•38•

4.5K 382 131
                                    

Oy sınırı+60
Düzenlenmedi*
İyi okumalar

...

Roseanne telefonuna gelen aramayı sonlandırdığında başını kaldırıp dans pratiği yapan kızlara baktı. Çok yorulduğu için dinlenmek için kendine beş dakika vermişti ancak telefonundaki cevapsız aramalar sinirini bozmuştu. Şimdi ise kollarını göğsünde bağlamış dudaklarını bükmüş oturuyordu.

Bildirim geldiğini belli eden titreşim avcunun içini gıdıklarken telefonu fırlatmamak için zor duruyordu.
Kilit ekranından bildirimi kontrol etti.

Any.body.
Chaeyoung
Güzelim

Any.body:
Yaklaşık yüz kere falan aradım, açar mısın artık?
Haftalardır açmıyorsun zaten

Any.body:
Bu kadar basit değil.
Olmamalı

Any.body:
Öyle dememek istediğimi biliyorsun
Yanlış anladın

Ve Roseanne tam o anda içinden gelen şeyi yaptı.

Dizlerinin üzerine çıkıp telefonu sağındaki duvara fırlattığında pratik odasında çığlık sesleri yankılanmıştı. Telefonun parçaları etrafa dağılırken yerinden kalktı ve kızların yanına geçti.

" Müziği tekrardan başlatabilir misiniz?" Kimse lafını ikiletmedi.

...

Roseanne anahtarı yardımıyla kapıyı açıp içeri girdiğinde sonunda tedavisi biten Dobby'nin başını okşadı. Yavru köpek kuyruğunu sallaya sallaya Roseanne'yi takip ederken, ikisi de yatak odasına girdi.

Hızlıca duş alıp üzerine evde giydiği eşofmanı ve atleti geçirdi. Islak saçları sırtını sırılsıklam yapmıştı ancak umrunda değildi. Öylesine bir şeyler atıştırdığında televizyonun karşısına oturmuş, Dobby'i de kucağına almış bir şekilde rastgele açılan diziyi izliyordu.

Bir anda ev telefonu çalmaya başladığında yerinden sıçradı. Sinirle oturduğu koltuktan kalkıp duvara asılı telefonu kulağına götürdü.

" Efendim?"

" İyi akşamlar Bayan Park, rahatsızlık verdiysem özür dilerim ancak kısa süreliğine aşağı inebilir misiniz?" Roseanne konuşanın güvenlik görevlisi olduğunu anlamıştı.

" Sorun nedir?" Adam düşünüyor gibiydi.

" Önemli bir şey değil, ama gelseniz iyi olur." Derin bir nefes aldı. Ne olduğunu elbette anlamıştı, o kadar da aptal değildi neticesinde.

" Tamam." Telefonu kapatıp anahtarını aldıktan sonra ayakkabılarını giydi ve evden çıktı. Asansöre binip kısa süre içerisinde güvenliğe vardığında kollarını göğsünde toplamıştı.

Elinde gül buketiyle karşısında dikilen ve gülümseyen Jungkook'a baktı. Sahi kaç tane gül vardı orda? Umursamadı.

" Geldiğine sevindim." Roseanne bir adım yaklaştığında Jungkook içten içe sırıtıyordu. Ancak beklemediği bir şey oldu.

Roseanne elinin tersiyle Jungkook'un elindeki gül buketine vurduğunda buket yere düşmüştü. Güller ise aynı Jungkook'un yüzü gibi dağılmıştı.

" Sevinme." Jungkook duyduğu ses tonu ile yutkundu. Bu soğukluk da neyin nesiydi?

" Bir daha beni rahatsız etme demek için gelmiştim." Jungkook yutkundu.

" Bu kadar basit değil Chaeyoung." Roseanne başını salladı.

" Aynen."

" Bak, öyle demek istemedim tamam mı? Onu ima etmek istemedim. Bunu sen de biliyorsun." Roseanne derin bir nefes aldı. Sinirden avuçları kaşınıyordu.

Elleri titrerken Jungkook'un yakasını kavradı. Sabrı kalmamıştı.

" Yemin ederim seni öldürüm Jungkook." Yutkundu.

" Bir kerede adam akıllı lafının arkasında dur. Ya da çık karşıma hata ettim özür dilerim de. Bir kere de hatalı olduğunu gör. Lütfen bir kerecik çıktığın o ego basamaklarında in ve özür dilemenin acizlik olmadığını anla. Ya bir kere! Bir kere de karşımdaki sözde sevdiğim kadın de! Onu kırmamam gerek de!" Bağırmak sesi çatlamıştı.

" Bir kere de, kolayı seçip gitme. Bir kerecik, kaçma Jungkook." Sertçe ittirdi.

" Ben mi? Evet ben hata ettim özür dilerim sana o sözleri söylememem gerekirdi. Evet belki sözlerim seni tetikledi, ama bu bir bahane değil! En azından ben her defasında karşına geçip özür dileyebiliyorum. Evet gururumu ayaklarımın altına alıyorum, yalvarıyorum belki. Ama ben sevdiğim adam için çabalamayı bırakmıyorum Jungkook. Senin aksine. Bir kere kaçmayı denedim zaten ama başaramadım. Sen ise her defasında deniyorsun? İstediğin gibi hayatımı girip çıkamazsın aptal. Anladın mı?" Jungkook ne diyeceğini bilemiyordu.

" Gitmemi istemiştin." Roseanne gözlerini yumdu.

" Ben nasıl benden gitmeni isterim Jungkook? Aklın alıyor mu bunu? Aptal mısın sen?" Dudaklarını yaladı.

" Ama artık önemi yok, benim için çabalamana gerek yok. Benim için artık çabalama Jungkook, faydası yok. Hem böylesi hayranlarımız için de daha iyi değil mi?!" Güldü.

" Böyle yapma Chae." Bileğine sarılan eli sertçe itti.

" Bana sakın bir daha Chae deme." Jungkook yüzünü ovuşturdu.

" Neden deme biliyor musun Jungkook? Çünkü sadece samimi olduklarım bana Chae diyebilir. Sen artık sadece bana rosé de. Hatta adımı hiç kullanma, hayranların üzülür falan. Boşver ben üzülürüm onların yerine." Bir kaç adım atıp Jungkook'a yaklaştı ve boynundan tutarak kendi boyuna eğilmesini sağladı.

" Neden bana sadece rosé de biliyor musun Jungkook?" Gülümsedi.

" Çünkü yabancılar bana sadece rosé diyebilir, ve bu günden sonra da sen benim için bir yabancıdan fazlası değilsin."

contradictory | rosékook texting ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin