Ne dediğini fark eder gibi gözlerini kırpıştırdı.

"Y-yani öyle bir şeyin olma ihtimali yok, hemde hiç yok. Ben örnek olsun diye şey ettim, ama... Saçma bir örnek oldu sanırım."

Kafamı iki yana sallayarak gözlerimi devirdim. Bunlar adam olacaktı da ben de görecektim.

"Takım! İkinci yarı için hazırlan!"

Hocamızın haber vermesi ile sahaya döndük. Son kez dönüp okulun kapısına baktım, ancak ne gelen vardı ne giden.

İkinci yarı 3-1 ilerlerken attığım basket ile durumu 4-1 yapmıştım. Taehyun ile çak beşlik yaptık. 5'te bitiyordu.

Tezahürat yapanların sesi kulağıma uğultu şeklinde gelmeye başladı. Çok yorulmuştum üstelik başım dönüyordu.

Terli alnımı koluma sildim, kafam patlayacaktı sanki!

Odaklan Yeonjun, odaklan. Son sayınız... Bu maçı veremezsin.

Adımlarım benden bağımsız  geri geri yalpalarken elimi başıma götürdüm. Bu hiç iyi değildi.
Gözlerimi sahanın etrafına gezdirdim. Herkes alkış tutuyor ellerindeki pankartları sallıyordu.

Bizi destekleyenleri hayal kırıklığına uğratamazdım.

Derin bir nefes aldım.

Sonra...

Gözlerim bir şey gördü.

Hayal miydi gerçek miydi ayırt etmeye çalışırken kulağımdaki tek ses kalbimin yerinden çıkacakmış gibi atma sesiydi.

Bana bakıyordu, kaşlarını çatmış neyim olduğunu anlamak istermişcesine. Yüzündeki yaralara rağmen hala çok güzeldi.

Minik elleri tel örgüleri tutuyor bana odaklıydı.

O buradaydı... Yanılmamıştım, umudum boşa çıkmamıştı.

Gülümsedi.

Öyle bir gülümsedi ki, sanki yeniden doğmuştum. İşte şimdi her şey tamamdı.

Bakışlarımı ondan çekip hızla rakip takımın elindeki topu almak için onlara ilerledim. Kaş göz yapmam ile Kai anlamıştı ve yan taraftan gelip çocuğu şaşırtmıştı. Affalayan çocuğun elinden aldı topu Beomgyu.

Potanın yakınında olan bana attı topu. Bana yönelmelerine müsaade etmeden topu sıkıca kavradım ve potaya attım.

Alkış ve çığlık sesleri yükseliyor, adım tezahürat ediliyordu. Çocuklar bana sarılırken gözüm tek bir kişideydi.

*****

"Bir, iki, üç! TXT!"

Kahkaha atarak soyunma odasına girdik.

"Yine harika performanstı beyler." başımla Soo Bin'i onayladım formamı çıkarırken. Çantamdan temiz kıyafetlerimi alıyordum.

"Karşı takımın suratını gördünüz mü? Yüzlerinde patladı!" (Kai)

"Böyle giderse motivasyonları iyice çökecek, dönem sonundaki maç kesin bizde." (Taehyun)

"Biz yine de tam gaz çalışalım. Duyduğuma göre hocaları değişecekmiş." dediğimde Kai elini salladı.

"Amaaan~ hocaları Cedi Osman olsa kaç yazar? Onların temeli kırık klozet kapağı."

Soo Bin kıkırdadı "O ne lan?" sırıtarak duş kabinine girdim.

Kısa bir duşun ardından çıkıp okul formamı giydim. Kirli kıyafetlerimi çantama koyarken kapı açılmıştı. İçeri giren Ji Dam ile kaşlarımı çattım.

"Ji Dam? Ne yapıyorsun erkekler soyunma odasında?"

Gözlerini kırpıştırdı. "Ş-şey...Soo Ah seni arıyor da... Haber vereyim dedim."

Şaşkınlıkla kaşlarımı kaldırdım "Soo Ah mı? Cidden mi?"

Hızla kafasını yukarı aşağı salladı "Hm hm, hadi git."

Gülümseyerek kollarımı önümde birleştirdim. "Nedense sana bir türlü inanamıyorum Ji Dam-shi?" diyerek tek kaşımı kaldırdım. Ofladı ve tuttuğu kapının kolunu bıraktı.

"Ya Yeonjun çıkman lazım~"

"İyi de neden? Benden intikam almayacak mısın?" buraya çocukların ağızlarına sıçmak için geldiğini anlamıştım. Neyse ki hala duştaydılar da bizi duymuyorlardı.

"Sana olmaz, Soo Ah'a söz verdim." çaresizce konuştuğunda ağzım açık kaldı. Bugün daha ne kadar şok olmam gerekiyordu?

"Yemin ederim bu sefer doğru söylüyorum bak. Hadi çık, şu beyinsizlere günlerini göstereyim."

Sırıttım ve sırt çantamı sırtıma asarak spor çantamı elime aldım. "Fazla bir şey yapma."

"Acıyacağım~"

Sırıtmam devam ederken çıktım ve sınıfa ilerledim. Bu okulda kimse normal değildi ki bu kız normal olsun.

Benim asıl dikkatimi çeken şey ise belliydi.

Soo Ah beni korumuş, Ji Dam'a karşı savunmuştu. Bu bile benim gibi bir platonik için çok büyük bir şeydi.

Gülümsememe engel olamıyordum, hatta resmen yanaklarım patlayacaktı. Eh tabi kalbim de...



Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
 Gudetama! | Choi YeonjunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin